TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Tarımsal ürünlerin en yoğun hasadının yapıldığı dönemde gümrük vergilerinin değiştirilmesi-düşürülmesi ülkemizde uygulanan tarım politikalarının ne noktaya geldiğinin bir göstergesidir.
Ulusal tarım politikası, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın liderliğinde ilgili diğer bakanlıklar ve kuruluşlarla birlikte belirlenmekte olup, geçtiğimiz aylarda “Milli Tarım Politikası” olarak bizlere sunulmuştur.
Ancak son dönemlerde bu politikalar yapılan müdahalelerle farklılaştırılmakta ya da dönüştürülmektedir. Ekonomi, Maliye, Kalkınma, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı ve Merkez Bankası bu aşamada ana aktörler olmakta ve hemen tümü kendi bakış açıları ve beklentileri doğrultusunda tarım politikalarına farklı düzeylerde müdahalelerde bulunmaktadır.
Bazı tarımsal ürünler açısından yetersiz de olsa “üreten” Türkiye, söz konusu müdahalelerle ithal eden Türkiye konumuna daha da yakınlaşmakta ve ithalat lobisi tarımda özellikle sosyal yapıyı hemen hiç dikkate almadan orta ve uzun vadede olumsuzlara yok açabilecek kararlar alınmasının yolunu açmaktadır.
İçinde bulunduğumuz yılın ikinci yarısında 2017 yılı tarımsal destekler açıklanmakta ve yeni üretim kararlarının alınması konusunda çiftçiler kararsız kalmakta ya da gelecekte yapacakları üretimleri konusunda karamsarlığa kapılmaktadırlar. Bu arada Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı’nın değişmesinin ortaya çıkardığı belirsizlik ya da geçiş dönemi hem bitkisel üretim hem de hayvancılık konusunda yatırım ve üretim kararı verecek kişileri olumsuz olarak etkilemektedir.
Bu kapsamda açıklanan tarımsal desteklemeler ve ithalat konusundaki açıklamalar üreticileri ve ilgili oldukları sektörün tüm aktörlerini önümüzdeki yıla ilişkin üretim kararı almaları konusunda kararsızlığa itmektedir. Öte yandan etkin olamayan pazarlama kanallarının yapısı, üretim fazlası ya da azlığı olan ürünlerin asimetrik fiyat oluşumları üretimin yapısını bozmaktadır. Özellikle fiziksel yapılar açısından yaşanan yetersizlikler nedeniyle üretim, ekim alanı, verim tahminleri konularındaki eksiklikler, gerek girdi temin eden firma ve kurumların gerekse ürün işleme konusundaki tarımsal sanayi konusundaki firmaların da üretim ve tedarik politikalarındaki yetersizlikleri tetiklemektedir. Bu durumda da kısa vadede ithalat ile sorunlar-fiyat ve arz dengelemesi ile- giderilmeye çalışılmaktadır. Oysaki tarımdaki üretim süreçleri ve üretim kararlarının kısa vadeli olmaması ya da bu kararlardan hızlı geri dönüşlerin yaratacağı ekonomik ve sosyal sıkıntılar göz ardı edilmemelidir.
Kırsal alanda politikalardaki hızlı değişimlerden dolayı yaşanan ekonomik sorunlar, belirsizlikleri ve sosyal sorunları daha da arttırmaktadır. Bu da kırsal alanda yaşanan göçü daha da arttırmakta ve kırsal alandaki doğal kaynakların etkin kullanımını azaltmaktadır. Ekilen-dikilen alanlar azalmakta, çayır ve meralar etkin kullanılamamakta, birim alandan ve birim hayvandan alınan verimler potansiyellerinin oldukça altında kalmaktadır. Bu verimsizlik, kullanılan girdiler ve teknolojiler de istenilen düzeylere çıkılmasına engel olarak durmaktadır.
Özellikle tüketici enflasyon rakamları üzerinde gıda ürünlerini etkisi sanki bugün keşfedilmiş gibi davranılarak sadece sivri biber, domates gibi ürünleri suçlu ilan etmek sorunu çözmeyecektir. Bundan 10 yıl önce 1 litre mazot 1TL ve sanayi domatesinin üretici satış fiyatı 0,25 TL/kg iken, şimdi yani 10 yıl sonra bu rakamlar; mazot 4,5 TL/litre ve sanayi domatesi üretici satış fiyatı yine iyimser olarak 0,25 TL/kg’dır. Belki çiftçinin üretime devam etmesi sadece verimde ortaya çıkan artışla devam ettirilebilmektedir. Hemen tüm girdilerin-işçilik hariç dövize endeksli olduğu tarımsal ürünlerin üretiminde bunu gerçekleştiren çiftçilerimizi kutlamak ve korumamız kaçınılmazdır.
Öte yandan çiftçilerin artık bireysel olarak değil aktif çalışan üretici organizasyonları-kooperatifler, birlikler, örgütler, vb.- etrafında toplanarak hem girdilerine hem de pazarlarına etkin ulaşmasını sağlayacak sistemlerin geliştirilmesi kaçınılmazdır. Çok acil olarak gerekli bilgilendirme, bilinçlendirme, farkındalık çalışmaları yapılarak pasif haldeki kırsal nüfusun ve kullanılmayan üretici kaynakların harekete geçirileceği yapıların oluşturulması da “etkin” bir tarım politikası haline getirilmelidir. Böylece kısa vadeli çözümlerin yerine uzun vadeli “üreten ve kırsal alanda refahın geliştiği” bir Türkiye söz konusu olacaktır.
Fatih Özatay, Dr.
25/12/2024
Güven Sak, Dr.
24/12/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
23/12/2024
Selin Arslanhan
23/12/2024
Burcu Aydın, Dr.
21/12/2024