TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Her şey pek güzel başlamıştı. Ama sonrası o kadar da iyi gelmedi. Bakın bugün etrafınıza, Suriye, Libya, Irak ve Yemen’de iç savaş hala devam ediyor. İstikrar hala sağlanamadı. Mısır’da sonunda belki istikrar sağlanır diye otoriter rejime geri dönüldü. Özgürlük havası başladığı gibi bitti.
Hâlbuki ben başlangıçtan çok umutluydum. Ülkeler ikiye ayrılır diye düşünüyordum: Seçim sandığı vasıtasıyla değişebilen ülkeler ile değişmek için Tahrir Meydanı’na ihtiyaç duyan ülkeler. Türkiye ilk, Mısır ise ikinci gruptaydı. Beklentim, Tahrir Meydanı’ndan başlayan değişimin seçim sandığı ile buluşmasının işe yaramasıydı. İlk seçimde olmasa da ikincisi ile birlikte işler normalleşmeye başlayabilirdi. Ama Tunus dışında ikinci seçime erişebilen olmadı. Tunus, 26 Ekim’de seçime gitti. Müslüman Kardeşler’in Tunus kolu olan Nahda hareketi Mısır’dakilerden becerikli çıktı. Mısır’da sandıktan çıkanlar süreç yönetimini beceremedi ve ikinci seçime gidemediler. Tunus’takiler ise başarılı bir performans sergiledi. Bölünmüş Tunus’u 26 Ekim’de, devrim sonrası ikinci seçimine kadar getirdiler. Tunus’ta geçen Pazar havada hala bir bahar havası vardı. Mursi’nin beceremediğini, Gannuşi yaptı.
Nasıl?
Bilenler üç noktanın altını çiziyor. Birincisi, Tunus’ta artık o parlamentoya bayrak asma zihniyeti yok. En bariz halini Filistin’de yapılan seçimlerden sonra görmüştük. Bir grup Hamaslı, Filistin Parlamentosu’nun üzerine bir Hamas bayrağı asmıştı. Bir nevi “fetih zihniyeti” işte. Fetih zihniyeti yerini demokrasiye bırakmadan işler normalleşmiyor. Nahda, bölünmüş Tunus’ta, işte bu fetih zihniyetini bir kenara bırakabildiği için Arap Baharı ülkeleri arasında süreci başarıyla yönetebilen tek örnek oldu. Tunus’ta ortak noktayı bulmayı becerdi. Kimse, 50 yıldan fazla süren bir tek parti iktidarından sonra yeni bir tek parti iktidarı istemiyordu. Tunuslular tek parti iktidarının huzur demek olmadığını öğrenmişlerdi. Bu çerçevede, ilk artı Nahda’nın ortaya doğru hareketiydi. Sonuçlar şimdilik iyi gibi duruyor.
Ben bütün bir Arap Baharı sürecine baktığımda hemen Susan Buck-Morss’un Haiti Devrimi ile ilgili olarak yazdıklarını hatırlıyorum. 1789 Fransız Devrimi olmasaydı, 1791 Haiti Devrimi de olmazdı. Köleler ayaklandı, ilk siyah özgür devlet o ara belirdi. Haiti o dönemde köle emeği ile Fransa ve İngiltere’nin kahve ihtiyacının yüzde 60’ını, şeker ihtiyacının yüzde 40’ını karşılıyordu. Köleler çalışıyor, Fransızlar çiftlikleri işletiyordu. 1791-1804 arası Haiti’de devrim yıllarıydı. İsyanı bastırmak için adaya çıkan devrimci Fransız ordusunun askerleri, karşı barikatlardan birden La Marseillaise yükselince acaba ne hissettiler? Haitili kölelerin aklına kendilerini ifade etmek için Fransa’nın ulusal marşının devrimci dizelerinden başka bir şey gelmemişti. Aynı Mursi ve ekibinin olaylar karşısında, “bu durumda, Mübarek ne yapardı?” diye düşünmeye ve davranmaya başlaması gibi. Ama Tunus devrimcileri öğrendiklerinden farklı davrandılar.
İkincisi, Tunus’ta laik muhalefet tek bir çatı altında toplanmayı başarabildi. Böyle olduğunda, iki tarafta da kritik bir kütle toplanabildi. Sonuçta, denge daha rahat tesis edildi. Ülkede güçlü bir orta sınıf geleneğinin olması da herhalde burada dikkate alınması gereken önemli faktörlerden bir tanesi.
Peki Tunus’ta her şey normal mi? Hayır. Üniversite mezunları arasında işsizlik oranı yüzde 47’lerde. Biz burada neden böyle vasatız diye dertleniyoruz, orası daha da fazla öyle. Radikal İslamcı hareketler, özellikle Nahda normalleştikçe, daha da güçlenmiş. Suriye’deki en kalabalık yabancı cihatçı grubunu 3000 kişi ile Tunusluların oluşturduğu söyleniyor. Daha yapılacak çok iş var. Bu da üçüncü nokta.
Ama Tunus, devrimden sonra ikinci seçimine gelmeyi başardı. Demokratikleşme bir süreç ise, mesafe kaydettiler. Şimdi ortada bir rahatlık var. Nasıl olsa kimse oyların çoğunluğunu alamayacak. Nasıl olsa uzun süren bir tek parti iktidarından sonra yeni bir tek parti iktidarı çıkmayacak. Tunus’u yönetecek olanlar, nasıl olsa bir koalisyon kuracaklar. Herkes bir orta yol bulmaya çalışacak. Kimsenin dediği son söz olmayacak, uzlaşma olacak. “Koalisyon iyidir. Uzlaşma kültürünü güçlendirir, ülkeyi birleştirir, siyasetçiyi olgunlaştırır” diyor Tunuslular.
Tunus’ta havada hala bir bahar kokusu var gibi duruyor. Haydi hayırlısı. Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar devrimlerinden biri sanki yerine oturuyor.
Bu köşe yazısı 27.10.2014 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024