TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Yayımlanan veriler açısından önemli bir haftayı geride bıraktık. Hem 2006'ya ilişkin büyüme rakamları açıklandı, hem de mart ayı enflasyon verileri.Enflasyon açısından pek yeni bir şey söylemiyor bu veriler. Kurda yeniden bir sıçrama olmazsa, enflasyondaki olumsuz gidişatı geride bıraktığımızı belirtebiliriz. Bundan sonra belirgin düşüşler göreceğiz, özellikle önümüzdeki altı ayda. Yıl sonunda yüzde 6'nın altındaki bir enflasyon gerçekleşmesi sevindirici olacak. Şüphesiz, bundan sonra gözlenecek düşüş eğiliminin 2008'de de sürmesi koşuluyla.
Enflasyon açısından tartışılması gereken daha temel bir sorun var: Mevcut faiz düzeyi enflasyon hedefiyle karşılaştırıldığında çok yüksek bir düzeyde. Uluslararası piyasalarda yeni ve olumsuz bir dalgalanma görülmesi halinde para otoritesinin verebileceği tepkileri sınırlıyor bu olgu.
Büyüme performansı ve bazı kuşkular
Buradan yola çıkarak, her türlü olumlu gelişmeyi (haber, açıklama, veri gibi) kullanarak faizleri düşürme fırsatı kollaması gerekiyor Merkez Bankası'nın. Bu fırsatın ortaya çıkacağı ortamı yaratmak Merkez Bankası'nın elinde değil şüphesiz; hükümetin ne yapacağı ve yapmayacağına bağlı bu ortamın oluşması. Ama Merkez Bankası'nın da, olumsuz bir dalgalanma karşısında işinin oldukça zor olduğunu tam anlamıyla kavramasında yarar var. Başka bir ifadeyle, çıkan fırsatları kaçırmamak gerekiyor.
Büyüme üzerine onca yazılan çizilen olumsuz yoruma karşın, 2006 yılını geçmiş performansımızla karşılaştırdığımızda yüksek sayılabilecek bir büyüme hızıyla kapattık. 1970-2001 döneminde ortalama büyüme hızımız yüzde 4 düzeyinde gerçekleşmişti. Başlangıç dönemini 1970 değil de 1990 yaparsak, bu ortalama hızın yüzde 3.2'ye düştüğünü görüyoruz. Oysa 2006 yılında yüzde 6.1 oranında büyüdük. Böylelikle son beş yılın ortalama büyüme hızı da yüzde 7.2 oldu. Bir rakam daha vereyim: 2001 sonundan bu yana reel olarak yüzde 41.6 oranında büyümüşüz.
Çarpıcı rakamlar bunlar; hem tek başlarına, hem de geçmişle kıyaslandıklarında. Şüphesiz büyüme açısından temel kuşkumuz bu yüksek hızın ne ölçüde sürdürülebilir olduğu. Oysa işsizlik sorununu hafifletebilmek ve AB'ye daha hızlı yakınsamak için sürdürülebilir büyüme hızımızı bu düzeylere yaklaştırmamız gerekiyor. Tek başına makro istikrar yeterli değil bunu becerebilmek için. Makro istikrarı korumak elbette şart. Ama özellikle işgücü piyasasındaki katılıkları gidermeyi hedefleyen kapsamlı bir mikro yapısal reform paketi de gerekiyor.
İkinci bir kuşkumuz daha var. Sürdürülebilir büyüme hızı bir tarafa bırakıldığında, 2007'de büyüme hızımızın 2006'daki düzeyine ulaşıp ulaşmayacağından da emin değiliz. 2006'nın ikinci yarısındaki büyüme hızı, ilk yarıya kıyasla daha düşük oldu (ilk yarı yüzde 7.5 iken ikinci yarı yüzde 5.0).
Dalgalanmanın azımsanmayacak rolü
Uluslararası piyasalarda mayıs ayında başlayan çalkantı, hem kurları hem de faizleri sıçrattı. Alınan kararların da etkisiyle tüketici kredilerinde önemli bir yavaşlama gerçekleşti. Büyüme hızının yavaşlamasında piyasalardaki dalgalanmanın ve yarattığı sonuçların azımsanmayacak bir rolü oldu dolayısıyla.
Özellikle dayanıklı tüketim harcamalarındaki daralma ve özel yatırım harcamalarının artış hızındaki azalış dikkat çekici. Benzer bir gelişme 2003 ve 2004 yıllarında da gözlenmiş, ama bu tür olumsuzluklar geçici olmuşlardı. Dört ay önce açıklanan üçüncü çeyreğe ait büyüme verilerini irdelerken de bu nokta üzerinde durmuştum. 14 Aralık tarihli yazı şöyle bitiyordu:
"... geçmişle bugünün benzerliğine dayanarak şu çıkarsamayı yapabilir miyiz? Geçmişte bazı dönemlerde büyüme hızında görülen olumsuzluklara rağmen, sonradan çok yüksek hızlara ulaşmamız olmamız ve makro disiplinin sürüyor olması, bugün de bu olumsuz rakamların arkasından yine yüksek büyüme hızlarına ulaşacağımızı gösterir mi? Yanıtım olumsuz. 'Hayır' yanıtının nedeni 2007'ye ilişkin kapıda bekleyen riskler."
2007 için tahmini zorlaştıran unsurlar
2006 yılının ikinci yarısındaki olumsuz performansın arkasındaki nedenlerin bir kısmı 'şimdilik' ortadan kalktı. Faizlerin yüksekliği ise devam ediyor. Uluslararası piyasalarda işler şu sıralarda yolunda, ama yarın ne olacağını bilemiyoruz. İç siyasi gerginlik açısından ise bir şey söylemek için erken. Bu durumda 2007 için bir öngörü yapmak zorlaşıyor. Biraz daha veriye ihtiyaç var. Bu riskler gerçekleşmezse, yine yüksek bir hıza ulaşmak mümkün. Ama riskler de azımsanacak gibi değil.
Büyüme üzerine söyleyeceklerimi bir noktaya dikkat çekerek tamamlayayım. Yukarıda değindiğim 'iki şüphe' bizi karamsar kılmamalı. Krizden bu yana gerçekleştirdiklerimiz sayesinde, potansiyel büyüme hızımızın yükseldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. 1970-2001 arasında gerçekleşen ortalama büyüme hızının oldukça üzerinde olması beklenir şu andaki potansiyel büyüme hızımızın. Bu işin olumlu yönü. Olumsuz yönü ise bu hızın arzu ettiğimiz düzeyde olmaması.
Bu köşe yazısı 08.04.2007 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024