TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Üretici enflasyonu yüzde 145 iken, yüzde 22 faiz oranı ile kredi alınamadığının belirtildiği, yüzde 22 yerine yüzde 40 civarında bir faiz önerildiğinden şikayet edildiği ve şikayetin muhatabının da yüzde 22’nin üstünde faiz ile kredi alınmamasını tavsiye ettiği bir ülkede ekonomide tüm dengeler zıvanadan çıkmış demektir. Türk Dil Kurumu’na göre ‘zıvanadan çıkmak’ deyiminin üç anlamı var. Üçüncü anlamı olan ‘denetlenemez duruma gelmek’ yerine kullandığımı not edeyim. Enflasyonu önemsemediğinizde böyle oluyor. “Enflasyon birkaç puan artsın ne olacak ki, ben cari işlemler açığını düzelteyim; bunun için de faizi düşüreyim” hayal dünyasına bir girildiğinde, ekonominin iler tutar tarafı kalmıyor.
Dün Haziran ayı işsizlik verileri açıklandı. Geçen yılın sonuna göre işsizlik oranlarında (resmi oranlarda) belirgin bir düşüş var. Buna karşın, hala işsizlik oranı yüzde 10,3, atıl işgücü oranı ise yüzde 20,4. Resesyona girip girmediği tartışılan ABD’de ise işsizlik oranı yüzde 3,5. Bizimkinden 6,8 puan daha düşük; iyi mi?
Son yazımda da belirttim. Enflasyonu düşürecek ciddi bir ekonomi programı uygulanırsa, büyüme oranını potansiyel büyüme oranı civarında tutmak mümkün. İşsizlik oranını yükseltmemek de mümkün. Özellikle enflasyon oranı belli bir eşiğin üzerindeki ülkelerde enflasyonla mücadele etmek aynı zamanda düşük ve oynak büyüme ve yüksek işsizlik ile mücadele etmek demek. Gelişmekte olan ülkeler için bunu ortaya koyan o kadar çok çalışma var ki. Bunlara yeri geldiğince değineceğim. Akademik tartışmalar bir tarafa, defalarca verdiğim bir grafiği bu yazıda güncelleyerek yeniden vereyim: Dikey eksende yıllık enflasyon oranı, yatay eksende ise yıllık büyüme oranı yer alıyor. Enflasyonu düşürmek için büyümeden feragat edilmesi gerektiğini belirtenlerin düşündükleri ilişki geçerli olsaydı mavi yuvarlaklar (bir çeyrekteki büyüme-enflasyon bileşimi) güneybatıdan kuzeydoğuya yönelmeliydi. Oysa yok öyle bir ilişki. Üstelik -istatistiki olarak anlamlı olmasa da- kırmızı yatay doğrunun gösterilen tersi bir ilişkiden bile söz edilebilir.
Bu tür grafiklere herkes alışık değil. Onun yerine şu soruyu sorayım: Aynı merkez bankasına sahip, aynı para birimini kullanan ve aynı politika faizinin geçerli olduğu Almanya’daki ve Fransa’daki işsizlik oranları arasında neden uçurum var? Birkaç rakam: Haziran ayı işsizlik oranı Almanya’da yüzde 2,8, Fransa’da ise yüzde 7,2. Temmuz ayı istisnadır diye düşünen olabilir; son üç buçuk yılın ortalamasını vereyim: Almanya’da yüzde 3,3, Fransa’da yüzde 8. Şimdi Fransızlar bu yüksek işsizlik oranının suçunu Avrupa Merkez Bankası’na mı yüklemeli sizce?
Bu köşe yazısı 11.08.2022 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.