TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Cumhurbaşkanlığı seçimi çerçevesinde olan biten ve de özellikle cuma günkü duyuru bir şok niteliğinde ekonomi için. Artık farklı bir dünyadayız. Ekonominin bundan sonra nasıl şekilleneceğini öncelikle iki iç gelişme belirleyecek: Genel seçimden nasıl bir sonuç çıkacağı ve cumhurbaşkanlığı seçiminin biçiminin, sürecin kendisinin ve sonucunun gerginlikleri artırıp artırmayacağı. İkisi de belirsiz.
Cumhurbaşkanı, cumhurun başkanı: Çağlayan'a ve Tandoğan'a akanların da, oraya gitmeyenlerin de cumhurbaşkanı. Herkesin duyarlılığını mümkün olduğunca dikkate alan bir toplumsal uzlaşma sağlayabilirsek cumhurbaşkanlığı konusunda, gerginlikleri azaltabiliriz.
Bunun için demokrasi içinde kalmak olmazsa olmaz koşul. Bu zorunlu, ancak yeterli değil. Sadece aritmetik olmadığını demokrasinin, olmaması gerektiğini de anlamak zorundayız.
Anayasa Mahkemesi'nin kararını izleyen saatlerde yapılan açıklamalardaki satıraraları vurguları, aritmetik boyutun ağır bastığını ima ediyordu ne yazık ki. En yetkili ağızdan "Çağlayan'daki kitlenin tepkisinin sandığa yansıtılmasının" tavsiye edilmesi ilk bakışta çok sağlıklı gibi, ama biraz düşününce, aritmetiğe saplanıp kalındığı izlenimini edinmek de mümkün. O kitlenin azınlıkta olduğunu varsayalım bir an için; cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde o tepkiyi yok mu sayacağız?
İkinci belirsizlik kaynağımız seçim sonucuna ilişkin: Oluşan şok, şok öncesinde seçim sonuçlarına ilişkin yapılan tahminleri nasıl etkiler? Seçim sonrası nasıl bir ekonomik program uygulanır?
Mevcut siyasi iktidar seçim sonucunda tek başına yine iktidar olursa, bu belirsizlik bir ölçüde ortadan kalkacak. Kalkacak çünkü yürütülmekte olan programın sürdürülmesi en büyük olasılık olacak. Bir ölçüde çünkü Türkiye'nin ekonomik anlamda yukarıya doğru atılım yapabilmesi için sadece mevcut programın sürdürülmesi yeterli değil. Mikro reformlara da ihtiyaç var. Bu tür reformlar siyasi gerginlik altında yapılamaz. Bu olasılık gerçekleşse bile, ilk belirsizliğe bağlı olarak yine de bir ekonomik belirsizlikten söz edebiliriz.
Seçimin koalisyon hükümeti ile sonuçlanması ihtimalinin yüksekliğine işaret ederse anketler, belirsizlik yoğunlaşacak. Muhalefet partilerinin tek başlarına iktidar olmaları halinde nasıl bir ekonomik program uygulamayı düşündüklerini bu toz duman içerisinde tartışamadık. Koalisyon kurmaya, nasıl bir ekonomik program uygulanırsa evet derler? Onu da bilmiyoruz.
Bu belirsizliğin ortadan kaldırılmasında sonsuz yarar var. Oysa tek başına bu da yeterli değil. Nedeni açık: Kötü bir program açıklanarak da uygulanacak program üzerindeki belirsizlik kaldırılabilir. Açıklanacak programın inandırıcı ve güven verici olması ve sağlam kaynaklara dayanması gerekir. "İşsizliği düşüreceğiz, büyüme hızını artıracağız" mealinden laflarla dolu bir program istemiyoruz.
Ekonomi üzerinde yapılan tartışmalar bu açıdan pek umut vermiyor. Sırf muhalefet yapmak adına 'ekonomide bir başarı falan olmadığı, aslında büyümediğimiz, istatistiklerde sorun olduğu, her şeyin mali piyasalar olmadığı' gibi yargıları sık sık duyuyoruz.
Bunlar sığ değerlendirmeler; büyük ölçüde eski tip muhalefet anlayışından kaynaklanıyorlar. Büyüme hızı 1970-2001 arasında gerçekleşenin kat ve kat üzerinde. Enflasyon tek haneye çok yakın. Borç giderek azalıyor. Kamu bütçesi uzun yıllardır ilk defa denk bütçe olmak yolunda ilerliyor. Önemli miktarda doğrudan yabancı sermaye geliyor ülkemize.
Bunlar ortadaki gerçekler; kabul etmek gerekir. Ancak bunları kabul ettikten sonra önemli sorunların tartışmasına geçebiliriz. Muhalefetin ağırlık vereceği başka sorun mu yok Allah aşkına? İşsizlik çok yüksek; nasıl çözeceğiz? Gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkı nasıl azaltacağız (son beş yıldaki büyüme hızımızı nasıl ileride de sürdüreceğiz)? Gelir dağılımını daha düzgün hale getirmek için neler yapmalıyız?
Yine başa dönüyoruz: Bu ikinci belirsizlik kaynağı, uygulanacak program hakkında herkese güven verecek şekilde ortadan kalksa da, ilki orada duruyor. Demokrasiden sapmadan, gerginlikleri en aza indirerek cumhurbaşkanlığı seçimi sürecini nasıl yöneteceğiz?
Bu köşe yazısı 03.05.2007 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024