TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Ağustosun dördünü bir kenara not edin. Ağustosun dördünde, ikinci el piyasada, gösterge devlet iç borçlanma senedi (DİBS) yüzde 9,92'den işlem gördü. DİBS faizi tek haneye indi. Şimdi normal şartlar altında hayırlara vesile olması gereken bu durum bugün öyle değildir. İçinde bulunduğumuz şartlarda tek haneli DİBS faizi ekonomimizin depresyonda olduğunun göstergesidir. Ağustosun dördündeki tek haneli DİBS faizinin gösterdiği iktisadi toparlanmanın başlangıcı filan değil düpedüz ekonomik durgunluktur. Göstergeleri birbirine karıştırmamakta fayda vardır. Gelin önce şuradan başlayalım: 2009 yılının ağustos ayının dördü itibariyle Türkiye'nin "evet evet, vardır ve manalıdır" diyebileceğiniz bir bütçesi var mıdır? Yoktur. Memleketin 2009 yılı bütçesi çakmadır. 2008 yılının sonunda "10 katrilyon olur" denilen 2009 yılı bütçe açığı "60 katrilyon"a doğru gitmektedir. 2009 yılı böyledir de 2010 yılı farklı mı olacaktır? Hayır. Orada da açık 60-70 katrilyondan az olmayacaktır. Peki, bu durumda nasıl olmaktadır da herkes bütçesi çakma olanın borçlanma senedini kapış kapış almaktadır. Çünkü ortada daha güvenilir bir başka enstrüman yoktur. Halimiz böyledir. Ne dedik? Göstergeleri birbirine karıştırmamak gerekir. Dünün müjdeli haber veren göstergeleri depresyon ortamında farklı haberler vermektedirler. Ne yazık ki aktardıkları haberler pek de iç açıcı değildir. Türkiye doğru yolda değildir. Buyurun size bir rakamlar manzumesi. Yer Amerika Birleşik Devletleri, sene 1929... İşsizlik oranı yüzde 3,2. Sene 1933 olduğunda işsizlik oranı yüzde 25,2 olmuştur. Bu arada enflasyon yerini deflasyona bırakmış, nominal faiz oranı sıfıra inmiştir. Bu arada bankaların kulaklarından para fışkırmaktadır. Kimse o parayı kredi olarak almak istememiştir, bankalar da o parayı ne yapacaklarını bilememişlerdir. Peki, o dönemde kimse "Aman Allahım, faiz oranı yüzde 0 oldu, rüyalar âleminde miyim?" diye sevinmemiştir. Ülke depresyondan ancak İkinci Cihan Savaşı ile çıkabilmiştir. "Yok canım, 'büyük depresyon' çok eskidendi" diyorsanız buyurun daha çağdaş örneklere: Sene 1990. Yer Japonya. İşsizlik oranı yüzde 2,1'dir. 2002 yılında Japonya'da işsizlik yüzde 5,4'e yükselir. Oran 2009 itibariyle yüzde 4'tür. Enflasyon neredeyse hep sıfırın altındadır. Nominal faiz oranları ise sıfıra son derece yakındır, yüzde 1'in altındadır. Bu arada bankaların kulaklarından para fışkırmaktadır. Japon bankalarının elindeki likidite Japonya Merkez Bankası'nın tutulmasını istediği tutarın altı katıdır. Kimse bankalardan kredi kullanmak istememektedir. Bankalar kredi dağıtmak için kapı kapı gezmektedir ama kimse kredi kullanmamaktadır. Daha mı güncel veri isterdiniz? ABD'de Ocak 2008'de işsizlik rakamı yüzde 2,9'dur. Aralık 2008'de bu oran yüzde 7,2 olmuştur. Enflasyon sıfırın altındadır. Faiz oranı sıfıra yaklaşmıştır. Bankaların elinde kredi olarak dağıtılabilecek fon tutarı Ağustos 2008'de 2 milyar ABD Doları'yken Aralık 2008'de 767 milyar dolara yükselmiştir. Bu arada orada da Hazine bonosu faizleri düşmektedir. Neden düşmektedir? Elindeki dağıtılabilir kaynağı kredi olarak dağıtamayan bankalar kulaklarından fışkıran kaynağı devlete borç vermek zorunda kalmaktadırlar. Türkiye, sene 2008.. Nisan ayında işsizlik oranı yüzde 9,9, Nisan 2009'da işsizlik oranı yüzde 14,9'a çıkmıştır. Enflasyon 2008 Temmuzu'nda yüzde 12,1 iken, 2009 Temmuzu'nda yüzde 5,4'e gerilemiştir. İkincil piyasalardaki DİBS faizi 2008 Temmuzu'nda yüzde 21,2 iken şimdi yüzde 10,3'e inmiştir. Bankaların elindeki nakit değerler (MB dahil) 2008 Mayısı'ndan 2009 Mayısı'na kadar 25.9 milyardan 36.1 milyar TL'ye çıkmıştır. Yani bankaların kulaklarından para fışkırmaktadır. Şimdi bunlar iyi midir? Değildir. Dünün şartlarında dün için iyi olan, bugünün şartlarında artık iyi değildir. Dün hayırlı haber olan bugün için başımızdaki belanın göstergesidir. Peki, bugün bu işten kazanç elde edenler yok mudur? Vardır. Orada da vardır. Burada da vardır. Ama bu, durumun iyi olduğunu göstermez. İktisatçılar ekonomi pırıl pırıl bir teknik dengedeyken sokaklarda insanların sapır sapır açlıktan ölebileceğini daha önce ispat etmişlerdir. Halimiz şöyledir: Bankaların elinde fazladan kaynak vardır ama işletmeler kapanmakta ve çalışanlar işsiz kalmaktadırlar. Bunun neresi hayırlıdır? Çok alametler belirmiştir. Bu gidiş hayra alamet değildir. Bugün para kazanıyor olmanız işlerin yolunda gittiğine delil değildir.Artık bol bol depresyon demeye alışmamız gereken bir dönemin başındayız.
Bu yazı 06.08.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024