TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Geçen hafta en çok Amerikan Washington Post (WaPo) gazetesinde çıkan bir habere takıldım doğrusu. Kasımın 27’siydi. Başlığı hala hatırlıyorum: “Büyük şehirde kelle koltukta bir yaşam (A breakneck life in the in the big city.)”.
Haber, yeni teknolojilerin hayatımıza bugünden getirdiği yaşam biçimi değişikliğini pek güzel anlatıyordu. Değişim üzerinde dedikodu yapmanın anlamı yoktu. Değişim zaten oluyordu. “Geleceğin nasıl olacağını bilemem ama geleceğe geçiş süreci pek nizam-intizam içinde olmayacak” diye düşündüğümü hatırlıyorum haberi okuyunca.
Boş yapmayayım, hemen haberi anlatayım. Çin’de 400 milyon kişi, gün içerisinde yemek siparişi vermek için bu amaçla oluşturulmuş elektronik talep toplama ara yüzlerini kullanıyor. Sipariş edilen yemekleri, müşteriye teslim etmek için ise tam 3 milyon kişi zamanla yarış ediyor. Siparişi zamanında teslim edemeyen işini kaybediyor. Şehirde son derece sıcak bir rekabet sürüyor. WaPo’daki haberin başkahramanı teslimat işi için yakınlardaki köyünden Beijing’e gelen Zhang Pei’di. Fotoğraf, onun işe başlarken ki fotoğrafı. Haberin konusu ise teslimat işindeki bu gençlerin kelle koltukta yaşamıydı. Habere göre, Çin’de trafik kazalarının yüzde 12’si yemek siparişi teslimatı sırasında oluyor.
Müsaadenizle bu habere bakarak, üç sonuç çıkartayım. Şimdi nedir? Yeni teknolojiler hayatımızı süratle değiştirecek diyoruz. Geleceğe bugünden bakarken robotlardan, yapay zekâ uygulamalarından filan bahsediyoruz. Ama değişim hayatımızın her alanında, aynı anda, aynı hızla gerçekleşmiyor. Bu nedenle, bugünden yarına geçiş son derece intizamsız hatta bazen mide bulandırıcı bir biçimde oluyor. Bu ilk sonuç.
Hayatın her alanı yeni teknolojilere aynı hızla intibak edemiyor
Mesela yapay zekâya dayalı yemek siparişi toplamayı hedefleyen, daha önce denenmemiş, hatta harikalar yaratan bir elektronik sipariş portalı tasarlayabilirsiniz. Ama toplanan siparişin söz verilen zamanda yerine iletilmesi için yine bildiğimiz eski şehrin, bildiğimiz kargacık burgacık yollarını ve bildik taşıma yöntemlerini kullanmak zorunda kalacaksınız. O vakit, işte böyle kelle koltukta sipariş teslim edecek bir ağ kurmanız gerekiyor şimdilik. Hayatın her alanı yeni teknolojilere aynı hızla intibak etmiyor.
Geleyim ikinci noktaya, yeni teknolojilerle birlikte insanların bir bölümü işlerini kaybediyor olabilir ama bir bölümü de bu geçiş süreci içinde daha önce hayal edemeyecekleri becerilerini geliştirip iş buluyorlar. Çin’de sipariş teslimi işinde istihdam 3 milyon civarında. Geçici bir geçiş süreci sonucu olarak, şimdilik elbette.
Yemek Sepeti 2000’de kuruldu.
Üçüncü nokta ise Türkiye ile ilgili. Çin’in en büyük yemek siparişi toplama platformu Meitan-dianping. Meitan 2010 yılında kurulmuş. 2015 yılında dianping ile birleşmiş. Bugün şirketin 290 milyon aylık aktif kullanıcısı var. Platformun kayıtlı kullanıcı sayısı 600 milyon civarında. Şirket, dünyanın en büyük yemek siparişi şirketi bu rakamlarla.
Türkiye’de Yemek Sepeti’nin kuruluş tarihi ise 2000 yılı, dikkatinizi çekeyim. Meitan’ın kuruluşu 2010, Yemek Sepeti’nin ki 2000. Nedir? Yeni teknolojilerin hayatımızı değiştirmesi sürecinde hiç de geç kalmış filan değiliz. Orada ne oluyorsa burada da o oluyor. Burada aylık sipariş 10-12 milyon bandında diyor bilenler. Çin’in nüfusu içinde aylık toplam sipariş miktarı yüzde 12’lerde desek, burada yüzde 15’leri rahat aşıyor, hatta başka şirketleri de eklerseniz yüzde 20’lere doğru gidiyor.
Nedir? Değişim kendiliğinden her gün oluyor. Burada da oluyor, orada da oluyor. Şirketlerimizin bir bölümü rekabet süreci için de öne çıkmak için yeni teknolojilerin ne getirdiği ile ilgileniyor, bir bölümü işlerine annelerinden gördükleri gibi devam ediyorlar. Değişmekte olanı dikkate alanlar güçleniyor, değişenin farkında olmayanlar eriyip gidiyor. Bugünden yarına paldır küldür geçiyoruz. Burada da Çin’de de.
Doğrusu ben daha dikkatli olunmasını tercih ederdim
Ama Çin’de olmayıp, burada olana da vurgu yapayım. Kötü makro iktisadi yönetim nedeniyle, şirketlerimizin, bu değişimi nizam-intizam içinde yapabilme imkanları daha da daralmış bulunuyor. Açıktır ki, bu banka bilançoları temizlenmeden, bankalarımızın şirketlerimizin yeni teknolojilere intibakı sürecini finanse edebilmesi mümkün değil. Ekleyin bunun üzerine Sevgili Haluk Bürümcekçi (@Burumcekci) ve ekibinin titiz bir çalışmayla derlediği verilerin çizdiği sürdürülemez dengeyi. İşimiz kolaylaşmıyor, zorlaşıyor. Bankacılık reformunu yapmak düşündüğümüzden daha zor olacak bana sorarsanız.
Sonuçta ne oluyor? Türkiye özelinde, bugünden yarına daha fazla paldır küldür, son derece hazırlıksız geçmekten başka bir çaremiz olmayacak gibi duruyor. Sonra da “Yahu bu yabancı mallar etrafı nasıl böyle sarıverdi?” diye hayret edeceğiz. “Memleketin üretim kapasitesi nereye gitti?” diye boş yere hayıflanacağız. En çok da bugün geçiş yolunu tıkayan, tıkanan bankacılık kanalını aç(a)mayan, “Ali’nin doları Veli’ye, Veli’nin doları Ali’ye…” yöntemi ile kurulan bu garip sükûnet ortamına bakıp övünen, bu arada bugünü iş yapmadan geçiren siyasetçiler hayret etmiş gibi yapacaklar. En çok onlar hayıflanıp dövünecekler. Yalan dolan işte. Aynı 1990’lar...
Tepeden aşağıya inmenin hep iki yolu vardı. Hala da öyle. Birincisi, attığınız her adımı önceden tasarlayıp, dikkat ederek, tek tek basarak tepeden aşağıya inmek. İkincisi, yanlış adım atıp dengeyi kaybederek kayıp yuvarlanarak paldır küldür tepeden aşağıya inmek. İkincisinde yara bere, kırık çıkık içinde kalıyorsunuz ama her iki durumda da aşağıya inmiş oluyorsunuz. İsteseniz de istemeseniz de biz bu tepeden aşağıya iniyoruz. Doğrusu ben daha dikkatli olunmasını tercih ederdim.
Bu köşe yazısı 02.12.2019 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024