TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bugün 2008 yılının birinci günü. Her başlangıç umut doludur. Geçen yılın nasıl geçtiği ise baktığınız açıyla yakından alakalıdır. 2007 yılı Türkiye açısından bakıldığında bir felaketler yılı olmamıştır ama bir sonsuz yorgunluklar yılı olmuştur. 2008'de bizi yine yorucu bir yıl beklemektedir. Yılın yorucu geçecek olmasına yapılan vurgunun nedeni ek enerji ihtiyacının altını çizmek, hazırlıklı olmanın önemini vurgulamak içindir. Sonsuz yorgunluklar yılından kasıt ise şudur: Bir yandan, ileriye bakarak, sorunlarımızı çözmek için çabalamamız gerekirken bir yandan da olduğumuz yerde durabilmek için enerji harcamamız gerekmektedir. Statükoyu korumak için fazladan enerji gerektiğinde, yapılması gereken öncelikle mevcut enerjiyi daha verimli kullanmak, kayıp-kaçağı engellemektir. Profilo Telra hadisesi, Türkiye'nin, 2007 yılında, asıl meseleleri üzerine eğilmek için gerekli enerjiyi bulamadığına şahadet etmektedir. Uzunca bir durum tespitinden sonra, bu hadisenin ima ettiği sanayi politikası yokluğuna bakmak isterseniz, aşağıya bekleriz efendim.
2007 yılı esas itibariyle kötü geçmemiştir. İlk kazanımımız, Türkiye'nin tarihinde ilk kez bir askeri darbe ihtimalinin seçim sandığı ile aşılmasıdır. Üstelik seçmen son derece açık konuşmuştur. Bu açıdan bakıldığında, 2007 yılında olup biten demokrasimiz için ileri bir adımdır. İkinci kazanım ise teröre karşı, asker-sivil, ortak bir mutabakat zemininin temin edilebilmesi ve olumlu neticelerin alınmaya başlanmasıdır. 2007 yılının açtığı yaralara ilk pansuman yine 2007 yılında bu sayede yapılabilmiştir. Ancak aynı 2007 yılında, seçim sandıklarına yansıyan destek, "kendine güven" olarak seçmene geri dönememiştir. Hükümetimiz, ardındaki desteği, hâlâ, etkin bir programa ve heyecana dönüştürememiştir.
2008 yılına bakarken iki tespitin altını çizmekte fayda vardır: Birincisi, ülkemizdeki iktidar kaymasının yarattığı siyasi gerginliklerin buhar olup uçmayacağını bilmek gerekir. Yaraya ilk pansumanın yapılmış olması, yaranın açık olduğu gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır. İkincisi, hükümetimizin programsızlığı, Türkiye'nin artan kendine güvensizliği ve de uluslararası bankacılık krizinin de katkısı ile büyümede başlayan yavaşlama eğilimi belirginlik kazanmaya devam edecektir. Büyüme yine pozitif olacak ama istihdam sorunu daha da görünür hale gelecektir. Yavaşlayan büyüme, gerginliklerin azalmasına katkıda bulunmayacaktır. Dikkat edilirse, bu tespitlerden ilki kontrolümüz dışındadır. İkincisi ise birincinin ikincideki meselelerle uğraşmaya hal bırakmamasındandır ve kontrolümüz içindedir. İşte bu kötüdür. Ortada bir verimsizlik/bereketsizlik vardır.
2008 yılının, ekonomi açısından, bereketsiz bir yıl olmasını engellemenin yolu, hükümetimizin enerjisini daha verimli kullanmaya başlamasıdır. O düzeyde enerji verimliliği sağlanırsa, bu dalga dalga tüm topluma yayılacaktır. Aksi takdirde, 2008 yılı da icraatın değil, yapılamayanların etkilerinin konuşulduğu bir yıl olmaya aday gibi görünmektedir. Yakalanan değil, kaçan fırsatların daha çok konuşulması hayırlı değildir. Bunun en iyi örneği Profilo Telra hadisesidir.
Profilo Telra, Avrupa'nın en büyük televizyon üretim tesislerinden birine sahiptir. Bilenlerin anlattığına göre, Telefunken televizyonları üreten şirket, Avrupa televizyon piyasasında Türkiye'nin önemli olmasının nedenlerinden biridir. Türk televizyon piyasasının ise yaklaşık beşte birini oluşturmaktadır. 2007 yılının kötü hatıralarından biri de Profilo Telra'nın ödeme problemlerinin geçici olduğunu belirterek mahkemelerden zaman istemesidir. Bu hadise, Türkiye'de sanayi politikasına ilişkin meselelere acil olarak eğilinmesi gerektiğini göstermektedir.
Ortada birbirine bağlı iki adet mesele vardır: Birincisi, televizyon pazarı yapı değiştirmekte, tüplü televizyonların yerini düz ekran LCD ve plazma televizyonlar almaktadır. 2007 yılında Avrupa'da satılan televizyonların yaklaşık yüzde 35'i düz ekran LCD televizyonlardır. Televizyon bayilerinin önünden geçmek bile bunu anlamak için yeterlidir. Ama Türkiye bu alandaki geçişi desteklemek, koordine etmek için son beş yıl da dahil olmak üzere hiçbir icraat yapmamıştır. İkincisi, Avrupa televizyon pazarında, yükselen tehdit, zinhar, yalnızca Çin tehlikesi olarak algılanmamalıdır. AB üyesi Polonya ve Macaristan da artık Türkiye'nin TV pazarını daraltmaktadırlar.
Nedir Profilo Telra'nın problemi? Profilo Telra hadisesi, gümrük birliği anlaşması sonrasında, zamana bağlı bir avantajı, Türkiye'nin kullanamadığını göstermektedir. Gümrük birliği anlaşmasının şirketlerimize sağladığı, sermaye biriktirme şansı iyi kullanılamamıştır. Çünkü 1996'dan 2007'ye hükümetlerimiz bu fırsatların kullanılabilmesi için gereken ortamı sağlayamamışlardır. Sanayi politikası yokluğu, stratejik koordinasyonu engellemiştir.
Ortadaki problem göründüğünden daha büyüktür. "Aman bakın kurdan, faizden neler oldu" demek, güncele takılıp, büyük resmi görmemektir. Biz kendi iktidar kayması gerginliklerimizle uğraşır ve başka meselelere ayıracak zaman bulamazken, şirketlerimiz zemin kaybetmektedir. Bu meseleyi şirketlerimizin tek tek çözebilmeleri mümkün değildir. Türkiye'nin bu küresel rekabet ortamında olduğu yerde kalabilmesi için ileriye sıçraması gerekmektedir. İleriye doğru, ne tarafa ve ne kadar güçle sıçrayacağımızı "biri"lerinin koordine etmesi gerekmektedir.
"Onlar"ın aynı zamanda bize şevk vermesi de gerekmektedir. Hükümetlerin görevi tam da budur.
Bu köşe yazısı 01.01.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024