TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Hindistan ciddi ciddi mal borsalarındaki vadeli işlemleri kısıtlamayı düşünüyormuş. Geçenlerde gazetelerdeydi. Vadeli işlem kontratları bugün değil, ileride teslim edilecek bir malın, bugünkü değil o günkü fiyatını belirlemeyi amaçlıyor. İleride yapılacak bir teslimatın, o günkü fiyatı bugünden belirleniyor. İşte Hintliler bazı gıda maddelerinde işlemleri kısıtlamayı başlamışlardı şimdi bunu genelleştirmeyi düşünüyorlarmış. Amaç gıda fiyatlarında geleceğe yönelik fiyat belirlemeyi hedefleyen, spekülatif işlemleri engellemek. Madrid'deki Afrika Kalkınma Bankası görüşmeleri çerçevesinde yapılan bu açıklamalar son derece ilginç bir eğilimi gözler önüne seriyor: Başı derde giren insan önce içinde bulunduğu durumu inkâr ediyor. Gıda fiyatlarındaki ve de hammadde fiyatlarındaki yapısal artış eğilimini bir kenara itip, konuyu spekülatif işlemlere indirgemek, "yüzdeki sivilceye kızıp, aynayı kırmaya" benziyor. Sivilce aynı yerde kalıyor. Alınan önlem işlevsel olmuyor. Bugün müsaadenizle gıda fiyatlarındaki inanılmaz artışlarla ilgili bir kaç noktanın altını çizelim. Konuyu bitirmek mümkün değil. Genel bir çerçeve çizelim. Sonra parçalarına tek tek bir bakarız. Hammadde ve gıda fiyatlarında ne olup bittiğini anlayabilmek için önce küresel orta sınıfın nasıl büyümekte olduğuna bir bakmakta fayda var. Bu ilk nokta. Küresel orta sınıf dünyayı düzleştirenlerden oluşuyor. Bunlar yıllık alım güçleri kişi başına 4000 ila 17000 arasında olanlar. Ülkeler arasında seyahat ediyorlar. Pasaportları var. Otomobilleri var. Eğitimliler vs.vs. Dünya Bankası verilerine göre, gelişmekte olan ülkelerde, bugün sayıları yaklaşık 400 milyon civarında. Yani güzel mavi küremizdeki ağırlıkları yüzde 10'un altında. Tahminlere göre 2030'da, gelişmekte olan ülkelerde küresel tüketici kabul edilebilecek kişi sayısı tam üç kat artacak. 1.2 milyar olacak. Bu ne demek? Tüketici tercihleri, tüketim sepeti kalıcı bir biçimde değişecek, yaklaşık 800 milyon kişi var demek önümüzdeki yirmi yıl içinde. Otomobile binecekler, uçakla seyahat edecekler, elektrik tüketimleri artacak. Deodorant kullanacaklar. Sadece Türkiye'de değil tüm dünyada, milyonlarca insan köylerindeki güzel evlerinden çıkıp, şehirlerdeki koşuşturmalı yaşamın bir parçası haline geliyorlar. Şimdi bir düşünün. Böyle bir dünya çevre şartları açısından, hammadde fiyatları açısından, gıda fiyatları açısından acaba nasıl olur? Gelin daha somut olsun: Milyonlarca Çinli, şimdilerde hem Deng Xiaoping'e şükrediyor, hem de et yiyiyor. Eskiden böyle değildi. Bir kilo et elde edebilmek içinse altı kilo tahıl tüketmek gerekiyor. Çinliler tahıl tüketiminden et tüketimine doğru kayarken, tahıl talebi hızlı bir biçimde artıyor. Dünya kalıcı bir biçimde değişiyor. İşte hammadde ve gıda fiyatlarına öncelikle bu açıdan bakmak gerekiyor. Ortada yapısal dönüşümden kaynaklanan son derece ciddi bir mesele var. İnsanlık tarihinde uzayı kolonize etmek dahil, daha önce şöyle bir düşünülüp, raflara kaldırılmış her tür projenin yeniden ele alınacağı bir dönemin başındayız. Konunun yapısal tarafını ihmal edersek, çözümü "ayna kırmakta" aramak zorunda kalırız. Bu birinci tespit olsun. İkinci tespit şu: Bugüne kadar tarım sektörümüzü ortada böyle bir yapısal problem yokmuş gibi tasarlamışken şimdi tarımsal üretimin yapısını yeniden ele almamız gerekiyor. Sorun yapısalsa, sorgulanması gereken hayatımızı örgütleme biçimimiz olmak zorunda. Bu amaçla geçmişten kalma bir dizi fanteziyi galiba değiştirmemiz gerekiyor. Geçenlerde Paul Collier bunları yazıyordu (www.ft.com'da). Arzın talebe yetişemediği bir ortamda ne yaparsınız? Herhalde önce arzı destekleyecek tedbirler alırsınız. Öyle anlaşılıyor ki, burada atılacak her adım tarımla ilgili "küçük ev" romantizmi içeren hayatımızdaki her şeyi kalıcı bir biçimde değiştirecek. Öncelikle tarımsal üretimde verimliliği düşük küçük aile işletmeleri yerine, verimli büyük işletmelerin öneminin artacağı bir dönemdeyiz. Küçük aile işletmeleri iç ısıtıcı ve de son derece göz yaşartıcı olabilir. Hatırlayın "Küçük Ev" (Little House on the Praire) romantizmini. Ama o vakit, artan gıda fiyatları ve de yoğunlaşan yoksulluğa evet demek zorunda kalacağız. Tarımsal ürünlerin fiyatlarındaki artışın yoksulluk üzerindeki etkisini inceleyen bir Dünya Bankası çalışması da bu görüşümüzü destekler nitelikte. Yoksul ülkelerdeki durumu analiz eden çalışmaya göre tarımsal ürünlerin fiyatlarındaki yükseliş; net tarım ihracatçısı ülkelerde reel gelir artışlarının gerçekleşmesine sebep olurken, net tarım ithalatçısı ülkelerde tersi bir etki yaratmış. Çalışmanın sonucunda ikinci etkinin daha baskın çıktığı ve tarımsal ürünlerin fiyatlarındaki artışın dünya üzerindeki yoksulluğu artırdığı bulgusu ortaya çıkmış (Dünya Bankası, Policy Research Paper: No. WPS 4594). Bu üçüncü tespit. Gelelim dördüncüye. Düne kadar "yok canım, ben öyle genetiği ile oynanmış gıda yemem" diyenlerin hesapları bir kez daha yapması gereken bir dönemin başındayız. Şimdi bekleyin yakında "gen mühendisliği"nin dünyayı nasıl kurtaracağına dair bir kampanya yoğun olarak başlayabilir. Dedik ya daha önce düşünülmemiş olanları düşünmenin gerektiği bir dönem bu. O vakit, genetiği ile oynanmış, verimliliği artırılmış gıda maddelerinin gözde olacağı bir döneme hazır mısınız? Bir romantizm kalesi daha böylece sona ermiş olacak. Nasıldı? "Vakıa ile kavga edilmez." Gelelim beşinciye: Afrika'nın tarım sektörünün geleceği birdenbire dünyanın geleceği olmaya başladı. Yeniliklere ve yatırımlara kapalı köylü tarımı değil, modern tarımın Afrika için yoğun bir biçmde tartışılacağı bir dönemin başındayız. Bugüne kadar dünyanın kıyısında kalmış Afrika'nın çekişmenin yeniden merkezi olacağı bir döneme başlıyoruz. Arz tarafından bakıldığında bir yeni yaklaşıma ihtiyaç varmış gibi duruyor. Tarımda romantizm dönemi acaba böylece kapanmış mı oluyor? Cesur yeni dünyaya hoşgeldiniz.
Bu yazı 10.05.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024