TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bu satırları yazarken bir dolar 8.06 liraya yükselmişti. Oysa birkaç hafta önce açıklanan 2021 - 2023 ekonomik programında 2022 ortalama kuru 7.88, 2023 ortalama kuru ise 8.02 olarak alınmıştı (Yeni Ekonomik Program, Ek Tablo 1’deki lira GSYH değerinin dolar GSYH değerine oranı). Kurun ne düzeyde olduğundan bağımsız olarak ortada önemli bir sorun olduğu açık. Üç yıllık bir ekonomik program açıklanıyor ve birkaç hafta sonra temel varsayımlarından biri çöküyor. Bu, olmaz. Olmamalı da.
Şimdi, ekonomik programı bir tarafa bırakayım. Döviz kurunun gidişatı bir dolu nedenle önemli. Grafikte, finans sektörü dışında faaliyet gösteren şirketlerin döviz cinsinden ve dövize endeksli borçları ile döviz cinsinden veya dövize endeksli alacakları arasındaki farkın (açık pozisyonunun) GSYH’ye oranının seyri gösteriliyor. 2007’nin ilk çeyreği ile 2020’nin ikinci çeyreği arasındaki dönem ele alınıyor. Merkez Bankası’nın yayınladığı veriler...
2007’nin başında GSYH’nin yüzde 5’i kadar açık pozisyon. Sürekli artıyor ve Trump’ın meşhur tweetleri sonucu patlak veren 2018 krizine girmeden önce GSYH’nin yüzde 25’ine yükseliyor. Birkaç tweetin ekonomimizde onca tahribat yaratmasının temel nedeni bu açık pozisyon. Zira tweetler, açık pozisyona sahip şirketlerin döviz borçlarını ödemek için dış borç bulmalarının zorlaşacağı anlamına geliyor. Böyle olunca kur sıçrıyor.
Açık pozisyon, döviz varlığınızın döviz borcunuzu ödemeye yetmediğini gösteriyor. Kurun sıçraması, aradaki farkın lira cinsinden de sıçraması demek. Böyle olunca, şirketler zor durumda kalıyorlar ve faaliyet hacimlerini azaltmak zorunda kalıyorlar. Anlamı: Bir: İşçi çıkarıyorlar. İki: Diğer şirketlerden daha az girdi temin ediyorlar. Üç: Yatırımlarını kesiyorlar. Dolayısıyla, diğer şirketlerin de faaliyet hacimleri olumsuz etkileniyor. Hem açık pozisyonu olan şirketlerin onlardan daha az mal satın alması hem de işsiz kalanların tüketim harcamalarının da azalması nedenleriyle. Bu davranış biçimi giderek tüm ekonomiye yayılıyor. Kısacası, ekonomi krize giriyor.
Dikkat ederseniz, kriz ile birlikte açık pozisyonun GSYH’ye oranı düşüyor. İki nedenle: Bir, dış borç bulmak zorlaşıyor. İki: Döviz geliri olmayanların döviz cinsinden borçlanmaları 2018 başında alınan bir kararla zorlaştırılıyor. Ancak, azalmasına rağmen açık pozisyon oranı hala yüksek: GSYH’nin yüzde 22.3’ü kadar. Böyle bakınca yaşamakta olduğumuz kur artışının (sıçramasının) hiç de olumlu bir gelişme olmadığı ortada.
Bu köşe yazısı 27.10.2020 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024