TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Hükümetimiz göstere göstere gelmekte olan iktisadi krizi öyle az buz değil, yaklaşık bir buçuk yıldır seyrediyor. Hiçbir tedbir almıyor. İnsan, bu rahatlığa bakınca, "herhalde bir bildikleri var" diye düşünmekten kendini alamıyor. Geçenlerde bir dostumuz, "Sakın biz kontrol grubu olmayalım?" dedi. Neden olmasın? Belki de biz krize karşı alınması gereken tedbirler konusunda yürütülmekte olan bir deneyin kontrol grubuyuz. Yoksa biz hakikaten kontrol grubu muyuz? Buyurun bakalım, efendim. Bilenler bilirler. Herhangi bir hastalığa karşı bir ilaç geliştirildiğinde öyle hemen ticari kullanıma açılmaz. İlaç, önce, bir grup hasta üzerinde denenir. Hastalığı iyileştirip iyileştiremediğine, yan etkileri olup olmadığına bakılır. Yani ne yapılır? Hastalığın seyrini takip etmek üzere, bir test protokolü belirlenir ve ilaç verilerek, deney başlar. Bu tür deneyleri bir kontrol grubu olmadan yaparsanız, denenmekte olan ilacın etkisini tam olarak ölçebilmek mümkün olmaz. Öyle ya, ilacın denendiği hastaların sağlık göstergeleri, tedavi edilmekte oldukları hastalığın dışındaki nedenlerden dolayı da bozulabilir. İşte bu tür nedenlerle deneyleri kontrollü bir biçimde yapmakta fayda vardır. Kontrollü deney için, bir kontrol grubuna ihtiyaç duyulur. Nedir bu kontrollü deney? Kontrollü deney şudur: Deneye katılan hastaların tamamına aynı test protokolü uygulanır. Hepsi periyodik olarak testlere tabi tutulur. Kan basınçları ölçülür, kan testleri yapılır, farklı organlarının nasıl faaliyet gösterdiğine düzenli olarak bakılır. Bakılır da bakılır. Onun için deneyler her zaman pahalıdır. Kontrollü deneyde, hastalar, iki ayrı gruba ayrılır. Bunların bir grubuna denenmekte olan ilaç verilir, bir bölümüne ise verilmez. İlaç verilmeyen hastalarda, hastalık, normal seyrini devam ettirir. Böylece tedavi gören bir hasta ile hiçbir tedaviye tabi tutulmayan bir hastayı karşılaştırmak mümkün olur. Karşılaştırma elbette kişi olarak hastalar arasında değil, tedavi görmekte olan bir hasta ile hiçbir tedaviye tabi tutulmayan bir hastanın hastalıklarının seyri ile alakalıdır. Test protokolü hastalığın seyrini izlemeyi amaçlamaktadır. Hükümetimizin, küresel kriz bundan yaklaşık bir buçuk yıl önce, küçük bir yerel hadise olarak, başladığından beri, sergilemekte olduğu "mışıl mışıl uyuyan güzel" portresine anlam vermek için çaba harcandığında, insanın aklına bir tek rasyonel açıklama gelmektedir. O da bu olabilir: Türkiye, yürütülmekte olan bir uluslar arası deneyde kontrol grubu işlevini görmektedir. Olup biteni başka türlü değerlendirebilmek mümkün değildir. Başka türlü, son sayıma göre, 41 adet ülke arasında bir tek Türkiye'nin neden bu kadar tedbirsiz davranmakta olduğunu anlayabilmek mümkün değildir. TEPAV'ın son yaptığı çalışmada, dikkate alınan ülke sayısı 41'dir. Bu ülkeler 4 ana politika alanında, yaklaşık, 14 farklı tedbiri değişik biçimlerde almışlardır. Bu tedbirlerin ne olduğunu ve taç ülke tarafından uygulandığını tabloda görebilirsiniz. Ama gelin görün ki, toplam 41 ülke arasında Türkiye en az tedbirli olarak sivrilmektedir. Bu ilk tespittir ve ortada bir gariplik vardır. Politika Tedbirlerinin Alınma Sıklığı
Tedbir | Uygulandığı ülke sayısı |
Politika faiz oranında değişiklik | 31 |
Mevduat garantileri | 22 |
Yurtiçi likidite kolaylığı | 22 |
Swap kanalı | 19 |
Diğer | 13 |
Bankalarda yeniden sermayelendirme | 11 |
Döviz kuru müdahalesi | 9 |
Bankaların borçlanmalarına devlet garantisi | 8 |
Kredi garantileri | 7 |
IMF ile anlaşma | 7 |
Kamulaştırma/Fona devir | 7 |
Genişletici maliye politikası | 4 |
İstihdam | 2 |
Zorunlu karşılık oranlarında değişiklik | 2 |
İkinci nokta şudur: Yapılan çalışmaya göre, küresel ekonomi ile daha fazla bütünleşen ekonomiler, içinde bulunduğumuz süreçte, krizin etkilerini kontrol etme yolunda daha kapsamlı adımlar atmaktadırlar. Bu neden böyledir? Çünkü bu kriz güzel mavi yarı küremizin ilk küresel krizidir. Birbirine bağlı bilançolar vasıtasıyla ülkeden ülkeye taşınmaktadır. Krizin bilançolar vasıtasıyla taşınabilmesi için, öncelikle o ülkeden ekonomik özgürlüklerin sağlanmış olması gerekir. Ticari ve finansal serbestleşme olmadan küresel ekonomi ile bütünleşme olmaz. İşte bu tür ülkeler son bir yıldır pek çok ciddi tedbir almakta ve krizin yol açacağı hasarı sınırlandırmaya çalışmaktadırlar. Bu ikinci tespittir ve hiç de garip değildir. Üçüncüsü ise açıktır: Türkiye ekonomisi, küresel ekonomi ile bütünleşme sürecini, özellikle 2002'den beri daha da hızlandırmıştır. Rakamlar, Türkiye ekonomisinin, AKP iktidarı döneminde, küresel ekonomi ile bütünleşme hızını artırdığını göstermektedir. Aslında 1996'da imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması'nın, 2001'da alınan tedbirlerin getirdiği göreli iktisadi istikrarla bütünleşmesi sayesinde, Türkiye, bu son dönemde, daha fazla dünyalı hale gelmektedir. Şimdi daha fazla dünyalı hale gelen bir ekonominin böyle yönetilmemesi gerekir. Özellikle bu ortamda böyle yönetilmemesi gerekir. Bu da üçüncü ve dördüncü tespitlerdir. Bu çerçevede bakıldığında, aklın yolu birdir. İçinde bulunduğumuz, "mışıl mışıl uyuyan güzel" portresini rasyonel bir biçimde açıklayabilmenin tek yolu vardır: "Türkiye, küresel krize karşı alınmakta olan tedbirleri belirlemek için yürütülmekte olan bir deneyin kontrol grubudur." Geçenlerde bu konuda bizi arayan dostumuz haklıdır. Bu da bu hafta sonunun beşinci tespitidir. En başta söylemiştik, bu tür deneyler her zaman pahalıdır
Bu yazı 10.01.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024