TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Değerlendirme Notu/ Sercan Sevgili
Kentler artık giderek farklı siyasi ve ekonomik boyutlar kazanırken dünya genelinde bu konular üzerine yoğun tartışmalar yürütülüyor. Küresel ölçekte kent yönetimi, yerel özerklik, dirençlilik politikaları ve sürdürülebilir kalkınma gibi konular tartışılmaktadır. Anayasalcılık ve Mega Kentler kitabında, “Belediye başkanlarının küresel sahnede güçlerini artırarak iklim değişikliği gibi konularda koordineli eylemler ürettiği ve birçok ulusal hükümetin geride kaldığı alanlarda inisiyatif alarak harekete geçtikleri” belirtiliyor. Bu sebepten ötürü dünya genelinde artık birçok uluslararası kent ağı kuruluyor.
Günümüzde yaşanan afetler yalnızca ulusal hükümetlerin müdahalesiyle çözülebilecek seviyede değil. Kentlerin de her afetten etkilendiği düşünüldüğünde, çözüm için artık önemli birer aktör olmaları kaçınılmaz hale gelmiştir. İklim krizinden depremlere, göç hareketlerinden ekonomik dalgalanmalara kadar birçok küresel meseleye çözüm üretmek için şehirlerin uluslararası iş birlikleri içinde yer alması gerekmektedir. Bu noktada akla gelen önemli sorular var: Kentsel alanların “ikiz dönüşüm” (dijitalleşme ve yeşil dönüşüm) sürecine hazır olması için yeni şehirler mi inşa edilmeli yoksa mevcut kentler mi dönüştürülmeli? Kentlerin kendilerine ait yasalarının olması gerektiği fikri, giderek daha fazla kabul gören bir konu mu? Dünya genelinde bu gibi meseleler üzerine yoğun tartışmalar yürütülürken Türkiye’de hala yerel ve merkezi yönetim arasındaki yetki alanları tartışılmaktadır.
Türkiye bir deprem ülkesi olmasına rağmen, herhangi bir kentinin “Dirençli Kentler” ağına dâhil olmaması, bu durumun en açık göstergesidir. Bilimsel veriye dayalı, yerel yönetimleri güçlendiren, sürdürülebilir ve toplum katılımını teşvik eden bir planlama anlayışı geliştirilmeden kentlerimizin afetlere karşı gerçekten dirençli hale gelmesi mümkün değildir.
Değerlendirme notunun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
06/02/2025
03/02/2025
02/02/2025
31/01/2025
31/01/2025