TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Kredi arzını etkilemeyi amaçlayan iki karar üzerinde çalışıldığına ilişkin haberler çıktı basında. İlki, Kredi Garanti Fonu (KGF) ile ilgiliydi ve şirketler kesimine kredi açılmasını kolaylaştıracak bazı imkânların devreye sokulmasının düşünüldüğü yönündeydi. İkincisi ise tüketici kredilerinin artış oranlarını sınırlamayı amaçlayan bir mekanizma üzerineydi. Açık ki toplam kredi arzı üzerine ters etkiler yaratacak iki karar söz konusu. Elbette haberler doğruysa.
Elimizde en son 20 Ağustos haftasına ait kredi verileri var. Vurgulanması gereken ilk nokta şu: Son on üç haftalık gelişmeler dikkate alınarak hesaplandığında, bir yıl öncesine kıyasla tüketici kredilerinde %17,6, kurumsal kredilerde ise %5,7 oranında artış var. Üstelik sadece son haftada değil bu artış: Yılbaşından bu yana incelendiğinde, özellikle Temmuz başından itibaren belirgin bir yükselme var. Dolayısıyla, ortada asimetrik bir gelişme söz konusu: Tüketici kredilerinde artış oranı kurumsal kredilerdeki artış oranının üç katı. Bu çerçevede, ilk bakışta KGF ve tüketici kredilerine ilişkin alınacağı haberleri çıkan kararlar çelişiyor gibi görünseler de değiller.
İkinci nokta şu: Enflasyon ve ekonominin büyüme oranı dikkate alındığında bu artış oranları kredi arzında daralmaya işaret ediyorlar: %19 enflasyon artı %8 üzerinde bir büyüme oranının çok altında bu kredi artışları. Bu çerçevede, neden böyle bir karara ihtiyaç duyulduğu sorusu haklı bir soru oluyor.
Üçüncü nokta ise bu haklı soruya yanıt olabilir: Bankacılık sektörüne özel ve kamu ayrımında bakılınca, ikinci bir asimetri belirginleşiyor: Tüketici kredilerinin yıllık artış oranı özel bankalarda %36,4 iken kamu bankalarında eksi %1,1. Dolayısıyla, özel bankalardaki bu yüksek tüketici kredi artışına set çekilmek isteniyor olabilir.
Bu çerçevede, özellikle tüketici kredilerine ilişkin alınması düşünülen karara “politika faizi yükseltilemediği için bu tür bir karar alınacak” mealindeki eleştiriye katılmadığımı belirteyim. Politika faizinin yükseltilmesi gerektiğinde yükseltilemediğinin elbette farkındayım. Bu edilgenliğin olumsuz sonuçları da ortada. Ama tüketici kredileri hakkında alınması düşünülen kararı, belirttiğim iki asimetri çerçevesinde değerlendirmek gerekiyor. Faiz artırımı hem kurumsal hem de tüketici kredilerini olumsuz etkileyebilecek. Oysa kurumsal krediler reel olarak çarpıcı biçimde daralıyor. Devam etmesi halinde olumsuz olan özel bankalarda tüketici kredilerinde gözlenen artış. Dolayısıyla, faiz yerine makro ihtiyati bir politika ile tüketici kredilerindeki artış eğilimine gem vurma isteği doğru bir seçenek olarak ortaya çıkıyor. Faiz meselesi ise enflasyonla ilgili. TCMB’nin yılsonu ve gelecek yılsonu enflasyon tahminleri güvenilir tahminler ise zaten faiz artırımına gerek yok. Ama belirttiğim gibi asıl mesele bu değil; kredi piyasasından gözlenen iki asimetri.
Bu köşe yazısı 31.08.2021 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024