TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Yaşamakta olduğumuz enerji krizi üzerine Leyla Karakaya tarafından kaleme alınmış güzel bir yazı TEPAV web sayfasında yayınlandı. Karakaya, kısa vadede iki önemli sorundan söz ediyor: Enerji arz güvenliği ve enerji maliyeti. Yazıyı özetlemek değil amacım; meraklısı verdiğim adresten okur. Bir süredir bu sorun basında da önemli bir yer tutuyor. Enerji kesilince üretim de büyük bir darbe alıyor; çoğu fabrika üretimini durdurmak zorunda kalıyor.
İktisadi açıdan bakıldığında önce şu noktanın altını çizmek gerekiyor. Yurtiçi mal ve hizmet talebi ne düzeyde olursa olsun yurtiçi mal ve hizmet arzının belli bir düzeyi aşamayacağı anlamına geliyor bu tür büyük bir enerji arzı şoku. Elbette bu durum devam ederse. Şimdi etmese bile yakın gelecekte enerji kısıtlarının devreye girmesi olasılığı varsa. Uzmanı olmadığım bir konuda ahkâm kesmek istemem; umarım böyle bir sorun yoktur ve mevcut kesintiler geçici olacaktır deyip, sorunun tartışmasını uzmanlarına bırakayım.
Bu köşe açısından şu soru önemli: Mal ve hizmet arzı enerji kısıntıları nedeniyle sınırlanır ama yurtiçi talep mevcut düzeyinde kalır, hatta uygulanan/uygulanacak ekonomi politikası nedeniyle artmaya devam ederse ne olur? Ne olacağı sanırım açık: Mevcut fiyat düzeyinde talep fazlası ortaya çıkar. Talep fazlası, enerji kısıntıları altında arz artırılarak karşılanamayacağı için fiyatlar artar. Yani, zaten şu anda yüksek olan enflasyon bir de bu nedenle artar. ‘Bir de bu nedenle’ derken şimdilik ‘bir de bu nedenle’; yoksa çok geçmeden ‘temel olarak bu nedenle’ haline dönüşür.
1970’lerde makroiktisat alanında önemli bir çalışma alanı vardı: Dengesizlik makroiktisadı. Mal ya da işgücü piyasasında fiyatlar ya da ücretler, piyasaları dengeye getirecek intibakları yapamıyorlarsa, ortaya çıkacak dengesizlikler inceleniyordu. O konularla haşır neşir olduğum yıllarda (1970’lerin sonu) Türkiye’de her tarafta kuyruk vardı. Yağ kuyruğu, ampul kuyruğu, benzin kuyruğu. Nerede kuyruk varsa, ne kuyruğu olduğuna bakmadan siz de eklenirdiniz kuyruğa. Sık sık enerji kısıntıları yaşanırdı. Çekilen çilenin o konularla uğraşanlara bir ödülü de yok değildi: Gerçek hayatta yaşadıklarımız, dengesizlikleri inceleyen akademik makaleleri çok daha anlaşılır kılıyordu.
Diyeceğim şu: Herhalde Hazine ve Maliye Bakanlığı ile TCMB yetkilileri Enerji Bakanlığı yetkilileri ile konuşuyor ve enerji kısıtlamalarının ileride alabileceği şekil ve olası riskler hakkında bilgi alıyorlardır. Bu bilginin ve alternatif senaryolar üzerine kafa yormanın Türkiye ekonomisi açısından çok büyük önemi var. Faizlerin enflasyonun oldukça altında olduğu bir dönemde bir de TCMB kanalıyla önemli bir parasal genişleme yaşanıyorken, enerji kısıtlarının şu ya da bu şekilde sürmesi enflasyonu kimsenin tahmin etmediği düzeylere çıkarabilir. Talebi körüklemeden vazgeçmeyip enflasyon artmasın diye, şu ya da bu biçimde, fiyatlar üzerine bir baskı oluşturulması halinde de kuyruklar oluşur. İster ortodoks ister heterodoks, adı ne olursa olsun mevcut makro politikayı bu cepheden gözden geçirmekte büyük yarar var.
Bu köşe yazısı 27.01.2022 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.