TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bu aralar, ekonomi ile ilgili rakamların eski tadı yok. Ocak ayı ihracat rakamlarımız yüzde 28 azalmaya işaret ediyordu. Bizim performansımız kötü de Asya'nın ihracata dayalı büyüme modeli olarak gösterilen ülkelerinin durumu daha mı iyi? Hayır. Geçenlerde Güney Kore'nin ocak ayı ihracat rakamları da açıklandı. Orada ihracattaki azalma yüzde 33 civarında. Sonuç: Asya'nın ihracat motorlarından Kore dış ticaret açığı veriyor. Aynı bizim gibi. Hem de Asya krizinin vurduğu 1997 yılından beri ilk defa. Peki, Kore ile Türkiye'nin farkı nerededir? Gelin önce birkaç tespit yapalım? Birincisi, Kore'nin ocak ayı ihracat performansındaki bozulma, kasım ve aralık aylarının devamı niteliğindedir. İhracat kasım ayında yüzde 19 ve aralık ayında da yüzde 17,9 oranında zaten azalmıştır. Dolayısıyla ocak ayı rakamları zaten devam etmekte olan bir eğilimi işaret etmektedir. Aynı Türkiye gibi, öyle değil mi? Burada da kasım ayında yüzde 22 ve aralık ayında yüzde 21 oranında ihracat daralması yaşamıştık. Dünyada talep hızla düşmektedir. Ayrıca Güney Kore, ihracatı hızla aşağıya düşen tek Asya ülkesi değildir. Japonya ve Hong Kong da benzer bir eğilim sergilemektedir. Dolayısıyla Türkiye ocak ayı ihracat rakamlarında yalnız değildir. Dünyanın her ülkesinde benzer bir eğilim vardır. İkincisi, Kore'nin ihracat pazarlarına bakarsak, ABD ve AB pazarlarının payı toplam ihracatın üçte biri civarındadır. Diğer bir üçte birlik pazar ise Doğu Asya pazarıdır. Hatırlayalım: Kore, Çin'in büyümesinden olumlu etkilenen ülkelerden biridir. Çin büyüdükçe, Kore'nin ihracatı artmaktadır. Çin artık eski performansında büyümemektedir. Çin'de ülkenin doğusuna çalışmak için gelen yaklaşık 20 milyon göçmen işçi işlerini bu aralar kaybetmiştir. Büyük göç başlamıştır. Kafanızda canlandırabiliyor musunuz? Yirmi milyon kişinin işini kaybetmesi, orta büyüklükte bir sanayi ülkesinin üretimden tamamıyla çekilmesi gibidir. Çin daralınca, Kore de dış ticaret açığı vermektedir. Burada Türkiye'nin ihracatında ABD ve AB payının üçte iki dolayında olduğunun altının çizmekte fayda vardır. Orası daralınca bizim ihracatımızın da azalması kesindir. Kore nasıl etkileniyorsa, bizim de öyle etkilenmemiz kaçınılmazdır. Üçüncüsü, azalma yalnızca ihracat rakamlarında değildir. İthalat rakamları da azalmaktadır. Dolayısıyla dünya ticaret hacmi toplam olarak daralmaktadır. Yukarıdaki tespiti güçlendirelim: Dünyada talep hızla azalmaktadır. Problem yalnızca bizim problemimiz değildir. Ama, etkiyi olduğu gibi hissediyor olmamız önemlidir. Dördüncüsü, ABD'de yeni açıklanan verilere göre tasarruflar artmaktadır. Bu alışmadığımız bir durumdur: Amerikalılar yeniden tasarruf etmeye başlayınca, dünya ticareti azalmaktadır. Hayatta tesadüflere yer yoktur. Bir süre önce "eskinin rakamları artık müjdeli haber vermiyor" demiştik. Aynen öyledir. Rakamların eski tadı yoktur. Bakın bir etrafınıza: Hazine bonosu faiz oranları düşmektedir. Enflasyon düşmektedir. Cari işlemler açığı düşmektedir. Ama keyfimiz yerinde değildir. Keyfimiz yerinde değildir, çünkü ekonomimiz daralmakta ve de istihdam kaybı artmaktadır. Yalnızca burada değil her yerde vaziyet böyledir. Buraya kadar, Kore'de olanlarla Türkiye'de olanlar arasında bir fark yoktur. Her iki ülkenin ekonomisi de küresel ekonomiye entegre olmuş vaziyettedir. Dünyalıdır. Her iki ülke de benzer küresel eğilimlerin etkisi altındadır. ABD kaynaklı küresel talep daralmasının olumsuz etkileri her iki ülkede de hissedilmektedir. Her iki ülkenin de bankacılık sisteminde bir problem yoktur. Buna karşın, bakın Kore cumhuriyeti hükümeti, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinden farklı olarak neler yapmaktadır: Birincisi, hükümet aralık ayında yaklaşık 100 milyar dolarlık bir vergi indirimleri ve de kamu harcamaları paketi açıklamıştır. Bu kararların etkisi daha belirsiz bile olsa hükümet, zaman geçirmeksizin tedbir almaya yönelmiştir. Özellikle yaklaşık 270 bin işçinin çalıştığı otomotiv endüstrisi için tedbirler açıklanmıştır. Kore hükümeti ülkenin üretim kapasitesini korumaya yönelmiştir. İkincisi, Kore cumhuriyeti hükümeti özellikle KOBİ kredilerinin vadelerinin otomatik olarak uzatılması için bir düzenleme yapmaktadır. Bu çerçevede, bankalara destek sağlanmıştır. Üçüncüsü, kredi garantileri vasıtasıyla bankaların şirketler kesimini rahatlatması için tedbir alınmıştır. Burada yapılmaya çalışılan açıktır: Şirketler kesiminin kriz nedeniyle bozulan nakit dengesi yeniden tesis edilmeye çalışılmaktadır. Amaçlanan bugünün nakit çıkışlarını nakit girişlerindeki azalmaya paralel olarak yeniden düzenlemektir. Sorunlar iki ülkede de aynıdır. Ama soruna gösterilen tepki aynı değildir. Bu da bugünün beşinci ve de son tespitidir. Neden acaba? Herhalde ortada bir teşhis problemi olamaz. Aklın yolu her yerde aynıdır. Olsa olsa iş karar alma süreci ile alakalı olabilir. Fark şuradadır: Kore'de karar alma süreci daha kolay işlemektedir. Türkiye dün almadığı kararları yarın mutlaka alacaktır. Yarın bazı şirketlerimiz için çok geç olacaktır. Ama kararlar mutlaka alınacaktır. Kararlar ya bugün şirketler için alınacaktır ya da yarın bankalar için alınacaktır. Aklın yolu her yerde birdir.Umalım ki, Ekonomik Koordinasyon Kurulu (EKK) düzenlemesi Türkiye'nin karar alma sürecini bir an önce hızlandırsın. Bu atalet kötüdür.
Bu yazı 05.02.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024