TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
"Yok artık" demeyin. Önce bir izlenimlerimizi dinleyin lütfen.
Türkiye artık siyasetin doğrudan etkisi altında günler geçiriyor. Çifte seçimin etkilerini hayatımızın her alanında yoğun bir biçimde hissediyoruz ve hissedeceğiz. Bundan böyle olup bitenlere bakarken, günlük hayatımızla ilgili kararları gözden geçirirken, aklımızın bir köşesinde hep siyasetle ilgili bir dizi parametre olacak. İyi olan; günlük kararlarımızı alırken siyasetin aklımızı, karar alma süreçlerimizi gölgelememesi, bizi etkilememesidir. Kötü olan, siyasetin günlük kararlarımız üzerindeki gölgesinin giderek büyümesidir. O büyüyen gölge, toplumumuzu iki büyük kampa ayıracak, derin bir çizginin netleşmesi ile olabilir ancak. İletişimi reddeden iki büyük kampa ayrılmak yalnızca kötüdür. Bu, Türkiye'nin Ukraynalaşması demektir. Bugün için, üzerinde en çok çalışılması gereken siyasi proje, Türkiye'nin Ukraynalaşmasının önlenmesi olmalıdır. Türkiye, Ukrayna olmamalıdır.
Hafta sonu Ankara'da gerçekleştirilen demokratik toplantı ve sonrasında Anıtkabir'i ziyaret eden yüz binlerin bir problemi vardı. Türkiye'de, cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda, problemi olanların bir avuç bürokrat olmadığını cumartesi günü Anıtkabir'i ziyaret eden yüz binler herhalde herkese gösterdi. Biz, bu hafta sonu ile birlikte, herkesin, ortadaki resme bir kez daha bakma gereğini hissedeceklerini düşünüyoruz.
Tandoğan Meydanı'nda toplanan yüz binlerin bir problemi vardı. Eminiz ki, tam tersi problemi olan yüz binler de vardır. Önemli olan, farklı görüş sahiplerinin olması değildir. Önemli olan, siyasi kamplaşmanın günlük hayatı etkiler hale gelmesinin önlenmesidir. Önemli olan, bir arada davranabilme yeteneğini yitirmemektir. Türkiye'de cumhurbaşkanlığı seçimleri etrafında başlayan tartışma sürecinin kalıcı yaralar açmasını önlemek birincil siyasi öncelik olmak durumundadır. Bizim, bir süreden beri, bu sütunlarda, "2007 yılının riskleri 2007 yılında kalmalıdır" derken söylemeye çalıştığımız tam da budur. Türkiye'nin sağduyulu siyasi liderliğe tam da bu günlerde ihtiyacı vardır.
Şimdi etrafta yaygınlık kazanan "Piyasalar sakin" söyleminin sonu yoktur. Biriken siyasi riskler eninde sonunda, ülkenin ekonomik potansiyelini etkileyecektir. Madem bugün lafa Ukrayna ile başladık, müsaadenizle Ukrayna diyerek devam edelim. Son günlerde gözlerden kaçan bir ufak haberi hatırlatalım isterseniz.
Nisan ayının başında kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor's (S&P) Ukrayna'nın uzun vadeli görünümünü "istikrarlı"dan "negatif"e çevirdi. Görünümdeki bozulmanın nedeni doğrudan siyasi risklerdi. Siyasi risklerin iktisat politikası tasarımı sürecini olumsuz etkileyebileceğine dair yükselen kanaat Ukrayna'nın görünümünün bozulmasına neden olmuştu. S&P'dan yapılan açıklamada, "yaygın bir anayasal kriz, iktisadi karar alma sürecini felç etmek suretiyle ülkenin ekonomik potansiyelini olumsuz etkileyebilir" denmekteydi. Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında, Türkiye'nin yaygın bir anayasal krize sürüklenme olasılığı acaba ne kadardır? Bunu engelleyebilecek devlet adamları etrafta var mıdır?
Ukrayna'da "Turuncu Devrim"in tarihi 2003'tür. Görünümdeki bozulmanın tarihi ise ancak Nisan 2007'dir. Aradan yaklaşık dört yıl geçmiş ama Ukrayna bir türlü istikrar bulamamıştır. Ukrayna'nın istikrar bulamamasının ardında, toplumun iki büyük kampa ayrılmış olmasının hiç mi payı yoktur? Yoksa neden tam da burada mı yatmaktadır?
Son dönemde tüm dünyada siyaset ile ekonomi arasındaki ilişkinin giderek kopmakta olduğu yanlış bir tespit değildir. Gerçekten de siyasetin, "ekonomi için iyi olan"ın yapılmasını engelleyebilme imkânı sınırlanmıştır. Bollaşan ve hareket alanı genişleyen uluslararası fonlama imkânları, siyaset ile ekonomi arasındaki bağlantıyı zayıflatmıştır. Ancak geniş çaplı bir siyasi krizin beceremeyeceği olumsuzluk yoktur.
Hal böyleyse yapılması gereken açıktır: Cumhurbaşkanlığı seçimleri kamplaşma değil, uzlaşma zemini olarak kullanılmalıdır. Yeni cumhurbaşkanımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde geniş bir mutabakatla seçilmelidir.
Türkiye bir an önce asıl gündemine geri dönmelidir: Büyüme süreci nasıl yeniden bereketli hale getirilecektir? Büyüme süreci dışlayıcı olmak yerine nasıl kapsayıcı kılınacaktır?
Kontrolsüz siyasi kriz kötüdür. Kontrollü siyasi kriz alanı dardır. Siyasetçilerimiz kriz kontrolünde pek mahir değillerdir.
Bu köşe yazısı 17.04.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024