TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bekleye bekleye yorulduğumuz iklim kanunu tasarısı sonunda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne geldi. Şubat 2022’deki İklim Şurası’ndan beri bekleniyordu. Nihayet resmen ortaya çıktı.
Türkiye Haziran 2023’ten beri ekonomide akıl yolunu bulmaya çalışıyordu. Bile bile patlattığımız enflasyonu kontrol altına almaya çalışıyordu. O zamandan beri birkaç kere söyledim: Enflasyonla mücadele diye ekonomik program olmaz.
2001’de Kemal Derviş programının adı “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” idi. Şimdi diyeceksiniz ki, bu da “Ekonomide akıl yoluna dönüş programı.” Yetmez ortada bir büyüme stratejisi olmadan olmaz. Nedir? Kapsamlı bir ekonomik program çerçevesi olmadan enflasyonla tek başına mücadele olmaz. Olursa işte bu kadar olur. Enflasyon bekleyişleri bir türlü Merkez Bankası’nın tahminlerine oturmaz.
Demem o ki, Meclis’e getirenler belki farkında olmayabilir ama İklim Kanunu Tasarısı işte o beklediğimiz kapsamlı ekonomik program çerçevesi olmaya son derece müsaittir. Hadi önce anlayabileceğiniz gibi söyleyeyim: Yeşil ve dijital dönüşüm hem kentsel altyapının hem de yer üstündeki yapı stokunun elden geçirilmesini zorunlu kılıyor.
Karbon salımlarının yüzde 40’lara varan bir bölümü yapılaşmadan kaynaklanıyor. Nedir? Yeşil ve dijital dönüşüm inşaat sektörünün yakın geleceği açısından da son derece önemlidir. Hadise yalnızca teknolojik rekabet açısından değil, yakın dönem büyüme performansı açısından da önemli.
Zorluk nerede? Zorluk, bu dönüşüm sürecinin sermaye yoğun bir dönüşüm süreci olmasında yatıyor. Kaynak ihtiyacımız azalmayacak, artacak. Ama her durumda faydalı bir sürecin başında olacağız bu tasarı ile. Dünyanın gerisinde kalmamak önemli.
Avrupa Birliği dünyanın en büyük ve en zengin pazarı ve Türkiye pazara çok yakın
Peki, iklim kanunu tasarısı ne getiriyor? Aslında içinde şimdilik bir tek “Emisyon Ticaret Sistemi”nin (ETS) genel hatları var. Kanun tasarısı bu haliyle çok genel bir çerçeve kanun niteliğinde. Öyle bakarsanız kanunu yalnızca Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması’na (SKDM) karşı bir tedbir olarak çıkartıyoruz.
Malum SKDM kapsamında AB ülkeleri ithal ettikleri ürünün üretildiği yerde karbon fiyatı yoksa ithal edilen ürüne AB’deki karbon fiyatını da ekleyecekler. İthalatın yapıldığı ülkede karbon fiyatı/vergisi düzenlemesine temel teşkil eden ETS varsa o takdirde kendi karbon fiyatları ile ilgili ülkedeki karbon fiyatı arasındaki farkı alacaklar.
Fark yoksa ilgili ürün ek bir vergiye tabi olmayacak AB ülkelerine girerken. Vergi ihracatçıya değil, ithalatçıya ama efektif olarak ihracatçının ürününün ithalatçıya maliyetini artırıyor.
Peki, biz sizinle ticareti bırakıp başka yere gidiyoruz demek mümkün mü? Hayır. Yandaki dünya haritası küresel ithalatın ülkelere dağılımını gösteriyor. Nedir küresel ithalat? Dünya pazarında kim ne kadar ağırlıkta demek. AB kadar büyük bir başka pazar yok. Dünya ithalatının yüzde 29,6’si 2022 itibariyle AB ülkelerinde. ABD’nin payı 13’lerde. Rusya zaten önemsiz. Çin yüzde 9 bile değil. Afrika ülkelerini tek tek saymıyorum bile. G7’nin payı yüzde 50’ye ulaşıyor. Sizin ana pazarınıza yeni ürün standartları, yeni ticaret kuralları geliyorsa sizin ona uyum sağlamanız gerekiyor.
Şekil 1: Ülkelerin küresel ithalat içindeki payları, %, 2022
Kaynak: CEPII BACI, TEPAV Hesaplamaları
Vergiyi ya siz toplayacaksınız ya onlar. Herhalde bizim toplamamızda fayda var. O vakit, kendi ETS’mizi bir an önce kurmak lazım.
Çok zaman kaybettik, çok
Bu arada hatırlatayım: Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) Mayıs/Haziran 2023’te Avrupa Birliği Resmi Gazetesi’nde yayımlandı. Sonra 1 Ekim 2023’te Türkiye’yi de kapsayan düzenleme yürürlüğe girdi ve bir nevi test sürüşü başladı. Aradan on altı ay geçti bile. Daha biz işe yeni başlıyoruz.
Şubat 2022’de Konya’daki İklim Şurası’nda ETS’nin bir an önce devreye girip işler hale gelmesinin ve düzenlemenin AB fiyatlarına yakınsamasının önemini tartışmıştık. Ondan beri üç yıl geçti. Zaman su gibi akıyor.
Halbuki AB’nin Türkiye’den ithal edilen mallar üzerinden SKDM kapsamında yapacağı ek vergi tahsilatı Ocak 2026’da başlayacak. Eğer kendi ürettiğimiz mallar üzerinden vergi toplamayı AB’ye bırakmayacaksak, o kaynağı biz toplayacaksak bir sistem kurup işler hale getirmek için artık on ayımız filan kaldı.
Peki, Trump’ın başkanlığı iklim kanununa bakışımızı değiştirmeli mi? Hayır. Amerikalılar bu dönemde kendilerini “önemsiz” hale getirmek için özel bir çaba içinde görünüyorlar doğrusu. Ancak teknolojik rekabetin gündeminde temel bir değişiklik beklememek lazım.
Çin’in hem teknoloji hem de bölgemize yönelik gündeminde bir değişiklik yok. AB’nin hem teknolojik rekabet hem de bölgesel güvenlik konularında kendini bir an önce toparlaması gerektiği konusunda bir mutabakat süratle oluşuyor. Türkiye ise hiç bu kadar Avrupalı olmamıştı doğrusu.
Avrupa’nın inovasyon kapasitesi ile Türkiye’nin sanayi üretimi altyapısını birlikte düşünmeye başlamanın tam zamanı bana sorarsanız. AB ile ilişkimizi eskimiş “Gümrük Birliği Modernizasyonu” tuzağından çıkarmanın ve tazelemenin tam zamanı artık. Modernizasyon bugünün değil bundan yirmi yıl öncesinin gündemiydi. Dünya artık değişti. Yeni teknolojik rekabet ortamında AB’nin Çin ile Amerika arasındaki sıkışmışlığına Türkiye çözüm getirebilir.
Peki bu tasarıya daha ne lazım?
İklim kanunu tasarısını bu jeo-ekonomik çerçeve içinde görmekte fayda var doğrusu. Böyle bakıldığında, doğrusu tasarıya öncelikle 2053 net sıfır yılı hedefine eklemek lazım. 2053’ün Türkiye için net sıfır yılı olduğunu Sayın Cumhurbaşkanımız New York’ta açıklamadı mı 2021’de? Paris İklim Anlaşması’nı da o vakitlerde TBMM’den geçirip onaylamıştık.
Şimdi ilk iş 2053 hedefini bu kanun tasarısına yerleştirmek olmalı bana sorarsanız. Böylece idare bir bütün olarak hedefin nerede olduğunu görmüş olur, herkes görevini üstlenir, Cumhurbaşkanımızın lafı da yerde kalmamış olur.
İkinci olarak ise, bu tasarının ETS’yi bir an önce kurmayı amaçlayan bir çerçeve kanun olduğunu akılda tutarak bir iklim yönetişimi mekanizmasını bu kanuna eklemek lazım. ETS pratik olarak nasıl çalışacak daha belli değil, konuşacağız. Niye EPİAŞ’ı seçtik, Borsa İstanbul ne oldu? Bak onu da tam tartışmadık. Hadi İklim Şurası’nda, 2022’de hiçbir teknik ayrıntı belli değildi ama şimdi?
Ben Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu’nun (YOİKK) bu amaca son derece uygun olduğu kanaatindeyim. Katılımcılar elden geçirilebilir ama iklim değişikliği gündemine yüksek düzeyli bir diyalog mekanizması gerekir.
Neden? Türkiye’nin her yeri iklim değişikliğinden aynı biçimde etkilenmeyecek. Her vilayetimiz için ayrı ayrı adil geçiş stratejileri, yerel kalkınma ekseni tasarlamak ve tüm kamu kurumlarını koordine etmek gerekecek. Yüksek düzeyli kamu-özel sektör diyalogu gerekir dediğim o işte. Daha çevre temizlik vergileri herhalde kalkacak, artık karbon fiyatrı var diye bir vergi reformu gerekecek. Kömürden çıkılacak. Her şeyden önce katılımlı bir yeni YOİKK tanımlanacak tabii.
Şekil 2: Türkiye İklim Kırılganlığı Haritası
Kaynak: Bütün (2022), TEPAV görselleştirmesi
YOİKK gibi Cumhurbaşkanı Yardımcısı başkanlığında toplanan bir kurul iş görür. Tasarıdaki Karbon Piyasası Kurulu bana kalırsa bu işi götüremez. Enerji Bakanlığı engelini aşamaz. Ne olur? Bu işte yaya kalırız. Enerji bakanlığı muhafazakarlığı ile eskiyi bitirip yeniye geçmek pek zor olur.
YOİKK 2000’lerin başında mevzuatın sadeleştirilmesi için kurulmuştu. Hazır YOİKK o gündemini efektif olarak artık tamamlamışken bu fırsatı kaçırmamak lazım.
Üçüncü olarak ise, iklim kanunu tasarısı ile hedeflenenin Türkiye’nin UNCTAD’ın “Öncü Teknolojilere Hazırlıklılık Endeksi’ndeki (Frontier Technology Readiness Index) performansını iyileştirmek olduğunu unutmamak lazım. UNCTAD’ın 159 ülkeyi kapsayan bu endeksinde Türkiye 53. sırada. Nedir? Dünyanın 17. ve Avrupa’nın 7. büyük ekonomisi öncü teknolojilere hazırlıklılık endeksinden 53. sıradaysa ortada bir problem var demektir.
Şekil 3: Öncü teknolojilere hazırlık seviyesi endeksi, 2022
Kaynak: UNCTAD, TEPAV Görselleştirmeleri
Sonra neden bu yüksek teknolojili ihracat bu kadar düşük diye yakınmayın. Fırsatların kazası olmaz.
Hedefi doğru koymazsanız nal toplamaya devam ederiz. Ne olur? Başkaları yanımızdan geçip yüksek gelirli ülkeler grubuna yükselirken biz orta gelirli ülkeler grubunda kalmaya devam ederiz. Başkaları zenginleşirken bakakalırız arkalarından. Bir daha hatırlatayım.
İki soru ile bitireyim: Niye ETS kuranlar kömürden çıkış için de bir tarih belirliyorlar acaba? Karbon fiyatı neden kömürden çıkış tarihi ile birlikte anılıyor?
Daha konuşuruz.
Bu köşe yazısı 03.03.2025 tarihinde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
01/03/2025
Fatih Özatay, Dr.
28/02/2025
Fatih Özatay, Dr.
26/02/2025
Güven Sak, Dr.
25/02/2025