TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Siz Pancar Motor’un hikâyesini biliyor musunuz? Gelin bugün ben ne bildiğimi anlatayım ve kıssadan birkaç hisse çıkartayım. Dönüşüm programları üzerinde düşündüğümüz bugünlerde aklımızda kalsın.
Pancar Motor 1956 yılında Gümüş Motor adıyla faaliyete geçti. O dönemde, Almanya’dan yeni dönen genç bir mühendis olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan şirketin kurucu genel müdürüydü. Şirket, tarımda ve teknelerde kullanılacak küçük motorları memleketimizde ilk kez üretecekti. Alman lisansı ile 1960 yılında üretime başladı. 1964 yılında bir özelleştirme ile şirketin yönetimi Pancar Kooperatiflerine ve Şeker Fabrikalarına geçerken, adı da Pancar Motor oldu. Pancar Motor tam 56 yıl faaliyet gösterdi. Kocaman bir bayi, yedek parça ve tedarikçi ağı kurdu. Yıllar boyu zarar etti. Sonunda arsa sahibi de olan bazı pay sahipleri açtıkları davayı 2010 yılında kazandılar. Şirket, 2011 yılında kapatıldı. İstanbul Bayrampaşa’daki arazi, şirketin birikmiş zararlarını ve borçlarını kat kat karşılayacak kadar değerliydi. Şimdi gazetelerde çıkan tek tük haberlere göre, 2014’te bir inşaat şirketi arsaya talip oldu. İnternet sitesi emlakkulisi.com’daki habere göre, Bayrampaşa’daki fabrika arazisi, AVM yapımı için pek müsaitmiş. Pancar Motor’un makinelerini, Pancar Motor’un en büyük bayisinin yeni kurduğu Gümüş Motor isimli bir şirket satın almış. Üretime Çerkezköy’de devam ediyorlarmış. Hikâye bu kadar. Ben Pancar Motor’un 56 yıllık öyküsünün ülkemizdeki makine sanayi ile ilgili birkaç önemli ders içerdiğini düşünüyorum. Makine sanayiinin öyküsü aslında bir nevi Türkiye’de bundan böyle neler olabileceği konusuna da ışık tutuyor. En azından bana öyle geliyor. Önce müsaadenizle oradan başlayayım.
Birincisi, makine sektörü bir ülkenin sanayileşmesinde merkezi bir öneme sahip. Yapılan çalışmalar, makine üretebilen ülkelerin sanayinin başka dallarında da başarılı olabileceğini gösteriyor. Şöyle diyeyim: Makine üretebilecek, motor yapabilecek bir beceri birikimine sahip olan bir ülkenin ve kentin, başka sanayi dallarında da başarılı olabilmesi mümkün görünüyor. Sanayileşmenin merkezinde bu sektör yer alıyor. Gümüş Motor ve daha sonraki adıyla Pancar Motor Türkiye’nin birikiminin ayrılmaz bir parçası. Ama ne oldu? Şirket battı. Neden? Gazetelerde 2012 yılında çıkan haberlere bakarsanız, arsa rantı sanayiyi bitirmiş gibi duruyor. İstanbul’da bu durumda pek çok fabrika var. Artan gayrimenkul fiyatları İstanbul’un içinde sanayi faaliyetini karsızlaştırıyor. Bu doğru ama ortada sürdürülebilir bir sanayi faaliyeti varsa, bu engeli aşabilmek esasen mümkün.
Buradan hemen ikinci tespitime geçeyim. İstanbul Bayrampaşa’da son derece değerli bir arazisi olan bir şirket, neden bu varlığını kullanarak kendini yeniden yapılandıramaz? Benim bu hikâyeyi okuduğumda aklıma ilk bu soru geldi. Sizce de öyle değil mi? Ama Pancar Motor yapılandıramamıştır. Araziyi zaten daha önce bazı ortaklarına devrederek kendini toparlamaya çalışmış, bu arada kira filan da ödememiştir. Son genel müdürünün anlattıkları bunu gösteriyor. Şirket zaten sürekli zarar ediyormuş. Neden? Evet, motor üretebiliyormuş ama 56 yıllık faaliyetten sonra kapanınca sonuçta geriye bir şey kalmamış gibi duruyor. Neden?
Önce ilk neden sorusundan başlayayım, müsaadenizle. Bu da bugün için üçüncü tespitim olsun. Şirketin son yıllarda sürekli zarar edip kendini yenileyememesini ben üç faktöre bağlama eğilimindeyim. İğneyi önce özel sektöre batırayım ki çuvaldızda sıra devlete gelsin. Bir, Türkiye’de makine sektöründe profesyonel şirket yönetimi anlayışı halen yok. Bir yerden işe başlayacaksak, şirketlerimizi nasıl daha iyi yönetebileceğimizi tartışmamız gerekiyor. Alaylı yönetimler vasatı aşmamıza imkân sağlamıyor. Motor gibi karmaşık bir ürünü üretebiliyorsunuz ama şirket yönetiminde aynı hüneri gösteremiyorsunuz. Okyanusu geçip derede boğulmak gibi bir şey aslında. Ama oluyor işte. Böyle çok sayıda makine şirketi iflas ediyor. Açıktır ki, teknik bir işi çekirdekten yetişme kadrolarla yürütüp büyütmek ne yazık ki mümkün değil. Ama bizim aile şirketlerimiz sanki mümkün olabilirmiş gibi yönetiliyorlar. Kötü ama böyle.
İki, bizim makine sektörü şirketleri kendilerini yenileyemiyor, dışarıya açılamıyor, alternatif finansman kaynaklarına erişemiyorlar. Örnekten gidelim: Çinli Şincang Goldwind şirketi, 2007 yılında Alman Vensys şirketini satın aldı. Vensys’i alarak teknik kapasitesini güçlendirdi. Goldwind, 1980 yılında Çin’deki en büyük rüzgâr enerjisi üreticisiydi. Şirket 1997 yılında ilk kez rüzgâr türbini üretimine başladı ve 2006 yılında pazarın yüzde 33’ünü kontrolü altına aldı. Çinli Goldwind, Alman Vensys’in lisansı ile onun teknolojisini kullanarak rüzgâr türbini üretmeye başlamıştı.
Pancar Motor’un başlangıç öyküsüne benziyor ama sonrası farklı. Goldwind şimdi Vensys’in fikri mülkiyet haklarını ve gelişmiş araştırma kapasitesini bünyesine katarak rüzgâr türbini üretiminde küresel bir oyuncu oldu. Pancar Motor kapandı. Goldwind, şimdilerde ABD’nin Cape Wind isimli en büyük denizaşırı rüzgâr santralinin türbinlerini üretmek için görüşmeler yapıyor. Pancar Motor arazisinde ise yakında bir AVM daha olacak.
Üç, Türkiye’nin makine sektörünü etkileyen destek sisteminin tasarımı üzerinde yeniden düşünmek gerekiyor. Mevcut sistem yerli değil, yabancı makinelerin üretimini desteklemektedir. O nedenle Türkiye’de motor üretmeye kalkmak cesaret işidir. Türkiye, yatırım teşvikleri arasında dışarıdan makine ithaline doğrudan destek vermektedir. Yatırım teşvik belgeli yatırımlarda ithal makine alımlarında gümrük vergisi oranı yüzde 0’a çekiliyor ve KDV muafiyeti sağlanıyor. Teşvikli imalat sanayii yatırımlarında, yatırım bedelinin yüzde 60’ının ithal makine olduğunu yatırım sahiplerinin beyanlarından görüyoruz. Bakın yurt dışından makine ithal etmekle, Türkiye’den makine satın almak eşit şartlardadır demiyorum. Dışarıdan alırsanız, devletimiz buna destek veriyor diyorum. O zaman ne olur? Türkiye’de makine yapmak, motor yapmak mümkün olmaz. Mesele ARGE sabrı meselesi filan da değildir. Türkiye, başka ülkelerin makineleri için kocaman bir mezarlık şeklindedir.
Nokta.
Dönüşüm programları üzerinde düşünürken not edeyim istedim.
*Pancar Motor’un son Genel Müdürü Yalçın Arsan’ın anlattığı hikayeye şuradan ulaşılabilir: https://medium.com/dili-turkce-in-turkish/pancar-motorda-ne-oldu-dcc336a3ecb2
Bu köşe yazısı 13.01.2015 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024