TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Ekonomik büyüme yılın ilk çeyreğinde yüksek oldu. Mevcut eğilimleri tersine döndürecek gelişmeler olmazsa yılın ikinci yarısında büyük olasılıkla (bir dönem öncesine kıyasla) kayda değer bir büyüme olmayacak. İstihdam oranı da 2018 başındaki düzeyinin oldukça altında hala. Dolayısıyla şu önermeyi çok duyacağız: ‘Ekonomiyi canlandırmak lazım’. Şimdiden bazı çevrelerden, özellikle iş dünyası temsilcilerinin bir kısmından yüksek sesle olmasa da (kamuya açık olmasa da) duymaya başladık bile. ‘Canlandırmak’tan kastedilen ise, bildiniz, Merkez Bankası’nın politika faizini düşürmesi. Elbette ‘canlılık’ isteyenler işin Merkez Bankası faizinde bitmediğini biliyorlar. Kredi-mevduat faizleri önemli onlar için. Merkez Bankası faiz düşürmeli ki kredi ve mevduat faizleri düşsün diye düşünüyorlar.
Oysa mevcut koşullar altında, Merkez Bankası politika faizini düşürürse kredi ve mevduat faizlerinin yükselmesi en olası sonuç. Çok yüksek bir olasılıktan söz ediyorum. Neden böyle? Nedenleri açık: Enflasyon yüksek. İleride de yüksek kalması bekleniyor. Zira Mart ayından bu yana yaşadıklarımız nedeniyle hem kur yüksek düzeylerde seyrediyor hem de tüm dünyada emtia fiyatları artıyor. Mesela Brent petrolün varili 72 dolara ulaştı. Bu ortamda bir faiz indirimi açık ki, ekonomik gerçeklerden kopuk bir faiz indirimi olarak yorumlanacak ve Türkiye’nin zaten yüksek olan risk primini daha da yükseltecektir. Türkçesi, gösterge tahvil faizleri ve kur anında artacaktır. Ardından da ister istemez kredi ve mevduat faizleri. Kurdaki ilk yükselişin sürmesi de cabası olacaktır.
Faizin ve kurun mevcut düzeyinden daha da yukarılara çıkması herhalde ‘ekonomiyi canlandırmak’ isteğiyle bağdaşmaz. Açık ki Türkiye ekonomisinin dinamikleri yanlış anlaşılıyor. ‘Yüksek risk-yüksek faiz-yüksek kur’ belasından kurtulmak istiyorsak doğru dinamikleri bıkmadan, usanmadan anlatmak gerekiyor. Bir merkez bankasının, enflasyonun dünya ölçeğinde çok yüksek olduğu ve o yüksek düzeyin de bir süre daha hüküm sürmesinin beklendiği bir ülkede, bu özelliği dikkate almadan politika faizini düşürmesi, piyasa faizlerini sıçratır. Her ülke için geçerli bu. Bu yalın gerçek ne kadar iyi anlaşılırsa, ülkeler sevimsiz maceralara sürüklenmekten o denli çabuk kurtulurlar. Bakalım biz hangi yolu seçeceğiz?
Bu köşe yazısı 10.06.2021 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024