Ne zaman Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında bir temas haberi çıksa veya yöneticiler üyelik hedefinin stratejik niteliğine atıfta bulunsa hala bu ilişki ile ilgilenenler ve/veya Türkiye’nin geleceği açısından AB ile ilişkilerin önemli olduğunu düşünenler heyecanlanıyor. Artık Türkiye’nin bir AB üyesi olmasının önünü açacak katılım sürecinin yeniden başlamasına dair kimsede inanç kalmasa da, hiç değilse bir iş birliği sürecinin önü açılır diye düşünülüyor.

Bu durumun en son örneği Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kasım ayı başında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a hitaben AB’nin Türkiye’nin stratejik önceliği olduğunu vurgulaması ve katılım sürecinin tekrar canlandırılmasına yönelik beklentisini belirtmesi oldu. Sayın Erdoğan ayrıca aynı tarihte Budapeşte'de, Avrupa Siyasi Topluluğu Beşinci Zirvesi Genel Oturumu'nda konuşurken “Mevcut jeopolitik konjonktürde üyelik perspektifimizin güçlendirilmesinin, hem Avrupa'nın hem yakın coğrafyamızın yararına olacağı açıktır. Türkiye olarak, AB ile ilişkilerimizin sağlıklı bir zeminde ilerletilmesi için diyalog ve iş birliğine hazırız” şeklinde açıklamalarda bulundu. 

Konu ile ilgilenen resmi kurum ve sivil toplum kuruluşları, AB ile ilişkileri en azından iş birliği zemininde canlandıracağını düşündükleri birtakım reform önerileri hazırlayarak karar alıcılara sunmak için hazırlıklara giriştiler. 

Değerlendirme notunun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.