TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Temmuz ayı dünyada rekor sıcaklıkların yaşandığı bir ay olarak tarihe geçti. Güney Amerika kıtasında kışı yaşayan Şili’de hava sıcaklığı 37 derece (mevsim sıcaklığının 15 derece üzerinde) ve üstünü gördü! Kuzey Amerika Kıtası’nda Kanada’da haftalarca söndürülemeyen orman yangınlarının ardından, ABD’nin güney eyaletlerinde cehennem sıcakları yaşandı. Arizona ve Teksas eyaletlerinde asfalt sıcaklığı 66 derece, insan vücudu sıcaklığı ise 41 dereceye ulaştı!
Tüm bunlar yaşanırken, iklim krizinin göbeğinde olan ülkemizde ise biz kafamızı kuma gömmeye, büyüme uğruna doğayı heba etmeye devam ettik. Oysa 2015 yılı Paris İklim Anlaşması’nı en son onaylayan G20 ülkesi Türkiye olsa da, iklim değişikliğiyle mücadele biz de varız demiştik.
Uluslararası protokoller çerçevesinde atmamız gereken adımları bırakalım, biz politika ve uygulamalarla tarım ve inşaatta çölleştirmeyi, enerji ve sanayide yüksek karbon salımını tetikliyoruz.
Uluslararası protokoller demişken, Ormanlar ve Arazi Kullanımına ilişkin Glasgow Liderler Deklarasyonu’nu imzalayan yüzün üzerindeki ülke arasında Türkiye de vardı. Bu deklarasyonla 2030 yılına kadar orman kaybının ve arazi tahribatının durdurulması ve tersine çevrilmesini benimsedik.
Ama imzaladığımız bu anlaşmaların aksine yüzlerce bitki ve kuş türünün, onlarca memelinin yaşadığı Akbelen’i ve Kaz Dağlarını madenlere heba ettik. Daha da fenası TEMA Vakfı, 22 ilde, 20 bin maden ruhsatını incelediği çalışmasında, doğal yaşamın, kültürel varlıkların ve tarımın, özetle ülkemizin, madencilik tehdidi altında olduğunu gösteriyor.
Oysa daha bu hafta ABD Başkanı Biden Büyük Kanyon bölgesindeki yaklaşık 4 bin kilometrekarelik alanı doğal sit bölgesi ilan ederek uranyum madenciliği tehdidinden kurtardı. Böylece hem Kolorado nehri hem de Amerikan yerlileri için tarihi bir alana yeniden can suyu verdi. Bu açıklamayı ise Başkan Biden’ın iklimden sorumlu danışmanı duyurdu. Evet, Amerikan Başkanı’nın ekonomi, sağlık gibi bir de iklimden sorumlu danışmanı var.
Amerika’da iklim konusu tabi sadece danışmanların yaptığı açıklamalarla kalmıyor. Örneğin Amerika önümüzdeki hafta Enflasyonu Azaltma Yasasının (Inflation Reduction Act) birinci yılını devirecek. Yasanın adı enflasyon; ama içeriği şu ana kadar iklim değişikliği ile en kapsamlı çerçeveyi çiziyor. Bu yasa ile 386 milyar dolarlık devasa bir bütçe iklim değişikliğiyle mücadele ve temiz enerjiye tahsis edildi.
Peki neden? Çünkü Amerika Birleşik Devletleri'nin 2035 yılına kadar karbon kirliliğinden arındırılmış bir elektrik sektörü ve 2050 yılına kadar net sıfır emisyonlu bir ekonomi hedefleri var. Atılan bu adımlar çerçevesinde, Amerikan Çevre Koruma Ajansı (EPA) 2032 yılı itibarıyla elektrikli araçların binek araç satışlarının %67'sini, ticari araç satışlarının da %46'sını oluşturacağını tahmin ediyor.
Oysa biz daha hala eski taşıtların kullanımını teşvik eden MTV sistemiyle ulaştırma sektöründe yüksek karbon salımını teşvik ediyoruz. Yüksek enflasyon ve vergilerin altında ezilen orta gelirli ise TOGG sahibi olmayı piyangodan çıkacak bir talih kuşuna bağlıyor...
Bu köşe yazısı 11.08.2023 tarihinde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024