TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Nabucco projesi için ilk imzalar Ankara'da atıldı. Bu amaçla Avrupa Birliği(AB), Avusturya, Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Macaristan temsilcileri Ankara'da biraraya geldi. Nabucco ilginç bir proje görünümünde. Türkiye'nin adının böyle bir projeyle birlikte anılması ise kesinlikle olumlu. Şimdi olup bitene bakıp ne denebilir? İlk bakışta, "ortada daha taşınacak mal ve de bu malı taşıyacak boru hattının nasıl finanse edileceği yok" diye meseleye bakarak, "iş kaldı üç nalla bir ata" demek elbette mümkün. Ama bakın bu anlaşmanın varlığı, o üç nalla bir atı bulmayı kolaylaştırıcıdır. Bu anlaşma tek başına yeter mi? Neden olmasın diye merak edenleri aşağıya bekleriz efendim. Öncelikle ne olduğundan başlayalım. Nabucco, Avrupa'nın doğalgaza olan bağımlılığını çeşitlendirme projesidir. Rusya'nın tekeline alternatif olarak inşa edilecek 3300 km'lik bir boru hattının, Türkiye üzerinden geçerek Avrupa pazarlarına Hazar Bölgesi'nin ve İran'ın doğalgazını ulaştırmasını hedeflemektedir. Bu projeyle, 2020 yılında 31 milyar metreküp doğalgaz taşınacağı varsayılmaktadır. Ama esas gerekçeyi de gözden kaçırmamak gerekiyor: Avrupa ülkeleri, Rusya'nın geçmişte yapmış olduğu "ben size bugün gıcık oldum, vanayı kapatıyorum kardeşim" cinsinden nizam verme girişimlerini kısıtlamaya çalışmaktadırlar. Gelelim işi değerlendirmeye, imzalanan anlaşmayı bir çerçeveye oturtmaya. Geçenlerde bir dostumuzdan şöyle dinlemiştik: Boru hattı yatırımı kocaman bir yatırım. Böyle bir yatırım için iki husus önemli: Sağlam bir talep ve bu talebi karşılayabilecek bir rezervin varlığı. Ondan sonra iş bu ikisi arasına bir hat çekmeye kalıyor. Taşınacak malın satılabilirliği konusunda ortada bir problem yoksa, diğer sorunları çözmek kolaylaşıyor. İşte Nabucco projesine de bu çerçevenin içinden bakmak gerekiyor. Ankara'da bir araya gelenler bir noktayı teyit ediyor, önce bir onun altını çizelim, müsaadenizle: AB ülkeleri Rusya üzerinden taşınacak doğalgaza alternatif olacak bir hat istiyorlar. Belli ki ortada bir siyasi tercih var. Demek ki, taşınacak malın satılabilirliği konusunda bir uzlaşma mevcut. Yani ortada bir pazar var. Bu ilk tespit. Peki, bu pazarın varolmasına neden olan siyasi tercihin altında yatan nedir? Rusya'nın öngörülebilirlik sorunu herhalde. Dolayısıyla böyle bir hat inşa edildiği takdirde, salt siyasi nedenlerle bu hat üzerinden Avrupa'ya doğalgaz taşınması için bir talep olacak. Anlaşmanın teyit ettiği işte tam da bu. Elbette son derece de önemli. Bu da ikinci tespit olsun. Anlaşmadan çıkan üçüncü tespit, yine ikincisi ile yakından alakalı. Rusya üzerinden geçen boru hattına paralel bir alternatif rotanın Türkiye üzerinden geçmesine olumlu bakılması demek, herhalde Türkiye'nin orta vadede öngörülebilir bir partner olarak göründüğü manasına da geliyor. Sayın Başbakanın Brüksel'deki "Bizi oyalarsanız, bu Nabucco'yu zorlarız" mealindeki anlamsız tehditi ile bozulan öngörülebilirlik dengesinin maharetli bir biçimde yeniden inşa edildiği anlaşılıyor. Bu da bizim için olumlu bir puan olarak alınmalı. Ankara'da imzalanan mutabakata kolay varılmadığının altını çizmekte fayda var. Bundan sonraki süreçte, projenin başarıya ulaşması için Sayın Erdoğan'ın, enerji konusunda Avrupa'ya karşı, Putinleşme eğilimini bir kenara koyması gerektiğini hatırlamak gerekiyor. Gelelim dördüncü noktaya: Yukarıda çizilen çerçevenin içinden bakıldığında, her ne saikle olursa olsun ortada güçlü bir talep olursa, iki meselenin çözümü görece daha kolay görünüyor. Bunlardan ilki yeni hatla taşınacak malın temini: Siz hazır bir piyasayı ortaya koyduktan sonra, söyler misiniz kim elindekini satmaktan kaçınabilir? Son günlerde etrafı saran "Rusya dahil" satıcılar listesine bu çerçevede bakmakta fayda var. Önemli olan ortaya farklı kaynaklardan çıkan arzı, talebe bağlayacak bir rotayı ortaya koyabilmek. Maharet de herhalde bu ilk anlaşmadan sonra işin devamını getirmek. İkinci mesele elbette hattın finansmanı. Orada da mesele nedir? Bir yanda hazır talebi, öteki tarafta da hazır arzı masanın üzerine koyduğunuzda, finansman meselesinin çözümü de bir ayrıntı haline gelmiyor mu? Geliyor. Peki, bu durumda ne demek gerekiyor? Ankara'da ortaya konulan çerçeve anlaşma önemli bir aşamadır. Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle, enerji güvenliği tartışmasında önemli yere sahiptir. Orta vadeli olarak bakıldığında ülkemizin geleceğinde bir problem yoktur. Problem nedir? Son derece başarılı bir biçimde seyahat edeceğimiz, okyanusa açılmadan önce, önümüzdeki şu cılız dereyi boğulmadan geçmek önem taşımaktadır. İktisadi programı olmayanın dış politikası olamaz. Ekonomik programı olmayan hiçbir projede kendi önceliklerini doğru bir biçimde belirleyemez. Hesap yapamaz. Ekonomik programı olmadığı için kendi hesaplarını yapamayan başkalarının hesaplarına taşeronluk yapmaktan ileriye gidemez. Şu anda Nabucco projesinde pozisyonumuz böyle görünmektedir.Önünü göremeyenin rasgele adım atmamasında fayda vardır.
Bu yazı 14.07.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024