TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bankalardan şube başına yıllık belli bir tutarın alınmasına başlanacakmış. Perşembe günü basın toplantısı düzenleyen Sayın Ali Babacan "SSK prim desteğinin uzatılması ve emeklilere yapılan intibak zammının finansmanı için bütçede kaynak gösterilmediğine göre ne yapılacağı"na ilişkin ısrarlı sorulara karşılık olarak bu yeni vergiyi açıkladı. Radikal gazetesi cuma günü haberi "Bankalara kelle vergisi geldi" diye verdi. Olan da esasen buydu. Peki, oldu da iyi mi oldu? Şimdi bu kelle vergisinin bir manası var mıdır? Hayır, yoktur. Tek manası ortadaki maliye politikası felaketine şahitlik etmektir. Nokta. Gelin bakın mesele azıcık düşünülünce neye benzemektedir? Merak edenleri, aşağıya bekleriz efendim. Şimdi hemen "Adamlar biz ağlarken gülüyorlardı, şimdi azıcık da onların canı yansın" demeyin. Bankalarımız zaten boğazlarına kadar problemin içindedirler. Bu bir. İkincisi ise bu vergi, tasarım biçimi itibariyle doğrudan kredi veren bankaları hedeflemektedir. Bu, haksızlıktır. Üçüncüsü, ABD Başkanı Obama'nın düşündüğü çerçeve ile de alakası yoktur. Olsa olsa bütçedeki yırtığı yamamak için ortada bir dizi "kaynak arayıcısı" olduğuna işaret etmektedir. Maliye politikasında icat çıkarma döneminin başlaması hayra alamet değildir. Tarzan'ın hakikaten zor durumda olduğuna işaret etmektedir. Müjdeler olsun, eski kaynak arama günleri geri gelmiştir. Etrafı yine Refahyol dönemindeki gibi "Kaynakçı Kamil"ler sarmaktadır. Bu vergi tam da o tür, bir Zihni Sinir projesine benzemektedir. İşlerin yürütülüş biçimi yine 2001 öncesine dönüş yapıldığı intibaını vermektedir. Bu vergi niteliği itibariyle öyledir. Getirilen verginin özü nedir? Popülist bir yaklaşımla "herkes ağlarken gülenlerin" toparlanmaya katkı yapmasını hedeflemektedir. Şimdi dün tüm bankalar gülmüştür ama bazı bankalar diğerlerinden daha çok gülmüşlerdir. Bu neden böyle olmuştur? Birincisi, bankalar, geçen yıl, Merkez Bankası gözetiminde hızla düşen faiz oranı nedeniyle 2009 yılı bilançolarına kâr yazmışlardır. En çok kârı kim yazmıştır? Banka kredisi açmayan, neredeyse tek bir ofisle devlet iç borçlanma senedi alıp satanlar yazmışlardır. Tek işi Hazine operasyonu olan bankalar, geçen dönemde en çok kârı yazmışlardır. Peki, şimdi bu düzenleme ile birlikte en çok vergiyi onlar mı ödeyecektir? Hayır, en çok vergiyi şube sayısı fazla olan bankalar ödeyeceklerdir. Demek ki, bu vergi geçen yıl en çok gülenlerden en çok tahsilatı yapmayı amaçlamamaktadır. Hedefi doğru değildir. Bu birinci noktadır. Gelelim ikinci noktaya.. Bu vergi daha çok kredi veren ve özel sektörü destekleyen bankalara daha ağır bir yük getirmektedir. Neden böyle yapmaktadır? Çok şubesi olan banka daha fazla kredi veren bankadır. Nitekim 2008 yılında 1039 şubesi olan Türkiye İş Bankası, toplam 47.6 milyon TL kredi dağıtarak hem şube sayısı hem de toplam kredi açısından ikinci en büyük banka olmuştur. Neden böyledir? Gayet basit bir nedenle, yerel şubesi olan banka, yerel şirketlerle ilgili en çok malumatı en ucuza toplayabilecek olan bankadır. Dolayısıyla yerel şubesi olan banka, yerel olarak faaliyet gösteren KOBİ niteliğindeki işletmelere kredi açma kapasitesi olan banka demektir. Şimdi olan nasıldır? KOBİ'lere kredi açma kapasitesi olanlar cezalandırılırken tek şube ile DİBS alıp satanlar üzerine bir yük getirilmemektedir. Buyurun buradan yakın bakalım. Üçüncü nokta ise şudur: Evet, doğrudur. Bankalarımız DİBS işlemleri nedeniyle geçen dönemde kâr etmişlerdir. Ama unutmayalım; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun verdiği yetkiyle sorunlu kredileri, iki hatta üç kez yeniden yapılandıranlar ve de o sorunlu kedilerin düzenlemelerimize göre sorunlu kredi sayılmamasına yardımcı olanlar tam da bu bankalardır. Yarın bu dönemin tarihi yazılırken bu dönemin yükünü bankaların taşıdığı anlatılacaktır. Hiçbir şey yapmamakta ısrarlı bir hükümete rağmen, bankalarımız şirketlerimizi yağmurlu günlerde şemsiyesiz bırakmamışlardır. Bilançolarında taşıdıkları kredilere ve de müşterilerine sahip çıkmışlardır. Siz kredi yeniden yapılandırmasını bedava mı zannediyorsunuz? O da maliyet kalemi değil midir? Sonuç nedir? Kredi açan, kredi açtığını zor zamanda koruyan bankalar şimdi getirilen düzenleme ile daha yüksek bir maliyete katlanmak zorunda kalacaklardır. Böyle bir düzenleme yalnızca yanlış değil, aynı zamanda da haksızdır. Son nokta ise düzenlemenin manası ile ilgilidir. İş bu tür haksız maliye politikası tedbirlerine kaldıysa, deniz bitmekte demektir. Tevekkeli değil, IMF'nin adı yine gündeme çıkmaktadır.
Bu yazı 16.01.2010 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.