TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
‘Liralaşma’ sloganının bizi getirdiği yere bakın: Kur korumalı mevduattan (KKM) Hazine’ye ve TCMB’ye büyük bir yük geldi. Hazine’ye 2022 maliyeti 92,5 milyar liraydı. TCMB’nin hafta başında yayımladığı Yıllık Rapor’dan yola çıkarak, Hakan Kara, yaklaşık 89 milyarlık bir maliyet de TCMB’ye geldiğini hesaplamış. Kamuya toplam maliyet, böylelikle, 181,5 milyar lira oluyor. Buna karşılık, “KKM uygulamaya sokulmasaydı kur patlayacaktı; maliyeti daha fazla olacaktı” diyenler çıkıyor. Valla, çıkıyor işte. Neden kur patlayacaktı; ne yapıldı da iş zıvanadan çıktı? Bu karda kışta kim düşünecek bu soruların yanıtını elbette. Üstelik düşünmeye pek de gerek yok; 2021’in son aylarında olan biten ortada; sadece biraz hatırlamak gerekiyor.
Neyse; KKM’nin yükünü bir tarafa bırakayım. Şu soruyu sorayım: Döviz cinsi mevduatın azalıp, yerine kur korumalı mevduatın artmasının ‘liralaşma’ ile ne ilgisi var? Ya da genelleyeyim soruyu: Döviz kuruna endeksleyince bir borcun getirisini, döviz cinsi borçlanmanın sakıncaları ortadan kalkıyor mu? ‘Dolarlaşmanın’ sakıncalarından kurtulup ‘liralaşmış’ mı oluyoruz?
Finansal krizlerin ortaya çıkış nedenlerini araştıran iktisat yazınında, ‘bilanço etkisi’ olarak adlandırılan bir kavram var. Özellikle üçüncü kuşak kriz modellerinin merkezinde yer alıyor bu kavram. Bir ekonomide çeşitli kesimlerin bilançoları kırılgansa, tetikleyici bir unsurun devreye girmesi o bilançoları tahrip ediyor. Bu şirketler (finans dışındakiler ya da finansal olanlar), diğer şirketlere borçlarını ödeyemiyorlar. Bu sefer, o şirketler de zorluklar yaşıyorlar. Faaliyet hacmi azalıyor, işçi çıkarmalar başlıyor. Azalan istihdam ile iç talep de azalıyor. Kriz giderek tüm ekonomiye yayılıyor. Temel bilanço kırılganlıklarından biri şu: Bir şirketin döviz cinsinden borcu, döviz cinsinden alacağından oldukça yüksekse, bir nedenle döviz kurunun sıçraması, o şirketi batmanın eşiğine getiriyor. Zira borcu uzaya sıçrarken, alacakların yerli para değeri çok ‘mahcup’ bir artış gösteriyor.
Bunun tipik bir örneğini 2001 krizinde yaşadık. Döviz kurunun Şubat 2001’de sıçramasıyla bazı özel bankalar batmanın eşiğine geldiler. Daha yakınlarda ise Trump’ın Türkiye’ye ilişkin küstah tweetleri, dolar kurunu 2018 Ağustos’unda, birkaç haftada, neredeyse ikiye katladı. 2010-17 arasında yurtdışındaki bol kepçe para ve çok düşük döviz faizi nedeniyle, döviz cinsinden bolca borçlanmıştı finans dışı şirketlerimiz. Kur sıçrayınca inşaat sektörü ve enerji sektörü çok kötü etkilendiler. İstihdam keskin biçimde düştü, ekonomimiz daraldı.
Şimdi, döviz cinsinden borcu döviz kuruna endeksli borçla değiştirdiğinizde, yukarıdaki çerçevede, değişen ne? Döviz kuru patlayınca, her iki durumda da borcunuzun lira ederi sıçramıyor mu? Bilançonuz tahrip olmuyor mu? Neymiş? KKM, liralaşmaymış. Hadi, oradan.
Bu köşe yazısı 30.03.2023 tarihinde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024