TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Dikkatimi geçen hafta iki hadise çekti doğrusu. İlki Yeni Zelanda’nın genç başbakanı Jacinda Ardern’in iki yıllık icraatını anlattığı video idi. Ardern’in icraatın içinden videosu yalnızca iki dakikalıktı. İki dakika. Saatlerce konuşup, yine de incir çekirdeklerini boş bırakmaya alışmış, 20’inci yüzyıl siyasetçilerine duyurmak isterim: İki dakika. Geçen yıl başbakanlığı sırasında izin alıp doğum yapan Ardern bu yeni çağın ilk siyasetçilerinden bana sorarsanız. TikTok çağının ilk siyasetçisi.
Haftanın ikinci ilginç gelişmesi ise Facebook’un CEO’su Mark Zuckerberg’in akıllı telefonlarda hızla yaygınlaşan TikTok uygulamasının düşünce ve ifade hürriyetinin olmadığı bir ülke, Çin, kaynaklı olduğuna dikkat çekmesi oldu. “Bunlar Çinli” demeye özen gösterdi Zuckerberg. İlginç. En azından benim için taşı gediğine koydu.
TikTok yaklaşık 10 saniyelik kişisel videolar hazırlayıp, paylaşabileceğiniz bir akıllı telefon uygulaması. Kullanıcılarının yüzde 41’i 16-24 yaşları arasında ve, evet, onlar dertlerini 10-15 saniye içinde anlatıyorlar. 21’inci yüzyıl böyle. TikTok’u tasarlayanlar en başında ortalama yaş olarak 18’i hedeflediklerini söylemişlerdi zaten. Z kuşağı geliyor, artık üniversiteye gelmeye başladılar bile, dikkatinizi çekerim.
Bugüne kadar, rakip nedir tanımayan, hepsini silindir gibi ezip geçen, bir teknoloji devi, Facebook, öyle anlaşılıyor ki, Çin malı bir teknoloji şirketinin rekabet gücünden şikâyetçi. Bakın bu ilk kez oluyor. Bu kez piyasa hakimiyetine rağmen, rekabet edemediği TikTok’u bel altından vuruşlarla kötülemeye çalışıyor bir nevi. Ne diyor? “Biz Amerikalıyız, onlar ise Çinli”. Neden?
Amerikan The New York Times gazetesine göre, geçtiğimiz bir yıl içinde TikTok uygulaması 750 milyondan daha fazla indirilerek en çok indirilen uygulamalar listesinde birinci sırada yer aldı. Facebook ise 715 milyon indirme ile ikinci, Instagram 450 milyonla üçüncü sırada. Youtube 300 milyonda, Snapchat ise 275 milyonda kalmış. Neredeyse üç yıllık bir geçmişi olan Çin uygulaması, Çin dışında, Amerikalı rakiplerini geride bırakmış. Hangi alanda? Sosyal medyada. Amerikalıların icat ettiği alanda. Hadise veri derlemek ise, Çinliler, Amerikan pazarında etkinliklerini artırıyorlar. Doğrusu benim dikkatimi çekti.
TikTok’un iki avantajı var bana sorarsanız. Öncelikle bu dönemin sosyal medya kullanıcılarının yani gençlerin istediği gibi ses ve görüntülü (audio-visual) bir mesajı, videoyu, lafı uzatmadan, dallandırıp budaklandırmadan iletmenize imkân veriyor.
İkinci olarak ise, aktarmak istediğiniz mesajı kısa bir videoda, etkili bir biçimde iletebilmek için, yaptığınız çekimi kurgulamanıza, düzenlemenize ve gözden geçirmenize imkân veriyor. Elinizde bir nevi bir stüdyo varmış gibi öncelikle bir hikaye/olay kurguluyor sonrasında çekimi yapıp, yaptığınız çekimi gözden geçirip, istediğiniz gibi kesip biçebiliyorsunuz. Gençler zamansızlıktan TikTok kullanıyor değiller yani, istedikleri gibi bir yaratıcılık ve özgürlük alanı tanıdığı için tercih ediyorlar.
Şimdi bu gelişmeye nasıl bakmak lazım? Birincisi, Çin teknoloji firmaları artık Amerikan teknoloji firmaları ile başa baş mücadele edebiliyor. Bundan çok değil 6-7 yıl önce Amerikalılar, Çinlilerin Asya’da İpek Yolu’nu yeniden canlandırma projelerine son derece olumlu bakıyorlardı. Son bir kaç yıldır işin rengi değişti. Ben hadisenin artan veri farkındalığı (data awareness) ile ilgili olduğunu düşünüyorum doğrusu. Artık Çinlilerin veri derleme konusunda Amerikalılarla aynı araçları kullanacağı yeni bir çağın başındayız. Hadise Kuşak ve Yol’un ötesine geçti.
İkincisi, bu yaratıcı yetenekler çağında, yaratıcılığın daha çok özgürlükle mümkün olacağına ve bu nedenle Çin’in ilerlemesinin sınırlı kalacağına dair bir yargı vardı. Şimdi Çinliler de aynı Amerikalılar gibi, genç kuşakların ilgisini çeken yaratıcı uygulama fikirleri ile geliyorlar. Şimdilik TikTok bunu kanıtladı bana sorarsanız. Önyargılarımız ise çöp oldu.
Üçüncüsü, kişisel verilerin korunması konusu böylece artık daha da önemli hale geldi bana sorarsanız. Dün Amerikan firmaları ile ne kadar güvendeysek, bugün de Çin firmaları ile o kadar güvendeyiz. Veri yönetimi konusunda Amerika ile Çin arasında büyük bir fark yok esasen. Çin’de veri kamu mülkiyetinde kabul ediliyor. Amerika’da ise, veri herhangi bir şirketin bahçesinde petrol çıkmasına benzer bir biçimde değerlendiriliyor. Bir nevi, pozitif dışsallık olarak ele alınıp, şirketin malı oluyor. Halbuki Avrupa düzenlemesi veriyi ait olduğu kişiye ait bir meta olarak değerlendiriyor. Veri yönetimi konusunda global ölçekte daha gidecek çok yolumuz var.
Şimdi audio-visual mesaj deyince, bunun Türk toplumu için de son derece uygun olduğunu tespit etmek lazım. Malum biz zaten ezelden beri audio-visual bir toplumuz. Zaten TikTok uygulamasını indirme ve kullanma istatistiklerine bakarsanız Türkiye hep ilk üç içinde yer alıyor benim gördüğüm. Zaten nüfusumuzun yüzde 45,3’ü 1990’dan sonra doğanlardan oluşuyor. Ülkemizde yaklaşık 30 milyon TikTok kullanıcısı bulunuyor yani neredeyse 30 yaş altındaki nüfusun tamamı kadar buna göre. Bu ne demek? Türkiye’nin artık bu veri yönetimi konusunda, dijital hizmet vergisi ötesinde bir fikri olması lazım bana sorarsanız.
Bu kadar mı? Hayır. Şimdi bu TikTok çağında siyasetten hizmetlere, eğitimden eğlenceye her şeyi yeniden düşünmemiz lazım. Multi-tasking çağında uzun geyiklere, dolaylı göndermelere yer yok galiba. Ne bileyim?
Bu vesileyle, dijital hizmet vergisi getirmeden önce bir kez daha düşünmenizi önermiş olayım. Türkiye’nin sanayi politikası öncelikleri yerine, kamu maliyesi öncelikleri ile düşünmesi, başımızı daha önce de belaya sokmuştu. Şimdi mesela neden aradığımız ilaçları istediğimiz gibi bulamıyoruz. Ondan. Bakın söyleyeyim, bu durum yine başımızı belaya sokacak.
Bu arada sözümü unutmadım. Bugünler bana hep 1990’ları hatırlatıyor. Neden böyle diyorum? Yakında anlatacağım.
Bu köşe yazısı 07.11.2019 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024