TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Dünya Bankası'nın 2010 yılı "İş Ortamı" (Doing Business) raporu eylül ayında yayımlandı. Ama ortadaki keşmekeşten konu fazlaca tartışılmadı. Rapor, 2008 yılından 2009'a Türkiye'nin yalnızca küçülmediğine, ülkede iş yapma ortamının da göreli olarak kötüleştiğine işaret ediyor. Bunun ne anlama geldiği üzerinde durmaya ne dersiniz? Dilerseniz aşağıya bekleriz. Önce ne olduğunu bir belirleyelim: Türkiye'nin 2009 raporunda 63'üncüyken 2010 raporunda 73'üncülüğe gerilediği İş Ortamı Raporu, dünya ekonomilerini yatırım yapılabilirlik açısından sıralayan en kapsamlı çalışma niteliğinde. Çalışma, 2009 ve 2010 raporları itibariyle 183 ülkeyi içeriyor. Daha Birleşmiş Milletler kadar olmadı, ama bekleyin olacak. Rapor, 2004 yılından beri yayımlandığı için uzun soluklu. Sonuçta ülke ekonomileri yaklaşık on kategoride ele alınıyor ve bir sıraya konuluyor. Yapılan çalışma, ekonomileri, yatırımcıların korunması, mülkiyet haklarının güvence altına alınması ve düzenlemelerin kolaylığı açılarından karşılaştırıyor. Çalışmanın sorunları yok mu? Elbette var. Ama bir başka örneği olmadığı için işe yarıyor. Özellikle bu küreselleşme çağında, dinini, dilini bilmediğiniz ülkelere yatırım yapma döneminde. Nedir çalışmanın temel problemi? Dünya ekonomilerini bir serbestleşme yarışında gibi alıp, düzenlemelerin azaltılmasına yüksek puan veriyor. Bu çerçevede, düzenlemelerin kalitesini dikkate almıyor. Kamu düzenlemesinin azalmasına ille de olumlu gözle bakıyor. Bu nedenle bir nevi dünün değerlerini yansıtıyor. Ama gelin görün ki eşi benzeri olmadığı için bu küresel değer zinciri inşası çağında işe yarıyor. Bu ilk nokta olsun. Bu sıralama, yatırımcılara hangi ülkede iş yapmanın daha kolay olduğunu gösteriyor. Çalışmanın hedef kitlesi yabancı yatırımcılar olunca, çalışmanın kısıtı bir nevi erdem haline geliyor. Ülke ekonomilerini yabancı yatırımcının bakış açısından sıralıyor sonuçta. Bir şirket hangi ülkede kaç günde kurulur? İnşaat müsaadesi kaç günde alınır? İşçileri işe almak ne kadar maliyetlidir? İşten çıkarmak ne kadar kolaydır? Bir şirket hissedarı şirket yönetimi aleyhine bir davayı kaç günde açabilir? İhracat yaparken kaç adet dokümanı doldurmak gerekir? Gümrükten mal çekmek kaç gün sürer? Bunun gibi bir dizi sorunun cevabından oluşuyor bu endeks. Ortaya böylece genel bir reform endeksi çıkıveriyor. Böyle baktığınızda Türkiye'nin bu endekste aşağıya doğru düşmesi iyi değildir. Bu ikinci tespittir. Neden bu sıralamada gerilemek iyi değildir? Gayet basit bir nedenle: Son dönemde özellikle yabancı yatırımcı çekmek isteyen ülkeler, bu endeks sıralamasındaki yerlerini iyileştirmeye özel bir önem veriyorlar. Bölgemizdeki pek çok ülke bu sıralama içindeki yerlerini iyileştirmek için bürokratlarına kurs düzenlenmesini istiyor. Pastanın kanıtı onun yenmesi ise bu endeks yabancı yatırımcılar için bir önem taşıyor ki ona önem veriliyor. Türkiye geçen yıl bu endekste daha öne çıkmak için koordineli bir çalışma yürütmüştü, şimdi aşağıya düşmüş olması bu nedenle iyi değildir. Özellikle 2008 krizi sonrasında yabancı yatırımcı çekmenin önemli olduğu bir dönemde ortaya çıkan manzara iç açıcı değildir. Bu da günün üçüncü tespitidir. Gelelim günün dördüncü tespitine: Peki, Türkiye'nin iş ortamı endekslerinde hızla geriliyor olması nereden kaynaklanmaktadır? Türkiye'de iş ortamı hızla kötüleşmekte midir? Hayır, Türkiye halen negatif anlamda atılan adımlar nedeniyle irtifa kaybediyor değildir. Türkiye atılmayan adımlar nedeniyle irtifa kaybetmektedir. Gerileyen bizatihi Türkiye değildir, bazı ülkeler ortadaki iktisadi krize rağmen iş yapma ortamını iyileştirmek için hızlı reformlar yapmaktadırlar. Türkiye ise reform sürecinde tıknefes haldedir. Dolayısıyla küresel yatırım haritasında bizden daha iyi performans gösterme eğiliminde ülkeler vardır. Mesela Mısır, aynı İş Ortamı Raporu'na göre 116. sıradan 106. sıraya atlamıştır. Güney Kore, 23'üncülükten 19'unculuğa, Kırgızistan 80'inci sıradan 41'inciliğe, Makedonya 69'unculuktan 32'nciliğe, Tayvan 61'incilikten 46'cılığa sıçramıştır. Türkiye'nin 2004'ten beri endeksteki yerine bakacak olursak; 2006'dan 2010'a raporlarda sırasıyla 157., 150., 57., 63. ve 73. olmuştur. 2008 krizi sonrasının toparlanma yarışında bu görüntü iyi bir görüntü değildir. Bu da bugünkü tartışmanın dördüncü noktasıdır. Günün beşinci tespiti ise geleceğe ilişkindir: Türkiye, 2002-2006 döneminde sergilediği reform iradesini artık ortaya koyamamaktadır. Vergi İdaremizin son dönemdeki vergi denetimi performansı ile yargı sistemimizin Ergenekon davası ile iyice görünür hale gelen operasyonel problemlerini bu resme eklerseniz, orta vadede yatırımcı güvenine ilişkin algı anketlerinde işlerin daha iyiye gitmesini de beklememek gerekmektedir. "İş Ortamı" raporunda yargısal süreçlere ilişkin endeksin alt bileşenlerinden "yatırımcıların korunmasında" 2009'dan 2010'a 53. sıradan 57. sıraya ve "sözleşmelerin yaptırımında" 26. sıradan 27. sıraya gerileme olmuştur. İşte örneklerle çizilen bu tablo hepsinden daha kötü durmaktadır.2002 sonrasında Avrupa Birliği müzakere süreci arayışı Türkiye'yi umutlandırmış ve heyecanlandırmıştı. Türkiye'nin yeni bir heyecana ihtiyacı vardır.
Bu yazı 20.10.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024