TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Ne dersiniz IMF'nin başında Dominique Strauss-Kahn olmasa, IMF krize bu kadar çabuk ve bu kadar radikal bir tepki verebilir miydi? Doğrusu ya, bu kadar çabuk ve bu kadar radikal olmayabilirdi ortadaki tepki. IMF bu kadar öne çıkmayabilirdi. Kurum içi çalışmalardaki zihin karışıklığı ile IMF Başkanı'nın zihin açıklığı bu çerçevede son derece dikkat çekicidir. Tarihte bireyin rolünün görünür hale geldiği bir dönemden mi geçiyoruz nedir? Bu dönemde soru şudur: İzlediğimiz değişim eğilimi ne kadar kalıcıdır? Kahn, Sarkozy ile uğraşmaya memleketine dönerse IMF eski haline mi döner? Bu soruya yekten "Yok, canım öyle olmaz" demek zordur. Teşhisi nasıl koyarsanız, tedaviyi öyle yaparsınız. Teşhis, tedaviyi belirler. Son dönemde tedavinin hızlı olmasının nedeni, teşhis konusundaki zihin açıklığıdır. Dünya bundan önceki dönemlere benzemeyen bir dönemden geçiyor. Bu, küreselleşme sürecinin ilk krizi. İşleyişine son derece alıştığımız bir sistem, alışmadığımız bir dönemden geçiyor. Bu dönemde, Uluslararası Para Fonu (IMF) öteki uluslararası kuruluşlardan bir hayli farklılaştı. Krize karşı uygulanacak politikalar konusunda IMF alışmadığımız bir biçimde davranmaya başladı. Kafalarımızı karıştırdı. Bugün isterseniz, bu konuya bir bakalım. Daha önce bu sütunda not ettik. IMF, sistemin bekası için krizle birlikte son derece aktif bir politika pozisyonu belirledi. Dünün muhafazakâr, "Bu geleneğimizde yoktur" diye kılı kırk yaran, hareket kabiliyeti doğuştan kısıtlı, yüzyıl öncesinin reçetelerine "Bu geleneğimizde vardır" diye sahip çıkan IMF'si gitti; yerine son derece radikal tavırlar alabilen, farklılıkları dikkate alma kabiliyeti gelişmiş bir IMF geldi. Bu değişim çok çabuk oldu, daha tam alışamadık. Bırakın sokaktaki yurdum insanını, ülkemizin karar verenleri de henüz alışamadı. Gelişmiş ülkelerin finansal piyasalarında başlayan yangın nedeniyle uluslararası fon akımları hızlı bir biçimde azalırken IMF, o fon akımlarını ikame etmeye başladı. Dün bütçe açıklarına karşı çıkıp, bütçe fazlalarını savunurken birdenbire okkalı bütçe açıklarını içeren programları da finanse etmeye başladı. Dün gerekli gereksiz her konuda şart koşarak, ülkelere finansman sağlarken şimdilerde daha esnek ve de şartsız finansman imkânları sağlamaya başladı. Ve tüm bunların ötesinde, sosyal harcamalara pay ayrılması meselesine özel bir önem vermeye başladı. Bütün bunlar IMF'nin yeni politika çerçevesinin ayrılmaz parçaları. Şimdi gelelim meseleye: IMF neden böyle davranmaya başladı? Öncelikle IMF'nin böyle davranması, küresel sistemimizin, bu krizle uğramış olduğu hasarın büyüklüğüne delil olarak alınmalıdır. IMF, daha büyük bir maliyeti engellemek için radikal bir politika pozisyonu geliştirmiştir. Küresel entegrasyon sürecinin istikrarı IMF'nin temel amacıdır. Bu, aklımızda durması gereken temel tespittir. Burada ele alınması gereken ikinci nokta ise "tarihte liderin rolü" ile yakından alakalıdır. IMF'nin başında Dominique Strauss-Kahn gibi siyasetten gelen hem de kamu müdahalesini daha kolay kabul eden bir gelenekten gelen bir başkan olmasaydı, herhalde, IMF bu krize bu kadar güçlü bir tepkiyi bu kadar çabuk bir biçimde geliştiremezdi. Bunu daha da geliştirmek mümkün olabilir. Amerikan Merkez Bankası'nın başında Bernanke gibi çalışmalarını 1930'lardaki depresyon dönemi üzerinde yoğunlaştırmış bir akademik iktisatçı olmasaydı, IMF'nin başında Kahn'ın yanı sıra saygın bir akademik iktisatçı olan Blanchard olmasaydı herhalde bu krizi yerkürenin etrafında daha derinden hissedebilirdik. Burada üçüncü olarak, meseleyi şöyle de koyabiliriz: Ya orada da buradakiler gibi ne olduğunu idrak etmekte pek becerikli olmayan yöneticiler olsaydı? Vallahi mavi yerküremiz için kötü olurdu. Konumuza dönersek, IMF'deki değişim ne kadar kalıcıdır? Olay, ne kadar, iki adet becerikli Fransızın IMF yönetiminde olması ile alakalıdır? Bugün görünen, o iki Fransızın etkili olduğu gerçeğidir. IMF'nin kriz dönemi politikalarını tartışmak için hazırlanan raporun meseleyi ele alma biçimi bile IMF'deki değişimin ne kadar yeni olduğunu göstermektedir. IMF'nin eylül ayı içinde tartışmaya açtığı "Kriz sonrası iktisadi politikaların değerlendirilmesi" (Review of post crisis economic policies) raporu IMF içinde teşhis aşamasında kafaların nasıl karışık olduğunu göstermektedir. IMF, anılan raporda, kriz sonrasında IMF programı uygulayan ve uygulamayan ülkeleri beş ana başlık altında incelemektedir. Bu beş ana başlık esasen kriz sonrası IMF politikalarının da hangi noktalara vurgu yaptığına karine teşkil etmektedir. Bir yandan baktığınızda ise bu beş ana başlık IMF'nin krize nasıl baktığını göstermektedir. Bize kalırsa, bu beş ana başlık ehem ile mühimi birbirine karıştırmaktadır. Bu krizden kaynaklanan ile geçmişten kalan kırılganlıkları aynı anda içermektedir. Bu nedenle de rapor yeterince güçlü sonuçlara ulaşamamaktadır. İşte bu rapor, IMF Başkanı'nın konuşmalarına yansıyan zihin açıklığının daha teşkilatta yeterince içselleştirilmediğine de karinedir. Bakın nasıl bir karinedir, ona devam edelim. Müsaadenizle bu, konuya bir girizgâh olsun. Şimdi ben yine sayfa düzenini değiştirmiş olmayayım. Devamı gelecek yazıdadır efendim.
Bu yazı 13.10.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.