TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
16 Nisan 2017 tarihinde yapılan halkoylamasıyla çok önemli bir anayasa değişikliği kabul edildi. Halkoylaması bitti ama halkoylaması sonrasında başlayan tartışmalar halen devam ediyor. Özellikle Yüksek Seçim Kurulu’nun seçim sürecinde verdiği ve hukuken oldukça tartışmalı karar, siyasal ve toplumsal hafızamızda iz bıraktı. Sonuçlara ilişkin hukuki aşamalar geçildikçe ve özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi süreci başladığında bu tartışmanın ağırlaşarak devam edebileceğini öngörmek zor değil.
Halkoylamasına ilişkin tartışmalar devam ederken Türkiye'nin gündemine bu kez “uyum yasaları” konusu girdi. Bir bütün olarak hukuk sistemini, tam olarak 2019’da yürürlüğe girecek olan “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” ile uyumlu hale getirmek için yürürlükteki mevzuatın gözden geçirilmesi TBMM’nin önümüzdeki dönemde kotarması gereken en önemli işlerden biri olarak ajandaya kaydedildi.
Hukuk kurallarının meşruiyeti, yani bu kuralların benimsenip onlara saygı gösterilmesi, içerikleri kadar yapım yöntemleri ile de ilgili bir meseledir. Belli bir kurala muhatap olanların, bu kuralın oluşumuna katkıda bulunmaları, onlar açısından bu kuralı daha kolaylıkla kabul edilebilir ve uygulanabilir kılar. Bu tespitlerden yola çıkarak uyum yasalarının yapım sürecine ilişkin gözlemlerimizi ortaya koyabiliriz: Birincisi, halkoylamasında kabul edilen anayasa değişikliği paketinde yer alan geçici hükümlere göre, uyum yasalarının altı ay içerisinde yapılması gerekmekte. Böylesine önemli bir yasama faaliyetinin altı aylık bir zaman dilimine sıkıştırılması yapılacak işin niteliğini olumsuz yönde etkileyebilir. TBMM Başkanlığı’nın bir liste hazırlayarak değiştirilecek yasaları belirlemesi, bu listeyi milletvekilleri ve siyasal parti gruplarıyla paylaşması ve her bir yasaya ne kadar süre ayrılacağına birlikte karar verilmesi uygun bir çözüm olabilir.
İkincisi, uyum yasaları yapılırken mutlaka TBMM’de temsil edilen tüm siyasal partilerin katılımı talep edilmelidir. Halkoylamasında kabul edilen anayasa değişikliği teklifi için böyle bir mutabakat aranmamıştı. Esas olarak AK Parti’nin projesi olarak takdim edilen bu değişiklik, MHP'nin desteğiyle TBMM’ye geldi ve kabul edildi. Muhalefet bu sürecin tamamen dışında, hatta karşısındaydı. TBMM Anayasa Komisyonu’nda yaşanan sert tartışmaları hatırlayalım. Bu kez aynı şeylerin yaşanmaması ve iktidar-muhalefet arasında fay hatlarının daha da derinleşmemesi için, uyum yasaları geniş bir mutabakat zemininde tartışılmalı. Muhalafet partileri halkoylaması sonucunu meşrulaştırmamak için halkoylasması sonrası yasama faaliyetlerine katılmama eğiliminde. En son TBMM’de HSK için yapılan seçimlerde bunu yaşadık. Burada iş daha çok iktidar partisine ve onu destekleyen MHP’ye düşüyor. Bu iki parti uyum yasalarını muhalefeti dışlayarak yapmak yerine, muhalefetin söylediklerine kulak vererek, diyalog zemini oluşturarak süreci yönetmeli. Bunu sağlamak için 2011-2013 arasında TBMM’de yeni bir anayasa yapmak için çalışmalarını yürüten “Uzlaşma Komisyonu”na benzer bir “ad hoc” komisyon oluşturulması düşünülebilir.
Üçüncüsü, uyum yasalarının yapım sürecinde anayasa değişikliği sürecinde düşülen hatalara düşülmemeli ve taslak metinlerin kaleme alınması ve kaleme alınan metinlerin değerlendirilmesi aşamasında sivil toplum örgütleri ve akademiyanın uzmanlığına başvurulmalı.
Sonuç olarak, uyum yasalarının yapım süreci anayasa değişikliğinin kabul edilmesinden sonra toplumsal ve siyasal coğrafyada ortaya çıkan gerilimin artmasına sebep olacak bir sürece dönüşmemeli. Uyum yasaları da en az anayasa değişikliği kadar önemli. Muhalefeti dışlayan tavrın sürdürülmesi, marjinal bir çoğunlukla kabul edilmiş olan anayasa değişikliğine ilişkin halihazırda devam eden tartışmaları yeni bir krizle derinleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Burcu Aydın, Dr.
08/03/2025
M. Coşkun Cangöz, Dr.
07/03/2025
Fatih Özatay, Dr.
07/03/2025
Fatih Özatay, Dr.
05/03/2025
Güven Sak, Dr.
04/03/2025