TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Her gün manasızlık anlatılmaz. Bir memlekette bütün işler de tersine gitmez. Mutlaka iyi giden bir şeyler de vardır. O nedenle, ben arada bir “bugünlerde memlekette iyi neler oluyor?” diye de bakmaya gayret gösteririm. İtiraf edeyim, memleketin bu gündeminde iyiye giden işler bulmak giderek daha güç oluyor. Boğucu bir gündemin içinde yine de iyimserlik arayışımı sürdürmeye devam ediyorum.
Geçen gün şunun farkına vardım: Ne zaman memlekette acaba iyiye giden bir şeyler var mı diye etrafa baksam, öncelikle Anayasa Mahkemesi’nin web sitesine giriyorum. Yüksek Mahkememiz bu hafta neler yaptı diye bir bakmaya özen gösteriyorum. Neden böyle yapıyorum? Çünkü hiç boşa çıkmıyor. Anayasa Mahkemesi web sitesinden, bu kadar olumsuzluk arasına serpiştirebileceğim olumlu bir gelişmeyi mutlaka buluyorum. Yüksek Mahkememiz bu hafta da beni yanıltmadı. Maliye Bakanlığımızın İş Bankası’na kestiği vergi cezasını kaldırdı. İdarenin kestiği cezayı faiziyle birlikte iade etmesi gerektiğini karara bağladı. Ne diyeyim? Ankara’da iyi ki Anayasa Mahkemesi var. Ankara’da iyi ki Anayasa Mahkemesi yargıçları var. Ankara’daki Anayasa Mahkemesi aklıma hep Jurassic Park’taki dinozorları getiriyor. Gelin bakın neden?
Önce isterseniz, Anayasa Mahkemesi’nin İş Bankası ile ilgili kararı hakkında üç tespit yapayım. Sonra Yüksek Mahkememiz neden bana Jurassic Park filmini hatırlatıyor, ona geleyim.
Anayasa Mahkemesi öncelikle İş Bankası’nın Maliye Bakanlığı’nın vergi cezası ile ilgili şikâyetini bireysel başvuru hakkı çerçevesinde kabul etti. Bir özel hukuk tüzel kişisi, bir şirket, bir idari işlemle ilgili şikâyetini bireysel başvuru kapsamında Yüksek Mahkeme’nin gündemine getirdi. Mahkeme davaya baktı. İsteyenler için Anayasa Mahkemesi’nin başvuruya ilişkin verdiği 12.11.2014 tarihli kararın, 21 Şubat 2015 tarihli ve 29274 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandığını söylemiş olayım. Meraklıları okusunlar. Ama ben davanın konusunun değil, sonucunun önemli olduğunu düşünüyorum. O nedenle de davanın içeriğine hiç girmeyeceğim. Fakat karar ile ilgili birkaç genelleme yapmak istiyorum.
Birincisi, Yüksek Mahkeme’nin bizatihi bir şirketin davasını bireysel başvuru kapsamında kabul etmesi bir yenilikti. Bu, bir nevi, şirketlerin de hakları olduğunun ve bu hakların savunulmasının da gerekli olduğunun kabulüydü aslında ve son derecede önemliydi bana kalırsa. Nihai olarak, bir şirketin en önemli hakkı olan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine hükmedildi. Bir özel hukuk tüzel kişisinin haklı bir şikâyeti olduğuna karar verildi.
İkincisi, şirketin şikâyeti bir dizi idari işlem ile ilgiliydi. Malum bu günlerde sık sık “…ve sonra da maliyeciler gelip şirketi bastı. Şimdi bir vergi cezası daha gelir” diye duyuyoruz. İşte Yüksek Mahkeme’nin bu kararı yasal zemini olmayan vergi cezası kesilmesi halinde, İdare’nin mahkûm edilebileceğini ele güne gösterdi. Ben bu hususun da son derece önem taşıdığı kanaatindeyim.
Üçüncüsü, Anayasa Mahkemesi bir dizi idari kararla ilgili olarak verdiği bu hükümle Türkiye’de kurumların işlediğini, ortada idareden kaynaklanan bir keyfi uygulama varsa o keyfi uygulamanın yok hükmünde olduğunu vurguladı. Kural hâkimiyetinin, hukukun üstünlüğünün önemli olduğunu söyledi. Yüksek Mahkeme, verginin yorumla değil, ancak yasayla konulabileceğinin altını çizdi. Vergi öngörülemez olursa mülkiyet hakkının zedeleneceğini söyledi. İyi yaptı. Ben Türkiye için sevindim.
Peki, nedir bu Jurassic Park işi? Ben neden Yüksek Mahkememizi Jurassic Park’taki dinozorlara benzetiyorum? Filmi ya da kitabı hatırlıyor musunuz? Genetikçiler eskinin dinozorlarını yeniden hayata döndürüyorlardı hani. Dinozorlar üremesin diye, park sakinlerinin hep dişi dinozorlar olmasına dikkat ediliyordu. Sonra birdenbire dinozorların üreyebildiğinin farkına varıyorlardı. Dişi dinozorlardan bazıları bu ortamda bir mutasyona uğrayarak erkek dinozor gibi davranmaya başlıyorlardı. Doğanın bir dengesi vardı.
Ben şimdi Ankara’daki Anayasa Mahkemesi’ne baktığımda, ortam değiştiğinde kurumların da mutasyona uğrayabileceğini düşünmeye başladım. Doğanın özü nasıl dengeyse, galiba sosyal olanın içinde de benzer bir denge var. Siz o dengeyi ne kadar bozarsanız bozun, sistem bir yerden bir denge noktası buluyor. İdare, ülke yönetiminde ağırlığını giderek artırınca, bir bakıyorsunuz, yargı daha demokratik bir kuruma dönüşüveriyor. Benim gördüğüm bu. Ne oluyor? Ankara’da da bu dönemde yargısal aktivizm giderek artıyor. Neden? 2010 yılı referandumunun getirdiği bireysel başvuru hakkından elbette. Sistem nasıl yeni bir denge noktası arıyor? 2010 referandumunun getirdiği bireysel başvuruları yorumlayarak.
İş Bankası kararına baktığımda, Ankara’da iyi ki Yüksek Mahkememiz var diye düşündüm. Sizinle de paylaşayım istedim.
Bu köşe yazısı 27.02.2015 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024