TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Türkiye, 2002-2005 döneminde enflasyonu çarpıcı biçimde düşürmüştü. Uygulanan döviz kuru rejiminin Şubat 2001’de çökmesiyle döviz kuru sıçramış ve beraberinde enflasyonu da yükseltmişti. 2001 Şubatında tüketici enflasyonu %33,4 düzeyindeydi. Sonra giderek yükseldi ve Ocak 2002’de %73,2 oldu. Mayıs 2001’de ‘Türkiye’nin Güçlü Ekonomi’ye Geçiş Programı’ adını taşıyan program uygulanmaya başlandı. Daha sonra gelen iktidar bu programın özüne sahip çıktı ve benzeri bir program uyguladı. Sonuçta enflasyon Aralık 2005’te %7,7’ye kadar düştü. Sonra uzunca bir dönem -2017’ye kadar- %8 etrafında bir o tarafa bir bu tarafa dalgalandı. Nadiren çok düşük iki haneli düzeylere çıktı (en fazla %11,7), ender olarak da %4’leri gördü. Dolayısıyla, enflasyondaki çarpıcı düşüşün Ocak 2002 – Aralık 2005 döneminde gerçekleştiğini belirtmek yanlış olmaz. Bu, nasıl gerçekleşti?
Güçlü bir ekonomik program sayesinde oldu. Bütçe açığını ve kamu borcunu giderek aşağıya çeken bir maliye politikası, bankacılık sektörünü güçlendiren bir finansal istikrar politikası ve enflasyona odaklanan ciddi bir para politikası uygulandı. TCMB ve BDDK gibi kurumların bağımsız ya da özerk olmalarını sağlayan ve bazı önemli yapısal sorunları çözmeyi amaçlayan reformlar yapıldı. Tüm bunlar Türkiye’ye ilişkin risk algılamasını önemli ölçüde azalttı. Ayrıca Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkiler çok olumlu gelişti. Dış politikada büyük sorunlar yaşanmadı. Kısacası, sadece para politikasıyla gelmedi enflasyondaki başarı. Ama diğer tüm politikalar aynı kalsaydı ve para politikası şimdiki gibi enflasyonu umursamayan garip bir yapıda olsaydı, enflasyonda bu başarı sağlanamazdı. Kısacası, enflasyonu düşürmek için düzgün bir para politikası olmazsa olmaz şart. Ama yeterli değil. Diğer makro politikaların da düzgün olması gerekiyor.
“Bunlar apaçık gerçekler, tekrar belirtmeye ne gerek var?” diye sorabilirsiniz. Yazma ihtiyacı duymamın nedeni, o dönemde enflasyonda yaşanan büyük düşüşün temel nedeninin makro iktisat yazınından özellikle de bir ekonomide istikrarın nasıl sağlanacağına ilişkin çalışmalardan hiç nasibini almamış iddialar. Ne yazık ki Türkiye’de o dönemde ‘yüksek faiz – düşük kur politikası’ uygulandığı sık sık dile getiriliyor. Bu uygulamanın da TCMB tarafından yapıldığı belirtiliyor. Hayır, öyle bir politika uygulamadı TCMB. Sadece ve sadece enflasyonu düşürmeye çalıştı. ‘Yüksek faiz – düşük kur’ politikası safsatasını usanmadan dile getirenler o dönemde gelişmiş büyük ülkeler için normal olduğu düşünülen reel faiz düzeyini unutuyorlar. Çok düşmüş olsa da Türkiye’nin risk primi düzeyini hatırlamıyorlar. En kötüsü de enflasyonu düşürmek için reel faizin ‘normal’ sayılabilecek bir düzeyin üzerinde olması gerektiğini (anlamıyorlar dersem ayıp olacak) anlamak istemiyorlar. Anlamak istememeleri onların sorunu ama ne yazık ki o anlayışsızlığın yan etkileri bugünlerde derinden hissediliyor. Gelecek yazıda bu kısmı açacağım.
Bu köşe yazısı 23.11.2021 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.