TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Dün, Mart ayında ABD’de tüketim harcamalarının COVID-19 salgınından nasıl etkilendiğine dair bir anket sonucu açıklandı. (bkz). Gıda harcamaları dışında keskin bir düşüş var. Salgının çok olumsuz reel ekonomik etkilerini gösteren ilk verilerden biri olması açısından önemli.
Bizde de önemli bir veri açıklandı. Reel kesim güven endeksinin Ocak 2016 – Mart 2020 dönemindeki seyri grafikte yer alıyor (mevsimsellikten arındırılmış veri). Kırmızı yatay çizginin altında kalan bölge kötümserlerin iyimserlere göre daha fazla olduğunu ima ediyor. Mart ayında keskin bir azalma var reel kesimin güveninde.
Ekonomik açıdan incelendiğinde salgın nedeniyle alınan ya da alınmayan önlemlerin etkilerini üç ana başlık altında toplamak mümkün. İlki hiçbir ekonomik önleme alınmaması ya da alınan önlemlerin iyi düşünülmemiş ‘genel-geçer’ önlemler olması durumu. Bu durumda önemli bir GSYH ve istihdam kaybı olacağı açık. Ayrıca, bazı işyerlerinin kapanması nedeniyle yaşanacak zincirleme iflasların gelecek dönemlerin üretim kapasitesini de tahrip edeceği unutulmamalı. Bu çerçevede ABD’de açıklanan son veri ile bizdeki reel kesim endeksinin keskin düşüşü bir fikir veriyor.
İkinci başlıkta ise hiçbir şey yapılmaması ya da yapılanların çok yetersiz kalması halinde ortaya çıkacak ekonomik kayıp nasıl en aza indirilebilirin yanıtının aranması var. Pazartesi günü Güven Sak ile birlikte yazdığımız ortak yazının temel amacı, “COVID-19’un bu tür iktisadi etkilerini izale etmek için uygulanabilecek bir sıra dışı önlem programının tartışılması” idi. Dolayısıyla, ekonomik kaybın nasıl en aza indirilebileceği ve bunun mümkün olduğunca adil biçimde nasıl yapılabileceği üzerinde durmuştuk.
Üçüncü başlıkta ise salgının yayılma hızını düşürmek amacıyla sokağa çıkma yasağı gelmesi halinde nasıl bir ekonomik tablo ortaya çıkacağı ve neler yapılabileceği var. Sokağa çıkma yasağı gelse bile bazı üretim ve hizmet faaliyetlerinin sürmesi gerektiği açık. Mesela tarım sektörü devam edecek. Sanayide gıda sektörünün büyük kısmı, sağlık ve tıbbi cihazlar sektörleri faaliyetlerini sürdürecek. Bunlara girdi sağlayan ambalaj ve kimya sektörlerinin de önemli bir kısmının işini devam ettirmesi gerekecek. Sanayide bir de kullandıkları üretim teknolojisi nedeniyle işyerlerini kapatırlarsa aylarca bir daha açamayacak sektörler var. Mesela büyük demir çelik fabrikaları. Onlar da üretimlerini sürdürecekler. Hizmet sektöründe ise sağlık sektörü zaten çalışıyor. Ulaştırma ve kamu sektörlerinin ise kısmen işlerini sürdürmeleri gerekecek. Buradan ne ölçüde bir GSYH kaybı ortaya çıkar sorusuna kaba bir cevap vermek mümkün.
En az bunun kadar önemli olan ise sokağa çıkma yasağı halinde hanelere ne ölçüde yardım yapılacağı ve bunun devlete maliyeti. Aynı zamanda vatandaşlarımız arasındaki borç-alacak ilişkilerinin, vatandaş ile devlet arasındaki borç-alacak ilişkilerinin ve yerleşiklerle yabancılar arasındaki borç-alacak ilişkilerinin ne olacağı. Bu konu hakkında Güven Sak ile birlikte çalışıyor ve bir aksilik olmazsa yakında tartışmaya açmayı umuyoruz.
Bu köşe yazısı 27.03.2020 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
29/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024