TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bugünlerde finansal piyasalardaki eğilimlere bakınca insan "Allah sonumuzu hayır etsin" demekten kendisini alamıyor. Görünen o ki, insanlık tarihinin daha önceden bilmediği, haritası çıkarılmamış sularda seyir halindeyiz. Bireysel gayrimenkul kredileri ile ilgili problemler, bizim "Büyük Yatırımcı Yatırım Fonları" demeyi sevdiğimiz, hedge fonları gündemimize derinden yerleştirmişti. Bakın şimdilerde bir de etrafı bu kamu serveti fonları (Sovereign Wealth Funds-SWF) merakı sardı. Finansal piyasalardaki eğilimlerin dikkatle takip edilip, neler olup bittiğinin dikkatle izlenmesinde fayda var. İzlenmeli ki, ne tür etkilere ne tür tepkiler verilmekte olduğu açıklıkla görülebilsin. Öküz altında buzağı ararken daha dikkatli komplo teorileri üretilebilsin. Vallahi bu SWF işi incelikli komplo teorileri için zengin bir kaynak niteliğinde.
Geçen gün biz buralarda 30 Ağustos resepsiyonunda "Kim kime nasıl baktı?", "Ne dedi? Ne dedi?" derdindeyken, İngiliz Financial Times gazetesinde ufak bir haber vardı. Türkiye'nin inanılmaz derecede sığ gündemi ve o gündemin kol saatiyle ölçülebilecek zaman ufku sebebiyle gözlerden kaçmış olabilir. Müsaadenizle bugün sohbete tam da oradan başlayalım. Haber mealen şöyle başlıyordu: "Irak hükümeti, Irak'ın gelecekteki milyarlarca dolarlık petrol gelirlerini nasıl yatırıma dönüştürebileceğini öğrenebilmek için Norveç'ten yardım istedi." Habere göre Irak hükümetinin fon yönetimi açısından ulaştığı adres doğruydu. Daha önce Kazakistan, Doğu Timor, Bolivya, (her neresiyse) Faroe Adaları ve bazı Afrika ülkeleri de Norveç hükümetine aynı amaçla başvurmuş ve destek almaktaydılar.
Buyurun buradan yakın bakalım. Elimizdeki verileri derleyelim: Irak Hükümeti petrolden gelir elde edecek. Bu geliri bir yerlere yatırıp, gelecek için ek bir gelir akımı yaratmak istiyor. Bu amaçla da Norveç'i örnek olarak seçmiş bulunuyor. Şimdi bu verilere dayalı olarak baktığınızda, iki adet sonuç çıkartabilmek mümkün: Birincisi, hükümetler uluslararası piyasalarda portföy yönetiyorlar. Bunlara kamu serveti fonları (SWF) deniyor. Bunlar bizim bildiğimiz yatırım fonları, nitelik itibariyle. İkincisi, Norveç hükümeti dört büyük SWF'den birini yönetiyor. Diğerleri Singapur, Birleşik Arap Emirlikleri ve Rusya. Norveç ve Singapur'unki aslında kamu kesimi emeklilik sisteminin finansmanı amaçlı. Bu dört fon dünyadaki toplam SWF portföyünün üçte ikisini oluşturuyor.
320 milyar dolarlık fon
Önce ikincisinden başlayalım, izninizle. Sonra birinciye bakalım. Norveç'in fonunun toplam tutarı yaklaşık 320 milyar ABD Doları. Fon Maliye Bakanlığı bünyesinde oluşturulmuş. Yönetimini Norveç Merkez Bankası'na bağlı bir fon yönetim şirketi gerçekleştiriyor. Peki, global olarak bakıldığında, ne kadar bir tutardan söz ediyoruz? Amerikan Hazine Bakanlığı verilerine göre 1.5-2.5 trilyon ABD Doları'ndan. Morgan Stanley ise bu tutarın şu anda 2.5 trilyon ABD Doları olduğunu söylerken, 2010 yılında 5 trilyon ABD Doları olacağından bahsediyor. Bu tutarın ne anlama geldiğini bilmek isterseniz, buyurun bir kerteriz noktası: Ocak 2007 itibariyle dünyadaki resmi döviz rezervleri toplamı 5 trilyon ABD Doları civarında. Bugün itibariyle bakıldığında, döviz rezervlerinden ayrılmaya başlayan külliyetli miktarda bir kamu kaynağı bulunuyor.
Meraklısı için bir ikinci referans noktası daha sağlamak mümkün: 2007 yılı Haziran ayı itibariyle, bugünlerde, herkesin, her tarafta, etkilerinden yakındığı hedge fonların toplam büyüklüğü yaklaşık 2.5 trilyon ABD Doları civarında. Şöyle böyle aynı büyüklükte bir yatırım mekanizmasından bahsediyoruz aslında. Onlar nasıl yatırım yapıyorsa, bunlar da öyle yatırım yapıyor. Hatta SWF çok daha muhafazakâr bir biçimde portföy yönetiyor.
Zurnanın zırt dediği yer
Problem aslında döviz rezervlerinin tutulma gerekçelerini aşan fazla miktarda kamu fon birikiminin olması değil şu anda. O ayrıca ele alınabilecek bir nokta. Tartışılan nokta, bu fonların özel finansal piyasalara yakışan bir mekanizma aracılığıyla değerlendirilmesi, işletilmesi. İşte kamu serveti fonları böyle ortaya çıkmış. Aslında Norveç ve Singapur'unkiler oldukça eski. Ancak son dönemde hammadde fiyatlarının hızlı artışı ile birlikte, petrol ihracatçısı ülkelerin elinde hızlı bir fon birikimi gerçekleşmeye başlamış bulunuyor. Bu artışla birlikte rakamlar büyümeye başlayınca diğer fon aktarım araçları arasında SWF da önemli olmaya başlamış bulunuyor. Bu birincisi. Bu tür yatırımları yapan ülkeler de çeşitleniyor.
İkinci nokta ise meselenin zaman boyutuyla ilgili. Mesela alın Norveç Kamu Emeklilik Fonu'nu. Fon 17 yıldır faal. Ancak 1998 yılında gelişmiş ülkelerdeki hisse senetlerine yatırım yapmaya başlamış. 2000 yılından beri ise gelişmekte olan ülkelere de yönelmiş. Şimdilerde SWF'ler her tür ülkede hisse senedi, özel tahvil yatırımı yapıyorlar. İşte galiba bu nokta zurnanın zırt dediği yer olmaya başladı.
Neden? Nedenini anlamak için bu durumda ne olduğuna bir dikkatli bakmak lazım. Bazı devletler, ellerindeki atıl fonları, finansal piyasa enstrümanları aracılığıyla, borsada ve diğer kolektif piyasalarda özel şirketlere aktarıyorlar. Bu şu demek: Kolektif piyasalar aracılığıyla yapılan yatırımları kimin yaptığını izleyebilmek kolay değil. İzlense bile, yabancı devlet yetkililerinin ülkelerinin iktisadi hayatını kontrol etmesini kimse istemiyor. Lütfen buradaki ayrımı bir güzel not edelim: Kimse "Neden yabancılar stratejik sektörlerimizi alıyor" demiyor. Ama "Neden yabancı devlet yetkilileri bazı sektörlerimizi kontrol etsinler?" diye merak ediyorlar.
Her şey garip bir döngüde
Tartışmayı genişletmek de mümkün. Kimse Kremlin tarafından doğrudan kontrol edilen Rus petrol ve doğalgaz tekeli Gazprom'un başka ülkelerdeki enerji dağıtım mekanizmalarını ve hatta Airbus'ı kontrol etmesini istemiyor. Çin ve Singapur hükümetlerinin Barclays bankası ile ABN Amro'yu alıvermesi tüyleri diken diken ediyor. Katar hükümetinin İngiltere'nin süpermarket zinciri Sainsbury'yi alma isteği tartışma yaratıyor.
Etraftaki tartışma ilginç. Ne dersiniz? Her şey garip bir döngüye girmiş gibi durmuyor mu? A ve B ülkeleri birlikte serbestleşme sürecine giriyorlar. Devlet özelleştirme yaparak sanayiden uzaklaşıyor. Sanayi işletmelerinin hisse senetleri borsada işlem görüyor. Sonra A devleti B ülkesindeki, B devleti de A ülkesindeki sanayi işletmelerinin hisse senetlerini topluyor. Sonuçta devlet kendi ülkesinde sanayiden elini eteğini çekiyor ama komşu ülkedeki sanayi tesislerini işletmeye başlıyor. İşler elbette tam böyle değil ama bir taraftan da böyle. Ne demiştik? Buyurun buradan yakın bakalım.
Bu köşe yazısı 01.09.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024