The articles and opinions on the TEPAV website are solely those of the authors and do not represent the official views of TEPAV.
© TEPAV, all rights reserved unless otherwise stated.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Campus, Section 2, 06560 Söğütözü-Ankara
Phone: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV is a non-profit, non-partisan research institution that contributes to the policy design process through data-driven analysis, adhering to academic ethics and quality without compromise.
Değerlendirme Notu / Bozkurt Aran
Kısa bir süre öncesine kadar ana akım politika yapıcıları ve uygulayıcıları, kısacası küresel anlamda başat oyuncular tarafından “çöplüğe” atılan “sanayi politikası” anlayışının, ekonomik faaliyetlerin yapısını değiştirmeye yönelik devlet eylemleri şeklinde geri dönüş yaptığı gözleniyordu. Sanayi politikası, siyasi otorite tarafından kaynakların yine aynı otorite tarafından belirlenen sanayi dallarında yerli firmalara, endüstrilere tahsis edilmesini içeriyor. Bu uygulama ile kaynakların en verimli şekilde kullanılmasında oluşabilen piyasa hatalarının (market failure) giderilerek hayati sektörlerde ulusal üretimin teşvik edilmesi amaçlamaktadır.
Dikkate alınması gereken husus, “kurallı ticaret” düzenin 75 yıldır savunuculuğunu yapan egemen güçlerin bu yeni arayışta başı çekmesidir. Çin tarafından yaygın şekilde uygulanan ve sağladığı ekonomik başarının anahtarı olarak kabul edilen “sanayi politikası”, kısa bir süre zarfında başta ABD ve AB olmak üzere gelişmiş sanayi ülkeleri tarafından da benimsenmiştir. Gelişmiş sanayi ülkelerinin rakipsiz “başat güç” olma özelliği, Çin’in meydan okuması ile tehdit edilmeye başlanmıştı. Bu algı, uluslararası ekosistemin görülen dönüşümünün ana amili olarak ortaya çıkmıştı.
Diğer taraftan küresel ısınmanın artık ertelenemez ve göz ardı edilemez boyuta gelmesi, “yeşil dönüşümü” gerekli kılmıştır. Böylece başat güçler arasında yeşil enerjiye geçiş ve hızlanan jeopolitik rekabete ilave olarak yapay zekâ alanında ön almak üzere başlayan teknolojik yarış amansız bir rekabet ortamı yaratmıştı. Bu ortam, siyasi otoritenin doğrudan ekonomik faaliyetlere müdahalesini içeren sanayi politikası uygulamalarını küresel anlamda yaygınlaştırmıştı.
Değerlendirme notunun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.