TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bu hafta Amerika ve Avrupa’da önemli ekonomik veri ve kararların açıklandığı bir haftaydı. Gelişmeler ile alınan kararları bugünkü yazımda sizler için değerlendireceğim.
İlk önce küresel ekonominin ana motoru olan Amerikan ekonomisi ile başlayalım.
Çarşamba günü açıklanan Amerikan Merkez Bankası (Fed) Para Politikası Kurulu kararı ile faiz oranları sabit tutuldu. Bu karar, öncesinde piyasalar tarafından beklenmekle beraber, izlenecek politikalar adına gözler Başkan Powell’ın çizdiği ekonomik görünüme odaklandı. Basın toplantısı sırasında Başkan Powell’a yönlendirilen temel sorular ABD Başkanı Trump‘ın uygulayacağı ekonomi politikaları, faiz oranlarının düşürülmesine yönelik yaptığı açıklamalar ile bütçe giderlerini kısıtlama üzerine odaklanan Elon Musk’ın Fed için yaptığı yorumlara; yani Fed’in kurumsal bağımsızlığına odaklandı. Fed Başkanı Powell kendisine yönlendirilen siyasi ve kurumsal bağımsızlık sorularına genel olarak çekimser yanıtlar verdi. Ancak Amerikan ekonomisine ilişkin öngördüğü temel belirsizliklerin tamamını yeni yönetimin uygulayacağı siyasi ve ekonomik kararlar olduğu yönünde açıklamalar yaptı. Powell’ın ekonomi politikasına ilişkin paylaştığı dört temel belirsizlik: gümrük vergileri, göçmen politikası, kamu maliyesi ve düzenlemeler oldu.
Belirsizlik ortamının yüksek olduğunu ileten Başkan Powell, 2025 ve izleyen yıllar için faiz oranlarının geleceği nötr seviyeyi şu aşamada söyleyemeyeceğini; ancak faiz indiriminde aceleci davranmayacaklarını iletti. Öte yandan perşembe günü açıklanan verilerde, 2024 yılının son çeyreğinde Amerikan ekonomisinin %2,3 ile beklentilerin altında büyüdüğünü öğrendik. Ekonomik büyümedeki yavaşlama Trump’ın Fed’e faiz indirimi için daha da yoğun baskı yapması anlamına gelebilecektir. Fed’in kurumsal bağımsızlığını koruyarak 2025 yılında alacağı faiz kararlarını veri ve hedef odaklı almaya devam edeceğini düşünüyorum. Ancak siyasi söylemler ile alınacak mali ve idari kararların, finansal ve ekonomik etkileşimlerle para politikası kararlarını etkileyeceğini göz ardı edemeyiz. Bu durum, 2025 yılında da finansal piyasalarda dalya boyunun yüksek olacağına işaret ediyor.
Şimdi gelelim Avrupa’ya.
Avrupa’da maalesef 2024 yılında ekonomik büyüme bölgenin ana motoru olan Almanya’daki sorunlar sebebiyle oldukça düşük gerçekleşti. Avro Bölgesinde ekonomi, beklentilerin gerisinde kalarak, geçen yılın son çeyreğinde yerinde saydı. Bu esas itibarıyla Alman ekonomisindeki küçülme kaynaklı oldu. İleriye dönük baktığımızda bölge ekonomisinin yine Almanya kaynaklı düşük büyüme sergilemesi olası görünüyor. Zira Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi kuruluşların yapmış olduğu güncel tahminlerde gerek Alman ekonomisi gerekse Avrupa için ekonomik büyüme tahminleri zayıf bir görünümü ortaya koyuyor.
Bu çerçevede Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafından bu hafta alınan faiz kararında 25bp’lik indirime gidilerek mevduat faiz oranı %2,75’e indirildi. Böylece faiz oranları 2023 yılbaşından bu yana en düşük düzeye inmiş oldu.
Ancak Avrupa’daki sorunlar para politikasından öte bölge içindeki siyasi, kurumsal ve yapısal katılıklardan kaynaklanıyor. Bu çerçevede Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen’in açıkladığı “Rekabetçilik Pusulası” paketi, bölgenin uluslararası rekabet gücünün artırılması ve ekonomik büyümesi adına oldukça önemli bir reform kalemi olarak karşımıza çıkıyor. Bu çerçevede Başkan Von Der Leyen üç ana kaleme odaklanacaklarını iletiyor: (i) yenilikçilik ile verimliliği artırmak, (ii) yeşil dönüşüm ile rekabetçilik ve (iii) güvenliği artırma ve bağımlılığı azaltma. 27 bağımsız yapıdan oluşan Avrupa Birliğinde tüm bu kararları almak—ve özellikle Amerikan Başkanı Trump’ın yeşil dönüşümden çıktığını ilan ettiği bu dönemde bunları başarmak—elbette Avrupa adına oldukça zorlu bir yol olacaktır. Ancak Avrupa’nın yeşil dönüşüm ve rekabetçilik konusunda çizmiş olduğu bu politikayı, küresel ekonomide artan tekelcilik ve içe dönüş eğilimini yumuşatma ve daha yaşanabilir bir dünya adına pozitif bir adım olarak değerlendiriyorum.
Bu köşe yazısı 31.01.2025 tarihinde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi'nde yayımlandı.