TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Taşımacılığımızın yüzde 92'si karayoluyla gerçekleştiriliyor. Buna karşın yol standardımızın iyi bir düzeyde olmadığı hep yazılıp çiziliyor. Kötü kalitenin bir göstergesi de bu alanda yapılan kamu harcamalarının milli gelire oranının düşüklüğü. Bu oran bize benzer ülkelerde yüzde 5-7 aralığında iken bizde 1.7 dolaylarında. Önemli bir fark var arada. Dünya Bankası'nın yatırım ortamı raporları kötü kalitenin bir başka göstergesine daha işaret ediyor. Mal taşıması sırasında oluşan kayıpların taşınan malın değerine oranı yine bizim gibi ülkelerle karşılaştırıldığında oldukça yüksek.
Elektrik kesintisi nedeniyle şirketler kesiminin uğradığı kayıpların cirolarına oranı yüzde 3.6 düzeyinde Türkiye'de. Gelin bu rakamı bazı ülkelerle karşılaştıralım: Çin'de yüzde 2, Brezilya'da yüzde 1.5, Tayland'da yüzde 1.5 ve Polonya'da yüzde 0.1 düzeyinde. Ya da şu karşılaştırma: Türkiye'deki şirketlerin neredeyse yarıya yakınında jeneratör var. Oysa Çin'de bu oran yüzde 20 düzeyindeymiş. Brezilya ve Tayland'da daha da az. Polonya'da ise sadece yüzde 8.3 düzeyinde bu oran. Jeneratör kullanımının yaygınlığı kesintilerin ne derece vahim düzeyde olduğunun bir başka göstergesi. Enerji kullanımının diğer ülkelere göre daha pahalı olması bir yandan, bu kesintilerin maliyeti diğer yandan, rekabet gücümüzü olumsuz etkiliyor.
İşgücü piyasasında her ülkenin bir dizi düzenlemesi var. Bu düzenlemelerin çalışanın hakkını koruması gerekiyor. Aynı zamanda da istihdamı caydırıcı olmamaları gözetiliyor. Hayatın başka alanlarında olduğu gibi bu iki amaç kimi zaman çelişebiliyor. Arada bir denge kurmak gerekiyor.
Bir anketle, bu düzenlemelerin istihdam ve üretime kısıt getirdiğini düşünen şirketlerin toplam şirketler içindeki payına göre uluslararası bir karşılaştırma yapılmış. Tayland'da bu oran yüzde 11 dolayında. Polonya'da ve Şili'de ise Tayland'ın iki katı düzeyinde. Türkiye'de bu oranın aldığı değer yüzde 46. Bir teselli bulmak mümkün hemen bu tür kıyaslamalarda: Brezilya'da bizden daha yüksek.
Bizim yetişkinlerimizin sadece yüzde 27'si lise (düz, teknik ve diğerleri) mezunuymuş. Oysa AB ülkelerinde bu oran yüzde 65, ABD'de ise yüzde 87 dolaylarındaymış. Şüphesiz her diplomalı iyi eğitilmiş anlamına gelmiyor. Eğitim kalitemizin oldukça yetersiz olduğuna dair sanırım çok sayıda istatistiğe değinildi basında son zamanlarda.
Dünya Bankası'nın 2005 yılındaki Eğitim Sektörü Çalışması'nda da buna benzer bir istatistik var. 15 yaşındaki öğrencilerin temel eğitim (okuma, fen, matematik) düzeyleri ülkelere göre karşılaştırılıyor. İnanılmaz ölçüde iç karartıcı sonuçlar. Vermeyeyim daha iyi.
Mikro reformlar dediklerimiz bunlara benzer sorunlara çözüm getirmeye çalışan reformlar. Bunlar sadece birkaç tane örnek. Geçmiş yazılarımda başkalarına da değindim. Önümüzdeki ülkelere yaklaşmak, refah düzeyimizi artırmak istiyorsak bunlara el atmamız gerekiyor. Çözebilmek için uzunca bir zamana gereksinmemiz var. Bir yerden başlamak gerekiyor ama. Gelişmiş ülkelerle farkı kapatmak bir tarafa, psikopat yetiştirmemek için gerçekleştirmeliyiz bunları.
Bu yazı 25.01.2007 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.