TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Genç insanlar politikadan hoşlanmıyorlar. Bir yere seçilerek gelmenin şerefli bir iş olduğunu düşünmüyorlar. Politikacıların yalancı olduğuna inanıyorlar. İkiyüzlü olmanın, siyasetçi olmanın ön şartı olduğu kanaatindeler. Üstelik bunlar 2000’lerin çocukları, yani 13-25 yaş arası gençler. Soğuk Savaş’ın ne olduğunu bilmiyorlar. Sovyetler Birliği’ni tarih kitaplarından okumuşlar. Küba ve Kuzey Kore’nin nasıl olup da olduğundan haberleri yok. Microsoft’un kuruluşunu ve Bill Gates’i herhalde hayal meyal hatırlıyorlar. Ama Mark Zuckerberg’i ve Facebook’u çok iyi biliyorlar. Elon Musk ve Tesla’dan haberdarlar. Steve Jobs ve Apple’ı bilmemeleri düşünülemez. Onların başka kahramanları var. İş yapmanın ve başarının tanımı onlar için bir başka.
Bu gençlerin yüzde 81’i, gece yatarken akıllı telefonlarını hemen ulaşabilecekleri bir yere koyuyorlar. Yüzde 74’ü, uyanır uyanmaz önce akıllı telefonlarına uzanıyorlar. Yüzde 97’si, sabah tuvalete cep telefonları ile gidip mesajlarını kontrol ediyorlar. İşte bu gençlerin yüzde 90’ı siyasete girmeyi, bir yerlere aday olmayı filan düşünmüyor. Neden? Çünkü siyasetin yalan ve dalavereden ibaret olduğu ve hiç bir toplumsal faydaya katkısı olmayacağı kanaatindeler. O nedenle, ankete katılan 4000 gençten biri işte tam da şöyle demiş: “Siyasete gireceğime, gider inek sağarım daha faydalı olur.” Hani, hiçbir iş yapamıyor olsam, bir becerim filan olmasa, siyasete girmektense inek sağmak daha faydalı bir iş olur hesabı yani.
Brookings Enstitüsü’nün Amerikan okullarında 13-25 yaş arası 4000 katılımcı ile yaptığı araştırmanın sonuçları ana hatları ile böyle. Amerikan gençleri siyasete girmenin şerefli bir iş olmadığını düşünüyorlar. Brookings Enstitüsü için çalışmayı yapanlar, gençlerin siyasetle ilgilenmemesinin siyasetin geleceği açısından neden olumsuz bir durum olduğunu anlatıyordu. Doğrusu ya, Amerikalılar bu duruma bozulmuşlar. Çocuklar siyasetle ilgilensinler diye, acaba akıllı telefonlara bir dizi siyaset uygulaması indirmek mümkün mü olsa diye tartışıyorlardı. “Bölgenizde seçimle görev alınabilecek ne tür makamlar vardır?” gibi çocukları özendirmek amaçlı önerileri filan vardı.
Peki, neden böyle oluyor?
Amerikalı araştırmacılar, siyasetteki kutuplaşma ortamında yetişen bu gençlerin siyaseti yalnızca bir itişme alanı olarak gördüklerinin altını çiziyorlardı. Hizmet alanı değil, rakibine tekme atma alanı bir nevi. Bu durumun gençleri siyasetten ve siyasetle ilgilenmekten soğuttuğunu söylüyorlardı. Ben notu okurken, babamın siyaset öğüdünü hatırladım doğrusu. “Sakın ha, siyasetle ilgilenme, milleti annene ve bana sövdürme.” Cevaplara bakarsanız, gençlerin kafasındaki siyaset imgesi, aynı babamın kafasındaki siyaset imgesi gibi bir şey. Kötü yani.
Ama ben bir başka faktörün daha etkili olabileceğini düşünüyorum. Amerikan Kongresi’nde yaş ortalaması giderek yükseliyor. 1800’lü yıllarda ortalama bir Kongre üyesinin ortalama yaşı 40’ların ortasındaymış. Şimdilerde bu ortalama, Amerikan Senatosu için 62’ye, Temsilciler Meclisi için ise 57’ye yükselmiş. Özellikle bu son Kongre’de komite başkanlarının yaş ortalaması 80’e yaklaşıyor. Ne bileyim? Gençlerin kafasında gençliklerinde inovasyon yapmış, çok para kazanmış idoller var. Doğrusu ya, ortada hiç de öyle siyasi bir idol yok. Bir başarı öyküsü bile yok. Yalnızca bir avuç “odur, yok budur diye durmadan birbiri ile itişen, suyun başını tutmuş yaşlı insan var. Haliyle insan bozulur tabii. Hem derslerini bilmiyorlar hem de herkesten daha yaşlılar.
Peki, bizde nasıl? 1977 seçimlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yaş ortalaması 44,5 olmuş. 1973’te bu oran 45’lerdeymiş. Sonra 2002 seçimlerinde 48, 2015 seçimlerinde ise 50 olmuş. Ne olmuş? 1977’den beri mecliste ortalama yaş sürekli artarak 50’ye dayanmış. Amerika’da zaten ortalama olarak yaşlı bir nüfus var ama Türkiye henüz öyle değil. Nüfusumuz genç ama meclisimiz her seçimde biraz daha yaşlanıyor. Kutuplaşma desen, o da var. Biz de Amerikalılar kadar endişelenip etrafa baksak yeridir bence.
Yaman meraklanıyorum bu çalışmayı okuduğumdan beri. Daha yakınlarda bizim üniversite sınav sonuçları açıklandı. Üniversite sınavlarına ilişkin pek çok olumsuz söz söyleyebilirim ama yıllardır farklı üniversitelerde ders veren biri olarak, üniversite sınavlarının gençleri bir nevi parlaklık sırasına koyduğuna şahitlik edebilirim. Buna göre, yıllar boyunca her dönemin en parlak gençleri acaba siyaseti bir meslek olarak tercih ediyorlar mı?
Etmiyorlarsa şapkayı önümüze koyup düşünmemiz lazım. Türkiye’nin en iyi beyinleri siyaseti tercih etmiyorlarsa, edemiyorlarsa biz kimleri seçiyoruz?
Bu köşe yazısı 11.08.2015 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024