TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Değerlendirme Notu / Senem Dartar
2016 yılında imzalanan Paris iklim Anlaşması’nın 2021 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmasının ardından, 25 Şubat 2025’te Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı’na sunulan Türkiye'nin ilk İklim Kanunu Teklifi, 26 Şubat 2025’te Çevre Komisyonu tarafından kabul edildi. Ancak kanun teklifinin içeriği ve kapsamına yönelik kamuoyunda ve sosyal medyada yer alan çok sayıda tepki neticesinde kanun komisyona geri döndü.
Yasa teklifinin komisyonda kabulünün ardından özellikle sosyal medyada yasaya muhalif tepkiler ortaya çıktı. Seyahat özgürlüğünden et tüketimine, hayvan beslemekten şahsi bahçeciliğe kadar birçok başlık tartışılmaya başlandı. Söz konusu yasa ile tüm bunların kısıtlanacağına dair bilgiler yayılım gösterdi.
Bu tezvirata karşı yapılan açıklamalar ise aslında dikkat gösterilmesi gereken bir başka önemli noktayı gün yüzüne çıkardı: Türkiye’nin bir iklim iletişimi stratejisi yok.
Aristoteles’in dediği gibi “Neyi söyleyeceğini bilmek yeterli değildir, onu nasıl söyleyeceğini bilmek de ayrıca zorunludur."
Nedir bu iklim iletişimi?
İklim değişikliği kavramının ortaya çıkmasıyla birlikte küresel ölçekte ciddi sorunlar yaratma potansiyeline sahip bu krizin, toplumun farklı kesimlerine nasıl anlatılacağı da önem kazandı.
Erken dönemde iklim değişikliği iletişimi, çoğunlukla bilim insanları ve çevreciler tarafından yapıldı ve meselenin iletilmesinde “bilgi açığı yaklaşımı” (information deficit approach) kullanıldı. Oxford Bilgi Ansiklopedisi’nin tanımına göre, bilgi açığı modeli, bilim insanları ile halk arasındaki boşlukların bilgi veya bilgi eksikliğinden kaynaklandığını varsayar ve bilgilerin uzmanlardan halklara doğru tek yönlü bir iletişim modeli kullanarak bireylerin tutumlarını, inançlarını ve davranışlarını değiştirmeyi amaçlar.
Değerlendirme notunun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.