TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bir süredir kafamı kurcalıyordu. Evvelki günü Keşan toplantısı notları ile zihnimi daha da fazla yormaya başladı. Gelin size bir soru sorayım: Dış ticaretten sorumlu bakanımızın her gün para politikası konusunda işini yapanlara akıl vermek yerine üzerine odaklanması gereken konu nedir? Ben ihracatta yenilenmenin temel meselemiz olduğunu düşünüyorum. Hal neden böyle ve ben TEPAV’ın evvelki günkü Keşan toplantı notlarına bakarken nasıl şaşırdım? Gelin bir anlatayım.
Dünya Bankası’nın geçenlerde yayımlanan Türkiye’nin Dış Ticareti raporuna göre, Türkiye ihracatının temel problemi memleketin ihracat kapasitesinin kendisini bir türlü yenileyememesidir. Nedir? Türkiye ihracatının yüzde 65’i, zaten ihracat yapan eski firmaların, zaten eskiden beri mal sattıkları pazarlara, zaten eskiden beri sattıkları malları satmaya devam etmelerinden kaynaklanmaktadır. Eksik olan nedir? Türkiye’nin yeni firmalara, yeni pazarlara, yeni ürünlere ihtiyacı vardır. Yeni firmalarla yeni pazarlara, yeni mallarla girme kapasitemizde bir düşüklük vardır. Dış ticaretten sorumlu bakanımızın ülkenin ihracat kapasitesinin nasıl yenilenebileceği üzerine düşünüp, düşündüklerini icraata dökmesi gerekmektedir. Yoksa bakın, incir çekirdekleri hala boş durmaktadır.
Neyse, ben verilere bakarken Edirne’nin ihracat performansı rakamlarında hoş bir sürpriz gördüm. 2012 ve 2013 yıllarında Edirne, Filipinler’e, Tayland’a, Singapur’a mal satmaya başlamıştı. Edirne birdenbire Türkiye’nin ihracat menzilini genişletmişti. Rakamlara biraz daha dikkatli bakınca aslında bu hoş sürprizin kaynağının Keşan’da olduğu görülebiliyordu. Tek bir Keşan firması, Evren Un, bir yolunu bulmuş, Filipinler’e, Tayland’a, Singapur’a un satmaya başlamıştı. Trakya’nın Keşan’ı tek bir firma sayesinde daha önce yapmadığı bir yenilik yapmış, Edirne’nin ihracat kapasitesini yenilemişti. Evren Un tek örnek değil ayrıca, başkaları da var ama farklı sektörlerde tek tek mevcutlar. Ortada yenilik yapabilen pek az sayıda firma var.
Türkiye’de yerel verilere bakmaya başladığınızda karşınıza çıkabilecek bir düzenlilik görüyorum ben. Bu Gaziantep’te de böyle, Erzurum’da da böyle ve işte Edirne’nin Keşan’ında da böyle. Nedir? Gaziantep’in Gaziantep olmasını sağlayan temel neden, bana sorarsanız, kentin, Mersin ve İskenderun limanlarına Türkiye’nin nadir otoyollarından biri ile bağlanmış olmasıdır. Gaziantep’i Gaziantep yapan kararların esası Ankara’da alınan bazı yatırım kararlarıdır. Aynı durum, Erzurum için de geçerlidir. Türkiye’nin doğudan batıya fiber optik internet kablo ağı, üç noktadan kuzeye ve güneye yayılmaktadır: İstanbul, Ankara ve Erzurum. Türkcell ve diğerlerinin Erzurum’da çağrı merkezlerinin olmasının nedeni aslında bağlantı kolaylığı ile arazi ve işçilik maliyetlerinin ucuzluğudur. Yenilik esasen Ankara’da alınan karardan kaynaklanmaktadır. Aynı durum, Keşan için de geçerlidir. Keşan, İstanbul’dan Avrupa’ya uzanan anayolun üzerinde bir kavşak noktasındadır. Avantajının kaynağı yerel yenileşme dinamikleri değil, Ankara’da alınan kararlardır. Türkiye’de nereye bakarsanız bakın, yeniliğin kaynağı yerel dinamikler değildir.
Bana sorarsanız, bu genel eğilim, yerelin, merkeze olan taleplerinde de bir nevi kolaycılığa yol açmaktadır. Ben Keşan söz konusu olduğunda sıkça dile getirilen, hatta Türkiye’nin her tarım merkezinde sıkça söylenen “arazi toplulaştırması” talebinin, bu tür bir konserve talep olduğu kanaatindeyim. Neden?
Birleşmiş Milletler (BM), 2014 yılını tarımda küçük aile işletmeleri yılı ilan etmişti. Amaç, tarımda küçük aile işletmeciliğinin, bir nevi, aileye dayalı çiftçiliğin küresel ölçekte yaygınlığının altını çizmekti. BM, bilinenin tersine, tarımda küçük aile işletmeciliğinden kaynaklanan belirgin bir bozukluk olmadığı mesajını iletmek istiyordu. Ortalama olarak bakıldığında, hemen her ülkede tarım işletmelerinin yüzde 80’i küçük aile işletmesiydi. Amerika’da tarımsal işletmelerin yüzde 97’si aile işletmesiydi. Üstelik bunların yalnızca yüzde 12’sinde aile bireyleri dışında yabancılar da çalıştırılıyordu. İşletmelerin yüzde 85’inde yalnızca aile bireyleri çalışıyordu. Tarımda küçük aile işletmeleri yılının sonuna doğru yaklaşıyoruz. Ama bakın Keşan’da, üzerinde durulan sorunlardan bir tanesi de tarım arazilerinin küçüklüğü. Arazilerin toplulaştırılması talebi hala revaçta. 2014 Tarımda Küçük İşletmeler Yılı pek de amacına ulaşmış gibi görünmüyor bu durumda. Tarımda verimlilik artışı demek ille de büyük tarım şirketleri tarafından yönetilen çiftliklere sahip olmak demek değildir. Tarımda yeni uygulamalar ve usuller verimlilik artışının temelidir. Bir üründen diğerine geçmek bir nevi inovasyon yapmak demektir. İnovasyon desteklerini bile hak edebilir. O yokken arazi toplulaştırılması talebi, bana her şeyi devletten bekleme alışkanlığının bir başka tezahürü gibi geliyor.
Yerelde meselelere bakarken, işletmemizi nasıl yenileştiririz, biz özel sektör olarak ne yaparız, hangi usul ve metotları kullanabiliriz sorularına cevap aramamız lazım. Yeniliğin sürdürülebilir olması için zihniyetimizi değiştirmemiz lazım.
Siz icat çıkarmayıp her şeyi devletten beklerseniz, Ankara’nın Anadolu üzerindeki vesayeti bitmez. O bitmezse Anadolu, 20’inci yüzyıldan 21’inci yüzyıla bir türlü geçemez.
Yine de Keşan’ın Filipinler’e un satmaya başlamış olmasını ben son derece önemsedim.
* TEPAV'ın hazırladığı Uzunköprü Ekonomik Kalkınma Stratejisi ve Yol Haritası raporu için tıklayınız.
Bu köşe yazısı 16.10.2014 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024