TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Ben Ankara’da yaşıyorum. Doğrusu ya, uzun bayram tatili sırasında bizim Ela “hayvanat bahçesine gidelim” diye tutturmasaydı, Ankara’da bu aralar hayvanat bahçesi olmadığının bir süre daha farkına varmazdım. Ama gördüm. Eskiden Ankara’da Atatürk Orman Çiftliği arazisi içinde bir hayvanat bahçesi vardı. Üstelik günübirlik bir gezme için hiç de fena bir alternatif değildi. Ama gelin görün ki orası artık kapanmış. Melih Bey, seçim sırasında “Ekim ayında size Anka Parkı açacağım” diye söz vererek AOÇ içindeki parkı dağıtmış. En son zürafanın nasıl satılmaya çalışıldığı ile ilgili bir yazı bile buldum internetten. Esasen ortada böyle tarihli bir söz olduğunu da bu sayede öğrendim. Eski hayvanat bahçesindeki hayvanlar dağıtılmış. Yerine Anka Park arazisi içine hayvan maketleri konulmuş. Hayvanat bahçesi yerine orada dolaşabilmek mümkünmüş. Ankara bu aralar çakmanın başkenti haline geldi zaten. Hakikaten sırf bu amaçla Ankara gezisi bile yapılabilir. Çakma saat kulelerimiz zaten vardı. En son beş adet çakma zafer takı yapmıştık, Ankara’nın kapıları niyetine. Şimdi de hala açılmayan Anka Park içinde hayvan maketlerini bir araya getiren bir çakma hayvanat bahçemiz oldu. Disneyland halt etmiş, bana sorarsanız.
Bir kentin yaşam kalitesine bakmanın değişik yolları var. Mesela, Monocle dergisi, 2006 yılından beri şehirleri temel alarak bir yaşam kalitesi araştırması yayımlıyor. Baktıkları değişkenler, kentin uluslararası erişim kolaylığı, iklimi/güneşi, yabancılara karşı tolerans seviyesi, iş ortamı, mimarisi, kentsel tasarımı, suç oranı, sağlığa erişim imkânları, yeşile erişim olanakları. 2014 yılında, Monocle algı anketinde ilk üçü, Danimarka’nın Kopenhag, Japonya’nın Tokyo ve Avustralya’nın Melbourne kentleri aldı. 25 şehirlik listede henüz bizden kimse yok. Ankara elbette hiç yok. Bir kere Ankara’ya herhangi bir yerden doğrudan erişebilmeniz mümkün değil. Ya İstanbul ya da Münih aktarmalı gelebiliyorsunuz ancak. Erişim kolaylığı önemli. Demek ki Melih Bey’e gelinceye kadar, Ankara’nın zaten bazı yapısal, temel sorunları var. Aynı tür bir anketi Economist Inteligence Unit (EIU) da yapıyor. O da yaşam kalitesine bakıyor. Orada da liste başında Avustralya’nın Melbourne’u, Avusturya’nın Viyana’sı ve Kanada’nın Vancouver’ı var. Ankara yine yok. İlkeler üç aşağı beş yukarı aynı. Uluslararası insan kaynakları şirketi Mercer’ın da benzer bir çalışması var. Hep bir sıralama var. Türkiye’den hiç kimse yok.
Ama doğrusu ya, ben en çok, geçen gün bu konuda İngiliz Financial Times gazetesinde okuduğum bir köşe yazısını beğendim. Michael Skapinker Eylül ayının başında bir yazı yazdı. Meali aynen yukarıdaki gibiydi. Kentler için bir sürü yaşam kalitesi çalışması vardı. “Ama” diyordu Skapinker, “doğrusu ya, ben o anketlerde, çalışmalarda üst sırada çıkan kentlerin bir bölümünü hiç tutmuyorum.” Sonra da esas konuya geliyordu, “Bana sorarsanız, bir kentin yaşanılabilir olup olmadığının en iyi göstergesi, o kentin hayvanat bahçesidir.” Ben bu kriteri yazıyı ilk okuduğum zamanda da sevmiştim. Ama şimdi tam yerine denk gelince yeniden hatırladım. Unutmayıp, size de anlatayım istedim.
Hayvanat bahçesi bir şehirde neyin göstergesidir? Bana sorarsanız, hayvanat bahçesinin tasarımı üzerinde uzun uzun düşünmüş gibi görünen bir kent yönetimi, hemşerilerinin hayatını kolaylaştırmak için oraya gelinceye kadar pek çok konu üzerinde zaten kafa yormuştur. Bu çerçevede, hakikaten hayvanat bahçesinin nasıl olduğu, bir kentin nasıl idare edildiğine dair önemli bir göstergedir. Çocukken gittiğimiz Kültürpark’taki Bursa Hayvanat Bahçesi, Uludağ’dan yakalanmış ayı ve kurtlarla biçare bir aslanın küçük küçük kafeslere hapsedildiği bir zavallı yerdi. Ben çocuk yaşımda, hayvanlara bakınca üzüldüğümü hatırlıyorum. Hayvanat bahçesi, hayvanların hapsedildiği bir yer değildir. Kent içinde çocukların hayvanları ziyaret edebilmesi ve doğal ortamlarında görebilmesi için tasarlanmış olması gerekir. Neden önemlidir? Yaşam kalitesi ne kadar iyiyse, o kente o kadar fazla beyin göçü olur. Ben size söylemiş olayım. Bakın elbette bir kentte hayvanat bahçesinin olmaması da güzel bir göstergedir. Onu da şimdiden not edeyim.
Ankara’da AOÇ içinde önce Yeni Çankaya projesi için, en son da Orman Genel Müdürlüğü’ne hizmet binası yapacağız diye ağaçları kesmiştik. Hayvanat bahçesini de kapatmışız. Neyse ki yakınlarda içinde hayvan maketleri olan bir alan yapmışız. Ben şimdi Ela’yı oraya götüreceğim.
Bu köşe yazısı 14.10.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024