The articles and opinions on the TEPAV website are solely those of the authors and do not represent the official views of TEPAV.
© TEPAV, all rights reserved unless otherwise stated.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Campus, Section 2, 06560 Söğütözü-Ankara
Phone: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV is a non-profit, non-partisan research institution that contributes to the policy design process through data-driven analysis, adhering to academic ethics and quality without compromise.
1950’den bu yana Türkiye ekonomisi nasıl bir büyüme performansı gösterdi? Bu sorunun yanıtı bize önemli bir sorunumuzu gösterecek. Gelin biraz rakama boğmak pahasına yakından bakalım son altmış yılda olan bitene.
1950-2012 döneminde kişi başına reel gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) beş kat artmış. Yıllık ortalama büyüme oranı olarak ifade edildiğinde yüzde 2.6’ya karşı geliyor. Dönemi on yıl kısaltırsam, yani 1950-2002 arasını alırsam, ortalama kişi başına büyüme oranımız yüzde 2.4 oluyor. Son on yılda (2003-2012) ise kişi başına GSYH 1.43 kat arttı ve böylece ortalama yüzde 3.6 oranında büyüdük.
Böyle bakıldığında son on yılın performansının oldukça başarılı olduğu görülüyor. Şimdi, rakam bolluğunu bir an için bir tarafa bırakıp bazı sorular sormak gerekiyor. Birincisi şu: Geçmişte on yıllık böyle başka yüksek büyüme dönemleri yaşadık mı yoksa son on yıl bir ilk mi? İkincisi: Son on yılın büyüme performansı homojen mi yoksa dönem içinde belirgin bir kırılma yaşandı mı? Yaşandıysa ne zaman? Üçüncüsü de şu: Diğer ülkelerle karşılaştırdığımızda son on yılın büyüme performansı nasıl? Biz gerçekten çok mu farklıyız?
İlk sorunun yanıtı: Son on yılın büyüme performansı bir ilk değil. Mesela 1972 ile biten son on yılda kişi başına ortalama gelirimiz yüzde 3.8 oranında büyümüş; daha yüksek. 1993 ve 1960 ile biten on yıllarda ise ortalama kişi başına büyüme oranımız yüzde 3.4.
İkinci sorunun yanıtı: Büyüme performansı açısından ne yazık ki son on yıl ortasından ikiye ayrılıyor: İlk beş yılın (2003-2007) kişi başına ortalama büyüme oranı çok yüksek: Yüzde 5.6. Buna karşılık ikici beş yılın (2008-2012) kişi başına ortalama büyüme oranı çok düşük: Sadece yüzde 1.7. Dikkat ederseniz bu oran 1950-2002 ortalamasının oldukça altında.
Üçüncü soruya yanıt verebilmek için sabit dolar cinsinden fiyatlarla ölçülen milli gelirleri kullanmak gerekiyor. Bu ölçümü yapan birkaç kuruluş var. En güncel veriler şu kaynakta: ‘The Conference Board Total Economy Database’; internetten kolaylıkla ulaşmak mümkün. Durum şöyle: Dünya GSYH’si 2003-2012 döneminde 1.45 kat artmış. Bizimkinin milim üzerinde bu rakam. Buna karşılık yükselen ve gelişen ekonomilerin GSYH’si 1.95 kat artmış. Bu değer bizimkinin belirgin biçimde üzerinde. Bir avuntu var elbette: Gelişmiş ülkelerin GSYH’si aynı dönemde sadece 1.18 kat artmış.
Karşılaştırmadan çıkan sonuç çok net: Bir: Son on yılın büyüme performansı daha önce de görüldü. İki: Son on yılın ikinci yarısındaki performansımız kötü. Üç: Son on yılın büyüme performansı yükselen ve gelişen ekonomilerin ortalama büyüme performansından belirgin biçimde kötü.
Kıssadan hisse: Biz büyüme açısından ne kadar da başarılıyız diye övünürken elalem bizi geçip gitmiş. Aslında yapılan çalışmalar şunu söylüyor bize: Çok sayıda ülkede geçmişte yüksek büyüme oranları var. Bunların çok azı kalıcı oluyor. Çoğu yerini düşük büyüme oranına bırakıyor. Asıl sorun burada işte: Nasıl kalıcı bir yüksek büyüme oranı elde edeceğiz? Bu soruya ileride yeniden döneceğim.
Bu köşe yazısı 03.07.2013 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

15/09/2025

N. Murat Ersavcı
10/06/2025

N. Murat Ersavcı
10/12/2024

N. Murat Ersavcı
27/03/2024

N. Murat Ersavcı
07/12/2022