TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Yılın son günü 2006'ya ilişkin bir şeyler yazayım diye oturdum bilgisayarın başına. Rakamlara boğmadan ne yazabilirim diye düşünürken, '2006'nın iktisadi açıdan en belirgin özelliği neydi?' sorusuyla işe başlayayım, arkası nasıl olsa gelir dedim. Nasıl 'arkaysa' bir türlü gelmedi. Aldı bir düşünce beni. 'Yahu, sahiden neydi?'
İşsizlik az biraz da olsa düştü. Enflasyon tek haneli rakamların en üstünde bir yerde çakıldı kaldı. Büyüme hızı ikinci yarıda ilk yarıya kıyasla daha düşük bir düzeyde oldu. Yıllık olarak bakıldığında ise uzun dönem ortalamasının üzerinde seyretti. Kamu maliyesine ilişkin göstergeler daha da iyileşti. Cari işlemler açığı ise yeni bir rekor kırdı. Mayıs ayında başlayan ve birkaç ay süren çalkantı sırasında yukarıya zıplayan faiz bir türlü düşmedi. Buna karşın, aynı olumsuzluğun gözlendiği kur, yılın sonuna doğru çalkantı öncesindeki düzeyine doğru inişe geçti.
Bunların hepsi tamam. İflah olmaz iyimserleri de her daim karamsarları da tatmin edecek bir şeyler var bu gerçekleşmelerde. Biraz daha ayrıntı katılabilir. Büyümenin alt kalemlerine inilebilir.İhracat ve ithalat için bir şeyler çiziktirilebilir. Falan... Koca 2006'yı iktisadi açıdan tanımlamak için yukarıdaki 'sıradan' paragraflar yeterli mi?Olabilir. İlla sıradışı bir şey olması da gerekmez. Sıra dışı bir şeyler bulmak çabası bir tarafa, kanımca iki önemli gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi 2006'da yaşadıklarımız. Sıralamaya çalışayım bunları.
Birincisi, aymazlık başa bela. 'Aymaya' başlasanız da aymaz döneminizde işlediğiniz günahlardan bir çırpıda kurtulmak mümkün olmuyor. 2002 başından bu yana aldığımız mesafeye bir bakın. Türkiye ekonomisi tartışma götürmez bir şekilde çok daha iyi bir yerde. Oysa geride bıraktığımız yıllarla karşılaştırma yapmayıp sadece 'anın' fotoğrafını çekersek hafiften ürperebiliriz. Hala borcumuz yüksek, enflasyon yüksek, faiz yüksek, işsizlik yüksek. Cari açık ise 'an'da da yüksek, geçmişe kıyasla da.
Diğer bir ifadeyle, geçmişe kıyasla çok daha az kırılganız. Ama kırılganız. En büyük kanıtı da mayıs ayında başlayan çalkantıların, 'biz ve bize benzer ülkeler' arasında en çok bizi etkilemesi. Olumsuz yönde. Karar alıcıların bu önemli noktayı hiç unutmamaları gerekiyor. Özellikle de 2007 yılında. Alacakları kararlar ekonomiyle ilgili olmasa da. Hatta özellikle ilgili olmayan alanlarda. Örnek mi? Basit; yaklaşan iki seçim.
İkincisi, durup dururken daha az 'kırılgan' olmadık. Biz yaptık bunu. Mayıs 2001'den bu yana yapılanlar, takvimi 2000 ya da öncesinde kalmışlar için ancak 'hayal edilebilir' şeyler. Oysa gerçekleştirdik. Şimdi 'vites değiştirme' zamanı. Yapılanlarla yetinmeme zamanı. Belirgin biçimde azaltmamıza karşın ikide bir 'başımıza kakılan' kırılganlıklarımız bunu dayatıyor. Sadece o değil: AB'ye hızla yakınsama isteğimiz bunu zorunlu kılıyor.
Uzun yıllardır alıştığımız bir büyüme hızımız var. Ortalama olarak bakılınca yüzde 4'ler dolayında. Bunu mutlaka artırmamız gerekiyor. Yüzde 7'lere yükseltebilirsek eğer, arzuladığımız düzeye çok daha hızlı gelebileceğiz. Önümüzdeki en önemli sorun, dolayısıyla, sürdürülebilir büyüme hızını nasıl artıracağımız. Bunun yolu iyi tasarlanmış bir mikro reform paketinden geçiyor. Uzun yıllar sürecek bir çaba gerektiriyor bu. Bir yerinden başlamalıyız. Son beş yılda gerçekleştirdiklerimiz bu açıdan umut veriyor; yapabiliriz.
Bu yazı 01.01.2007 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.