TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
FETÖ’nün küresel bağlarına ilk Kırgızistan’da şahit olmuştum. 2002 senesinde Kırgızistan’ın Oş şehrinde bulunan Diyanet Vakfına bağlı İlahiyat Fakültesine bir yıllığına görevli olarak gitmiştim. Bir süre İlahiyat Fakültesine vekâlet ettim. Bu süre içinde Kırgızistan Oş Devlet Üniversitesinin bazı uluslararası anlaşmaları için yaptığı törenlere de fakültemizi temsilen katılma imkânı buldum. Bunlardan birisi de Oş Devlet Üniversitesi ile Almanya’da bir Protestan vakıf arasında imzalanan eğitim anlaşmasıydı. Masada kim vardı dersiniz? O zamanlar Sebat Vakfına (Şimdi Kırgızca Sabat oldu) ait olan Oş Sema Türk Okulunun müdürü de heyette yer alıyordu. Kısa bir araştırma sonrası Alman Protestan Vakfı ile Oş Devlet Üniversitesi arasındaki protokolün FETÖ okulları tarafından destekle imzalandığını ve Alman Protestan Vakfının Oş bölgesinde FETÖ okulları tarafından misafir edildiğini öğrendim.
Bir yıllık görevim esnasında FETÖ vakfının Kırgızistan’daki tüm rüşvet çarkını yönettiğini, okulların Alman Protestan Vakfı ile karşılıklı iş birliği içinde olduğunu ve Türk dünyasından öğrenci getirmeye başlayan proje için yapılan sınavların, FETÖ okullarında yapıldığını ve soruların kendi öğrencilerine verildiğini öğrenmiştim.
2003 Temmuz’unda yurda dönünce ilk işim Başbakanlığa giderek Türk Cumhuriyetlerinden gelen öğrencilerin FETÖ tarafından seçildiğini, sınavların güvenli olmadığını ilgililere iletmek olmuştu. Başbakanlığın eski bürokratları beni görünce hâlâ o günleri hatırlatıp üzgün olduklarını söylerler. Sonuçta “devletin işine burnunu sokma!” diye uzun fırçalar yedik. Madem uyarılarımıza kulak veren yoktu, nedir bu yapı diye anlamaya çalıştık. Ezoterik gruplara ilgimden olacak Gülen ne söylüyor ve kitleleri nasıl ikna ediyordu ona odaklandım… Yıllar sonra 17-25 Aralık oldu, ilk anda şaşırmıştık ama sonra FETÖ’nün iktidarla savaşmayı göze alacak kadar güç devşirdiğine şahit olduk. Teorik olarak bu yapının ne kadar büyük bir tehdit olduğunu anlayabiliyordum ama bunu nasıl ispatlayacağım konusunda elimde somut delillerim yoktu. 15 Temmuz, gelinen noktada bir dönüm noktası oldu. Emniyet'in hazırladığı sözlük ise tüm gerçekliği bütün çıplaklığıyla ortaya koydu. Artık zihnimde her şey yerli yerine oturdu diyebilirim.
Bu nedenle Emniyet Genel Müdürlüğü, TEM Daire Başkanlığının muhteşem bir iş başardığını söylemeliyim. Emeği geçenlerin eline sağlık. Bu çalışma ortaya çıkardı ki, bir bukalemun gibi her şekle ve kılığa giren bir istihbarat örgütü varmış karşımızda. Doğal olarak İstihbarat dendiğinde herkesi fişleyen, onlar hakkında bilgi toplayan biri akla geldiğinden vahametin boyutu çok da iyi anlaşılamıyor.
İstihbarat örgütü ne demek?
Oysa İngilizce “intelligence” yani “akıl ve zekâ” anlamına gelen İstihbarat rakibin hareketlerini önceden öngörebilmeyi, onun zayıflıklarına kolayca sızabilmeyi amaçlayan çok uzun soluklu çalışmayı gerektiren çok akıllıca kurulmuş, zekice tasarlanmış bir yapılanmaya işaret eder. FETÖ’nün bir istihbarat örgütü olduğunu söylemek yalnızca herkesten ve her şeyden haberi olduğu ve elde ettiği bilgileri devletin aleyhine birilerine aktardığı anlamına gelmez. Bu, istihbaratın, oldukça basit ve yüzeysel bir anlamıdır. İstihbarat, veri toplama, topladığı verileri tüm rakiplerinden gizleme, analiz etme ve sonuçta karşı karşıya olduğu fırsat ve tehditleri önceden görebilecek bir bilgiye dönüştürme faaliyetidir.
İstihbaratın en temel amaçlarından birisi, rakiplerinin yakın ve uzak hedeflerini ve bu hedefleri gerçekleştirme kapasiteleri olup olmadığını öğrenmektir. İstihbarat tüm bunları yaparken kendisine karşı da aynı biçimde istihbarat yapılmasını önlemeye çalışır. Diğer bir ifadeyle bu faaliyet karşı istihbarat gücünü de içermektedir. İşte FETÖ tüm bu kapasiteleri inşa etmiş bir örgüttür.
Bu açıdan bakıldığında FETÖ ülkedeki tüm askerî, ekonomik, siyasi, dinî, sosyolojik, sanat ve spor da dâhil olmak üzere tüm alanlarda veri toplayabilen, topladığı bu verileri herkesten gizleyebilen, sonra da elde ettiği verileri karşı karşıya olduğu fırsat ve tehditleri öngörebilecek şekilde kullanabilen bir örgüttür. İşte istihbarat örgütü olmasının anlamı budur. Ve bu örgüt bir devlet gibi hukuk ve kanunla da kayıtlı olmadığından hiçbir denetime tabi değildir. Bu sözlüğün ortaya koyduğu en temel hakikatlerden birisi budur.
İstihbarat örgütü topladığı bilgileri gizli bir biçimde toplamalıdır. Bu da veri toplarken verilerin şifrelenmesi, kodlanması ve başkaları tarafından anlaşılmasının önüne geçilmesini gerektirir. Söz gelimi siz “anaokulu” dediğinizde okul öncesi eğitim kurumlarını anlarken FETÖ’cüler “anaokulu” ile Örgütte; emniyet teşkilatının Çocuk Şube birimlerini kastederler. Biz “bahçıvan”ı bahçe ile uğraşan kişi anlamında kullanırken örgüt literatüründe “bahçıvan” örgüte eleman temin eden ve onları eğitmek için görevlendirilen şahıslar anlamına gelir. Bahçıvanlar; ortaokul 7. ve 8. sınıflar, lise 9-10-11-12. sınıflarda askerî okullara giden öğrencileri seçerler.
Bahçıvanların altında bölge ve ilçelerde küçük bahçıvanlar bulunmaktadır. Bu birimdeki görevli, Polis Koleji ve Askerî Liseye yerleştirilecek örgütle iltisaklı ilköğretim 7. ve 8. sınıf öğrencilerini, Polis Akademisi ve Astsubaylık için yerleştirilecek 11. ve 12. Sınıf öğrencilerini seçmektedir.
Nüfusu belli bir sayının üstünde olan yerlerde kurulan yerel yönetim anlamına gelen “Belediye” terimi FETÖ örgütünde bambaşka bir anlam kazanır. FETÖ’nün jargonunda “Belediye”; Millî İstihbarat Teşkilatı, Jandarma Genel Komutanlığı istihbarat birimleri ve diğer istihbarat birimleri ile Dışişleri Bakanlığı kadrolarına örgüt mensubu yetiştirmek ve hazırlamakla görevli kimsedir. Öğrenci yapılanması altında bulunan Belediye örgüt mensupları üniversite 3. sınıftan itibaren kariyer planlaması adı altında Belediye aday öğrencilerini yani mahrem yapılara girecek öğrencileri seçmektedir.
Örgütün ana omurgası eğitim kadroları
Örgüt ilkokullardan liselere, liselerden üniversitelere, askerî ve polis okullarına kadar örgütlenmiştir. Her ilçe, il ve bölgenin bir ilkokul mesulü, bir ortaokul ve lise mesulü, bir üniversite mesulü vardır. Her okulu onluk sisteme göre sınıflandırmıştır. Bir ilde söz gelimi 300 ilkokul varsa onarlı olmak üzere 30 ilkokul mesulü vardır. Onların üstünde de bir il mesulü bulunur. Her il ve bölgede ise ayrıca bir talebe mesulü vardır. Şöyle düşünün her ilde bir Lise Mesulü, dikey olarak Bölge Lise Mesulüne, yatay olarak da Bölge Talebe Mesulüne bağlıdır. Örgüt ayrıca bir de mezun mesulleri vardır. Okurken bir başkası okul bitip mezun olduktan sonra bir başka birim öğrenciden sorumludur. Her öğrencinin örgütle bağlılık derecesine göre nereye gideceği, mezun olanın nereye yerleştireceği bir kariyer planlamasına göre ince bir işçilikle yerine getirilir.
Askeriye, Dışişleri, İstihbarat, Hâkimlik gibi mahrem yapılara gidecek öğrenciler ile tamamen farklı bir birim ilgilenir. Bir soğan kabuğu gibi içeri girdikçe çeper daha da daralır. Örgütün üniversite yapılanmasında da üniversite öğrencileri çok daha önemli görevler üstlenir. Örgüt âdeta üniversite öğrencilerinin arı gibi çalıştığı bir sisteme sahiptir. Mesela örgüte ait dershanelerde üniversite sınavlarına hazırlık eğitimleri yürütülen ve gerekli kriterleri sağlayan 9-10-11. Sınıf öğrencilerinin örgüt evlerine alınması, takiplerinin yapılması ile görevli ve ilin Eğitim Danışmanı veya Büyük Bölge Talebe Mesulü tarafından görevlendirilen abilerin çoğu üniversite öğrencisidir.
Örgüt bir arı kovanı peteği gibi bağımsız hücrelerce her biri kendi iç hiyerarşinse bağlı olarak işleyen bir düzen kurmuştur. Hâkimlik savcılık sınavı, kaymakamlık sınavı, askerî okullar sınavı gibi her kamu sınavına hazırlık için özel evler kurulmuş bu evlerde örgütün ideolojisini benimseyen öğrencilere sorular verilerek sınava hazırlanmışlardır. Görüldüğü gibi örgütün en temel fonksiyonunu eğitim kadroları icra etmektedir. Gerçekten de örgütün ana omurgasını eğitim kadroları oluşturur. Örgütü taşıyan ve yöneten güç de budur…
Şimdi dershaneleri kapatmanın örgütü neden bu kadar rahatsız ettiğini anlıyor musunuz? Örgüt için dershaneler ve okul sistemi can suyu gibiydi. Dershaneleri kapatmaya kalkmak örgütün beslendiği can damarı kesmek anlamına gelmişti. Örgüt bu yüzden bu kadar hırçınlaştı ve yaralı bir kaplan gibi sağa sola saldırmaya başladı.
Bu nedenle biz şu ana kadar örgütün taşıdığı ve kamuya soktuğu insanlarla mücadele ettik ama örgütün ana omurgası olan eğitim sistemi ile mücadele edebildik mi, sanmıyorum. Türkiye’deki okullar ve üniversitelerin kapasitesini ve mahalleden ile ve bölgeye kadar yapılanmış devasa bir eğitim kadrosunu düşünsenize!
Bu istihbarat örgütü kendi içindeki organizasyonu itibarı ile mahalleden ilçeye, ilçeden ile ve bölgeye olmak üzere hem demografik, hem de ilkokuldan lisansüstü eğitme, sağlıktan askeriyeye kadar kurumsal örgütlenmeye sahipti. Yani bu istihbarat örgütü için çalışan herhangi bir ildeki eleman sayısı 1500 kişiyi bulabilmektedir. “Bu kadar büyük bir istihbarat örgütü mü olur?” diyeceksiniz? Evet, eğer bu örgüt bir zamanlar ülkedeki eğitim sisteminin dörtte birini, ordu ve polisin de büyük çoğunluğunu yönetecek kadar teşkilatlandıysa olur!
Bu köşe yazısı 25.01.2020 tarihinde Türkiye Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
16/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
15/11/2024