TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Değerlendirme Notu / Nilgün Arısan Eralp
Türkiye uzunca bir süredir Avrupa Birliği (AB) zirvelerine katılma isteğini dile getiriyordu. En son AB zirvelerine katılım, sığınmacı krizinin zirvede olduğu Kasım 2015 ve Mart 2016’da özellikle de başını Almanya’nın çektiği üye devletlerin bu krizin çözümünde Türkiye ile işbirliği yapma istekleri nedeniyle gerçekleşmişti. Bu katılımın devamlılık kazanmasını isteyen Türkiye’nin talebi üzerine bu konuya 18 Mart 2016 tarihinde taraflar arasında yapılan “sığınmacı mutabakatı”nda da yer verilmişti. Türkiye’nin talebi en son 25 Mayıs 2017’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın NATO zirvesi nedeniyle gittiği Brüksel’de AB Konseyi daimi başkanı Donald Tusk ve Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ile yaptığı görüşmede gündeme gelmişti.
Bazı AB üye devletlerinin Türkiye’nin AB zirvelerine katılımına itiraz etmeleri üzerine bir formül arayışına girildi ve 26 Mart 2018’de Varna’da AB dönem başkanı sıfatıyla Bulgaristan’ın Başbakanı Boyko Borissov, AB Konseyi daimi başkanı Donald Tusk ve Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’in bir “çalışma yemeği”nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la bir araya gelmesine karar verildi. Bu toplantıya AB terminolojisindeki anlamı ile zirve demek doğru değil. Bunun uygulamadaki anlamı ise bu toplantıda herhangi bir konuda mutabakata varılmış olsaydı bile bu mutabakatın karara dönüşebilmesi için diğer AB üye devlet ve hükümet başkanlarının onayına ihtiyaç duyulmasıdır. Belki de çalışma yemeği ertesinde Bulgaristan Başbakanı Borissov’un başka zirvelerin de olabileceğinden bahsetmesi bu yüzdendi.
Bu toplantının gerçekleşmesinde Türkiye’nin talebi kadar Borissov’un ısrarlı çabaları da çok etkili oldu. Şubat ayında verdiği bir demeçte bu toplantının çok zor geçebileceğini söyleyen Borissov’un söz konusu çabalarının arkasında Türkiye ile oluşabilecek bir kriz karşısında, sığınmacı protokolü geçersiz hale gelirse Türkiye’den gelecek sığınmacı akımına ilk maruz kalacak ülkelerden birinin başbakanı olması yatıyordu.
Değerlendirme notuna erişmek için tıklayınız.