TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Sabahları CNBC-e'ye bakınca insan nerede yaşadığını şaşırıyor. Bir yandan Çin Merkez Bankası'nın faiz artırım kararı, öte yandan "Acaba Japon merkez bankası ne yapar?" endişesi. Büyüme rakamları konuşuluyor. Ama konuşulan Çin'in ya da Japonya'nın büyüme rakamları. Bir bakıyorsunuz, konu finansal sistemin sağlığına gelmiş. Konuşma konusu: Amerikan finansal sistemi. Arada ufak ufak Türkiye seçimleri de gündeme girmeye başlıyor. Türkiye'de olduğunuzu böylece anlıyorsunuz.
Zaman işte böyle bir zaman oldu. Eskiden yalnızca Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile ilgiliydik. Şimdi bizim gibi ülkeler ligindekilere de yakından bakmak zorunda kalıyoruz. Eskiden etrafta global şirket denilince yalnızca ABD şirketleri olurdu. Şimdi artık bizim gibi ülkelerden de global şirketler çıkıyor. Zaman değişiyor.
Müsaadenizle bugün gündemimize ufak ufak girmeye başlayan iç siyaset tartışmaları ile ilgili bir çerçeve çizelim. 2007 yılında ekonomimizi etkileyebilecek üç temel riskten söz edebilmek mümkün gibi görünüyor. Bunlardan ilki dünya ekonomisindeki gelişmeler. İkincisi Türkiye'yi etkileyebilecek dış siyasi gelişmeler. Üçüncüsü ise iç siyasi gelişmeler.
Türkiye ekonomisi 2007 yılında global ekonomi ile ilgili tartışmalardan elbette bağımsız olmayacak. Daha önce vurguladık. 2001 krizi sonrasında, Türkiye ekonomisindeki toparlanma, Türkiye ekonomisinin global ekonomiye artan ticari ve finansal entegrasyonu ile birlikte gerçekleşti. Türkiye ekonomisi artık global ekonomideki dalgalanmalardan eskisinden daha fazla etkileniyor. Uygulanan kur rejimi de buna olanak sağlıyor.
Peki, ne oluyor global ekonomide? Fon yöneticileri önümüzdeki dönemde ne yapmaları gerektiğine karar vermeye çalışıyorlar. Bu arada son on yıldır para kazanmalarına yol açan mekanizmanın para kazandırmaya devam edip etmeyeceğinden emin olmak istiyorlar. Türkiye ekonomisi için 2007 yılında ilk çalkantı riski buradan kaynaklanıyor. Ama dikkatinizi çekelim, buradan kaynaklanacak risklerin 2007 yılında kalması ihtimali yüksek görünüyor.
Arada ne olursa olsun, global fon yönetimi ortadan kalkmayacak. Bizim gibi ülkelere fon akımı bir biçimde devam edecek. Bugüne kadar sergilediği performans ve bundan sonrası için vaat ettikleri nedeniyle Türkiye de bu fon akımlarından pay almayı sürdürecek. Ülkemizde şirket ve banka bilançolarının kur riskine karşı daha sağlıklı bir şekilde tasarlandığını da dikkate alırsanız, 2007 yılındaki risklerin 2007 yılında kalması ihtimali yüksek duruyor. Çalkantı olacak ama bugünkü çalkantı yarınki çalkantılardan bağımsız olacak.
Gelelim ikinci risk faktörüne: "Dış siyasi gelişmeler" demiştik. Dış siyasi gelişmeler denildiğinde, herkesin aklına hemen Irak'ın parçalanması, Türkiye'nin bir savaş sarmalına kapılması geliyor. Burada da resme, daha dikkatli bakmakta fayda var. Bir ülkenin öyle bir yıl içinde parçalanabilmesi mümkün değil. Ortada uzun vadede etkisini gösterecek gelişmeler var. Şimdiki resme bakıp, hemen bugün için endişelenmeye gerek yok. Irak'ta da Suriye'de de İran'da da daha ortada olmuş bitmiş bir hadise yok. Olumlu ve olumsuz gelişmeler var. Ama bu gelişmelerin henüz bir sonucu yok. Dolayısıyla 2007 yılında bu alanda ortaya çıkacak gelişmeler, 2008 yılında "sonucu bugünden belli" bir sürece yol açmayacak. 2007 yılında olacak olanların, gerçekleşecek risklerin 2008 yılına taşan kesin sonuçlara yol açmasını beklememek gerekiyor.
Gerek global ekonomideki çalkantıların, gerekse de dış siyasi risklerin yol açabileceği çalkantıların temel bir özelliği var: 2007 yılındaki çalkantının 2007 yılında kalma ihtimali yüksek. Ama bakın üçüncü risk faktöründe durum hiç de öyle değil. 2007 yılında iç siyaset konusunda Sayın Başbakanımızın yapacağı tercihler yalnızca 2007 yılını değil, sonrasını da derinden etkileyebilecek. Dolayısıyla önceki iki risk faktörünün aksine, çifte seçim bahsinde olup bitecekler, 2008'den 2014'e giden birbirine bağlı bir çalkantılar dizisine neden olabilir görünüyor. Yalnızca tek bir seçenekte 2007 yılının risklerinin 2007 yılında kalması mümkün görünüyor: Sayın Başbakanımızın tercihini cumhurbaşkanlığı seçimlerinde uzlaşmayı öne çıkarmak yönünde kullanması.
Üzerinde durulması gereken nokta herhalde şu olmalı: Siyasetin 2007 yılı kararları 2008 ve sonrasını da ipotek altına alacak mı? Yoksa 2007 yılının siyasi kararları, 2008'den itibaren gündeme getirilebilecek yeni bir iktisadi hamlenin başlangıç noktası olabilecek mi?
Dikkatinizi bir noktaya çekerek bitirelim: Türkiye'de ilk kez bir seçim zamanında yapılıyor. AKP neredeyse beş yıldır iktidarda. Peki, bu iktidar döneminin son iki yılında ilk üç yılına benzer bir hamle görebiliyor musunuz? Neden acaba?
Bu köşe yazısı 20.03.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024