TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Değerlendirme Notu | Yasemin Satır Çilingir
Sosyal uyumun (social cohesion) ekonomik büyümeyi artırdığı yönünde büyük bir literatür var. Uyum içinde olan bir toplumda, etnik, dini ve farklı kimlik grupları arasında işbirlikleri artar. Emek ve sermaye pazarlarında, eğitim sisteminde sınıfsal farklılıklardan kaynaklı ayrımcılığı önleyici normlar vardır. Beraber çalışan, beraber üreten, farklı sosyal kimliklere sahip olsa da aynı haklardan yararlanan insanların oluşturduğu toplumlarda, ekonomik büyümenin neden daha fazla olacağını bu yazıda özetleyeceğiz.
İlk olarak sosyal uyum bilgi toplama, iletişim ve sözleşme uygulamaları gibi ekonomik takaslarda açığa çıkan işlem maliyetini azaltır. Farklı kimlik grupları arasında güvenin ve işbirliğinin az olduğu toplumlarda ekonomik işbirliklerin maliyeti daha yüksek olacağı için ekonomik aktiviteler kısıtlanacaktır.
İkinci olarak sosyal uyum, bireyler arasındaki müşterek ilişkiyi artıracağından, bireylerin kamu mallarına olan talebi ve bu malların tedariki ile ilgili istekleri uyumlu olacaktır. Kamu yararı güden hizmetlerin artışı milli gelire olumlu bir katkı sağlayacaktır. Ampirik çalışmalar farklı sosyal kimliklere sahip bireylerden oluşan (heterojen) toplumlarda oluşan eğitim, sağlık, yol, atık yok etme gibi kamu yararına sahip hizmetlerin daha az miktarlarda yapılabildiğini göstermiştir. Sosyal bilinç ve uyumun yüksek olduğu toplumlar, homojen bir yapıya ihtiyaç duymadan, kamu kaynaklarının kamu yararına kullanılabilmesi için daha işbirlikçi ve müşterek davranabilecektir.
Sosyal uyum yoksunluğu, bir toplumu sosyal çatışmalara, şiddete ve olası ayrılıkçı gruplara karşı daha savunmasız yapar. Örneğin, Fao (2014), 1990 yılı için hesaplanan sosyal uyum endeksi ile 1991-2008 yılları arasındaki sivil çatışmaların sürelerini ve ölümleri karşılaştırmıştır. Sosyal uyum endeksinde 1 birimlik düşüş, çatışma süresini 4,5 yıl uzatmış ve ölümleri artırmıştır. Kısacası, bir sivil çatışma başladığında, çatışmanın süresini ve şiddetini, çatışma anındaki toplumsal uyum ve direnç belirlemektedir. Toplumsal çatışmaların, terörün ve sınıfsal kavgaların sermaye oluşumuna ve ekonomik büyümeye olan negatif etkisi akademik çalışmalarla da kanıtlanmıştır. Gruplar arası şiddet, ülkedeki fiziksel ve beşeri sermayeyi yok edebilir, beyin göçüne neden olabilir, yabancı yatırımları uzaklaştırabilir. Bu gibi nedenlerden dolayı bir yıl süren bir iç savaşın ekonomiye maliyeti %2,2 puanlık bir büyüme kaybıdır.
Son olarak, sosyal uyumun bölüşüm, üretkenlik ve verimlilik üzerine olan etkisi ekonomik büyüme ile de ilişkilidir. Bir ekonomide etkin bölüşüm (sosyal verimlilik) için kaynakların toplam ekonomik refahı maksimize edici şekilde dağıtılması gerekir. Lakin toplumsal uyum yokluğu sonucunda oluşan kimlik ayrımcılığı ve sosyal dışlanma, ekonomik kaynakların ideal bölüşümü dışında paylaştırılmasına yol açabilir. Örneğin, herhangi bir sosyal grubun, diğer dini veya etnik bir grupla çalışmak istememesi, işverenlerin azınlık gruplardan kalifiye elemanları işe almaması, üretimin ehline yaptırılmaması gibi sonuçlar doğurabilir. Dahası, azınlıkların eğitim, ulaşım ve sağlık gibi sosyal hizmetlere erişimi engellenirse, beşeri sermayenin ve üretkenliğin azalması işten bile değildir.