TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Değerlendirme Notu / Ece Berfin Ergezer
Tarih boyunca ordular yalnızca devletlerin güvenliğini sağlamakla kalmamış, aynı zamanda ekonomik kalkınma, toplumsal bütünleşme ve teknolojik ilerlemede de kritik roller üstlenmiştir. Birçok ülke, ordularını sadece askeri bir güç olarak değil, aynı zamanda stratejik bir kalkınma unsuru olarak konumlandırmıştır. Ancak bu süreç, her coğrafyada ve her rejimde aynı doğrultuda ilerlememiştir. Bazı ülkeler Batı tarzı askeri yapılanmayı benimseyerek orduyu disiplin, inovasyon ve toplumsal dayanışmanın taşıyıcısı haline getirirken; bazıları ise ordularını daha çok iç istikrarı sağlamak, siyasi rejimlerini korumak ve ideolojik denetimi sürdürmek için bir araç olarak kullanmıştır. Bu tercih, ülkelerin askeri etkinliklerini, güvenlik politikalarını ve küresel güç mimarisindeki yerlerini doğrudan etkilemiştir.
Bu farkların en net gözlemlendiği bölgelerden biri olan Orta Doğu’da, askeri yapılanmalar büyük ölçüde 20. yüzyılın ortalarında yaşanan bağımsızlık süreçleri ve Soğuk Savaş dönemi ittifakları çerçevesinde şekillenmiştir. Arap ülkeleri, Sovyetler Birliği ile kurdukları yakın ilişkiler doğrultusunda merkeziyetçi ve ideolojik ağırlıklı askeri sistemler inşa ederken; İsrail, Batı’yla yakın iş birliği içinde, modern ve çok katmanlı bir askeri yapı geliştirmiştir. Sovyetler, Arap ülkelerine askeri ve ekonomik destek sağlayarak bölgedeki nüfuzunu artırırken Batı’nın özellikle ABD’nin İsrail’e verdiği yoğun destek, bu iki taraf arasındaki askeri yapılanma farklarını daha da derinleştirmiştir.
İsrail, kendisine göre çevresindeki güvenlik tehditleri karşısında ordusunu yalnızca savunma gücü olarak değil, aynı zamanda ekonomik kalkınma ve teknolojik gelişimin itici motoru olarak kurgulamıştır. Zorunlu askerlik sistemi, sadece askeri beceriler değil; stratejik düşünme, kriz yönetimi ve yüksek teknoloji alanında yetkinlik kazandıran bir vatandaşlık deneyimi olarak yapılandırılmıştır. Özellikle Unit 8200 gibi elit istihbarat ve siber güvenlik birimleri, savunma sanayisinden yazılım endüstrisine kadar geniş bir alanda İsrail’in kalkınmasına katkı sağlamıştır. Bu sistem, farklı etnik ve toplumsal grupları tek bir çatı altında birleştirerek ulusal kimliğin güçlenmesini de beraberinde getirmiştir. Bu yönüyle zorunlu askerlik, İsrail'de yalnızca bir güvenlik politikası değil, aynı zamanda toplumsal kaynaşma ve ulus inşasının temel bir aracı haline gelmiştir.
Değerlendirme notunun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.