TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Türkiye'de bir rahatsızlık olduğu ortada. Rakamlar bunu açıklıkla gösteriyor. Hep "genç subaylar" ya da "genç siviller" rahatsız olacak değil ya. Bu kez de tüketiciler bir bütün olarak rahatsız görünüyor. Tüketiciler rahatsız ise "piyasada para dönmeyecek" demektir. Bugün tüketici güven ve de eğilim anketlerinde gözlemlenen etki, dalga dalga büyüyecektir. Geçen hafta sizlere Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya'daki rahatsızlığı anlatmıştık. Televizyon üreticilerimizin rahatsızlığının altını çizmiştik. Buyurun bugün, daha geniş, etkisi dalga dalga diğer sektörlere yayılacak bir grubun rahatsızlığını dikkatlerinize sunuyoruz. Diğer "genç"leri bilmeyiz ama genç tüketicilerin rahatsızlığının bu ekonominin performansı açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Gelin bugün biraz bu konuya bakalım.
Peki, "genç" tüketicilerin bu rahatsızlığının arkasında acaba Amerikan bireysel gayrimenkul piyasalarından kaynaklanan uluslararası bankacılık krizinin olası etkileri mi bulunmaktadır? Öyle ya ortadaki rahatsızlığın kökü dışarıda olabilir. Ancak bize kalırsa, bugün rakamlardan gözlemlenen daha "onların" krizinin etkisi değildir. Bu olsa olsa halen bizim "kendi" krizimizdir. Dün tahvil faizleri Eylül 2007'den beri ilk kez yüzde 18'in üzerine çıkmıştır. Kur hareketlenmiştir. Ama bu hareketlilik daha yenidir. Ancak bundan sonra rakamlar üzerinde etkili olacaktır. Öncelikle bunu akılda tutmakta fayda vardır.
Genç tüketicilerin rahatsızlığını dün CNBC-e ekranlarından izledik. CNBC-e tüketici endeksi seçimlerden beri, bir türlü toparlanamadı. Toparlanamamakla kalmadı, giderek daha da kötüleşti. Şubat ayında CNBC-e tüketici güven endeksi, bir önceki aya göre, yüzde 20 civarında değer kaybetti. Ağustos 2007'den beri devam eden değer kaybı ise yüzde 30'lara yükseldi. Bu düşüşlerin sonucu; endeks, Amerika ile tezkere gerginliğinin yaşandığı ve Amerika'nın Irak'a askeri müdahalesinin başladığı Mart 2003'teki seviyesinden sonraki en düşük değere kadar geriledi. Süreyya Serdengeçti Merkez Bankası'ndan gittiğinden beri düştüğü düzeyin altına iniverdi.
Nedir, ne olabilir tüketicileri rahatsız eden? Tüketicilerin rahatsızlığının kaynağında, ileriye yönelik gelir akımlarının devamlılığına ilişkin artan şüphe yatmaktadır. 2001 krizi sonrasında Türkiye ekonomisinin yeniden büyüme patikasına oturmasında, tüketicilerin kendilerine ve ülke ekonomisine duydukları güvendeki artış önemli bir rol oynamıştır. Bugün olmayan tam da o "kendini iyi hissetme hali"dir. Tüketicilerin rahatsızlığı yakın geleceğimiz için kötü haberdir. Ve tam da bu nedenle ciddiye alınmalıdır.
Zaman, isteyenler için şapkayı, isteyenler için de takkeyi öne alıp düşünme zamanıdır. Burada önem taşıyan husus, şapka ya da takke olmayıp, bizatihi "düşünme" hadisesidir. Bir süredir bu sütunlarda altını çizdiğimiz gibi, Türkiye'nin problemi buradadır. Düşünmeyince, ortada kuvveden fiile geçirilmesi gereken bir fikir de bir türlü oluşamamaktadır. Teşhis tedavinin yarısıdır.
Gelelim bir diğer soruya: Nedir tüketicileri ileriye yönelik gelir akımlarının devamlılığı konusunda şüpheli hale getiren? Sorun, Türkiye'nin toplumsal kutuplaşmayı temel alan bir siyasi gündemin esiri haline gelmiş olmasıdır. Öncelikle bu sütunun okuyucularının daha önce okuduklarını tekrarlayalım: "Cumhurbaşkanlığı seçimleri 2007 yılının siyasi problemlerinin 2008 yılına taşınmasına neden olmuştur." Sanki bu iş öyle olmamış gibi, 2008 yılında gündemimize bir de türban tartışması zamansız ve de tamamiyle yanlış bir biçimde bir siyasi netleşme unsuru olarak sokulmuştur. İki yanlış bir doğru etmemiş. Memleket "bindik bir alamete" sürecine girmiştir. Üstelik süreç daha kesilmiş de değildir. TBMM "Ben yaparım olur" deyip, önünü arkasını düşünmeden bir anayasa değişikliği yapmıştır. Süreç halen kesintiye uğramadan işlemeye devam etmektedir.
Merak etmeyin aynı süreç bundan sonra da tüketici güveni için temel tehdit niteliğindedir.
Ne olmuştur? Yüzde 47'lik seçim başarısı siyasi istikrar beklentisi ile güçlenen tüketici güveni ve büyüyen bir ekonomi getirmemiştir. Yüzde 47'lik seçim başarısı memleket ekonomisine bereket getirmemiştir. Büyük bir başarıyla tarihi bir seçim sonucunu, siyasi istikrarsızlık ve eriyen tüketici güveni simgesi haline getirmiş bulunuyoruz. Emeği geçen herkesi tebrik eder, genç tüketicilerin daha şimdiden rahatsız olduğunu vurgulamak isteriz. Hayırlı haftalar, efendim.
Bu yazı 04.03.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024