TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bu hafta Dünya Bankası'nın 2009 yılı Küresel Kalkınma Finansmanı raporu TEPAV'da tartışıldı. Buyurun size üç adet tespit: Birincisi, 2010 yılı 2009 yılından daha iyi olacak. İkincisi, 2010 yılının iyileşmesi 2009 yılının hasarını telafi edemeyecek. Üçüncüsü, küresel büyümenin kaynağı iç pazarlar olacak, özellikle Çin ve Amerikan iç pazarları. İsterseniz tam da bu noktadan daha eğlenceli bir konuya geçelim. Büyümenin kaynağı iç pazar olacak, bunun için geniş iç pazara sahip ülkelerin, başta Çin'deki tüketicilerin, daha fazla tüketmesi ve de daha az tasarruf etmesi gerekecek. Ama Haziran 2009'da yayımlanan bir çalışma, Çin'in yüksek iç tasarruf oranının son derece yapısal bir faktörden kaynaklandığını duyuruyordu. Çin'in yüksek tasarruf oranı giderek yükselen cinsiyet (erkek/kadın) oranı ile yakından alakalıydı. Artan gelin kıtlığı bir "tasarruf rekabeti"ne yol açıyordu. Tasarruf oranı, cinsiyet oranı, tek çocuk politikası ve dünyanın dengesi arasındaki ilişkiyi merak ettiniz mi? Daha önce iktisat literatüründe pek değinilmeyen bir konuda çalışan Shang-Jin Wei ve Xiaobo Zhang'ın yazdıklarını merak edenleri aşağıya bekleriz efendim. Hem de yazdıkları eğlenceli mi eğlenceli. Dünyamızda cinsiyet oranı 1.06 civarında. Bu şu demek: Her 106 erkek bebeğe karşın 100 kız bebek doğuyor. En azından büyük bir kıtlık geçirmeyen toplumlarda oran böyle. Merak edenler için söyleyelim; oran, Türkiye'de de bu civarda. Neden böyle? Çünkü oğlan bebeklerde ölüm oranı kız bebeklere göre daha fazla. Doğa ya da Allah, artık meşrebinize göre ne yaptığını biliyor, rezerv olarak fazladan oğlan bebek doğuyor. Çin'de de 1980 yılında bu oran tam da bu düzeylerdeydi. Ama son otuz yılın tek çocuk politikası, bu oranı yirmi birinci yüzyılda hızla değiştirmeye başladı. Rakamlara bakıldığında, 2005 yılında oranın 120 oğlana 100 kız olarak değiştiği görülüyor. Bu kadarla da kalmıyor: 2007 yılında 124 oğlana 100 kız oluyor. Yaklaşık otuz yılın "tek çocuk politikası" sonucunda, 2005 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre, ülkede 32 milyonluk erkek fazlası bulunuyor. Çin'de "gelin kıtlığı" problemi bu erkeklerin evlenme yaşına doğru gelmeye başlaması ile ortaya çıkıyor. Bu gelin kıtlığı probleminin Çin'deki "başlık parasını" (cai li) nasıl etkilediğine gelmeden önce, şu otuz milyon rakamının önemine bir gelelim müsaadenizle. Bu Kanada'nın nüfusu demek mesela. Ya da İtalya'daki erkek nüfusun toplamı aynı zamanda. Bunların bir bölümünün cinsel tercihleri farklı bile olsa, sonuç değişmiyor: Evlenecek bir kız bulmak için, başka ülkelere mesela Türkiye'ye oranla daha fazla çaba harcamak gerekiyor. Çin'de başlık parası 1980'lerde küçük bir tutarmış. Wall Street Journal (WSJ) gazetesinin 6 Haziran 2009 tarihli nüshasındaki bir haberde o zaman bu tutarla birkaç elbise almanın mümkün olduğundan bahsediliyor. Ama sonra 1990'lı yıllarda "cai li" yükselmeye başlamış: Önce birkaç bin yuan olmuş, bu 200 ila 400 dolar arası bir yerlerde. 2002'den sonra ise hızla artmaya başlamış. Birden 6000-10.000 yuan bandına yükselmiş. Şimdilerde ise 40.000 civarında WSJ'deki habere göre. Bu ise bir köylünün yaklaşık beş yıllık geliri demek, dolar cinsinden karşılığı ise yaklaşık 6000 oluyor. Rekabet son dönemde kızışmış, gelin kıtlığı önem kazanmış demek bu aslında. Böyle olunca elbette "kaçak gelin" hadiseleri de artıyor. Hayır hayır gelinler kaçarken düğündeki takıları filan almıyorlar yalnızca "cai li" olarak ödenen tutarı götürüyorlar yanında bu günlerde. WSJ'deki haber öyle diyordu. Peki, hadisenin yüksek tasarruf oranı ile alakası nedir? 1990 yılından beri Çin'in toplam tasarruf oranı yaklaşık 15 puan yükselmiş bulunuyor. Yurtiçi toplam tasarruf oranı 1990'larda yüzde 35 iken 2007 yılında yüzde 50 düzeyine yükselmiş. Bakınız mesela bizimki halen yüzde 15'ler düzeyinde. Bu dünya için şöyle kötü: Çin'in yüksek tasarruf oranı bizim için yüksek cari işlem açığı demek. Diğer yandan dünyanın büyümesi bu aralar Çinlilerin harcamasına bağlıysa işimiz zor denilebilir. Çin'in tek çocuk politikası ve yükselen cinsiyet oranı dünyanın da dengesini bozuyor. İşte Shang-Jin Wei ve Xiaobo Zhang araştırması toplam tasarruf oranındaki bu artışın tasarruf rekabetinden geldiğini gösteriyor. Çin'de cinsiyet oranının daha yüksek olduğu bölgelerde tasarruf oranı da daha yüksek. Erkeklerin kızlardan daha fazla sayıda olduğu bölgelerde tüketim harcamaları daha düşük oluyor. Özellikle Çin'in köylerinde gelin kıtlığı nedeniyle tasarruf oranı yükseliyor. Ne demek tasarruf rekabeti? Erkek bebek sahibi aileler, oğullarına iyi bir kısmet çıksın diye hep birlikte dişlerinden tırnaklarından artırıyorlar. Mesela oğlana kocaman bir ev almak istiyorlar. İyi eğitim görsün, üniversite sınavını kazansın diye kaynak ayırıyorlar. Böylece az sayıdaki gelin adayı arasında oğlanın şansı yükselsin istiyorlar. Malum ortada bir gelin kıtlığı var. Gelin kıtlığı bir "tasarruf rekabeti"ne neden oluyor. Bu rekabet nedeniyle ev fiyatları yükselince, ev sahibi olmak isteyen kız bebek sahibi aileler de daha fazla tasarruf etmek zorunda kalıyorlar. Böylece Çinliler elbirliğiyle bol bol tasarruf ediyorlar. Tek çocuk politikasının bozduğu cinsiyet oranı Çinlileri tasarruf rekabetine teşvik ediyor, sonuçta tasarruf oranı bir bütün olarak yükseliyor. Şimdi bu sonuca nasıl bakalım? İlk bakışta Madonna'nın "Material Girl"ünün doğru çıktığı söylenebilir. Ne diyordu kızımız? "Yalnızca kuruşlarını biriktiren çocuklar/zor günlerimde bana faydalı olur" (Only boys who save their pennies/make my rainy day) ama iş orada anlatılanla sınırlı değil elbette. Burada anlatılan "evlenmek için elbette biriktirmek gerekir"in ötesinde, bilmem not edebildiniz mi? İki tespitle bitirelim: Birincisi, tasarruf oranlarının kültür ile yakın bir alakası olduğunu biliyorduk. Burada da esasen durum öyle. Tek çocuk politikası bir veri iken, ille de erkek çocuk isteyen aileler sonuçta cinsiyet oranını yükseltiyor. Kamu politikası değil, kültür oranı etkiliyor. Cinsiyet oranının yükseldiği bir ortamda, ortaya bir tasarruf etme rekabeti çıkabiliyor. Bu ilk nokta. İkinci nokta ise güncel durumla alakalı. Cinsiyet oranının ve de binlerce yıllık Çin kültürünün bir gün içinde değişmeyeceği dikkate alınırsa, küresel iktisadi büyüme için ne yapmak gerekiyor? Çin'in erkek fazlası dünyanın kalan bölgelerine dağıtılabilir ya da Çin'e bol miktarda yabancı gelin gönderilebilir. Yoksa bunlar tüketmeyecekler galiba. Bizim aklımıza başka çare gelmiyor.
Bu yazı 27.06.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024