TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
2012 yılında Türkiye iki açıdan Çin’e benziyordu. Memleketin büyüme oranı o vakitler Çin’e yakınsıyordu. Bu bir. İkincisi ise devlet kapısında bir iş bulabilmek için sınava girenlerin sayısı milyonu buluyordu. Artık Türkiye’nin büyüme oranı Çin’e değil, Amerika’ya doğru yakınsıyor. Yeni Orta Vadeli Program (OVP) Türkiye’nin büyüme oranının artık Çin’e değil, Amerika’ya doğru yakınsamakta olduğunu teyit etti. Artık yüzde 10’ların değil, yüzde 3’lerin olduğu bir yeni dünyadan bahsedeceğiz. Ama kamuya bir an önce kapağı atıp Çin’de olduğu gibi “demir çanak” sahibi olmak isteyenlerin sayısı milyonu aşmaya doğru gidiyor.
Bu yıl, Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS)’ye girenlerin sayısı 1 milyon 200 bin oldu. 2012 yılında bu rakam 987 bindi. Ben o vakit, “aynı Çin gibi” demiştim. Orada milyarlarca kişi içinde sınava bu kadar insan giriyor, burada 77 milyon içinde bu kadar kişi sınava giriyor. Yorumu size bırakayım, işin beni üzen tarafını söyleyeyim. Türkiye ekonomisi yavaşladıkça devlete kapağı atmak isteyenlerin sayısı artıyor gibi geliyor bana. 2006 yılından beri KPSS’ye girenlerin sayısı yaklaşık 3 katına çıktı. ÜÇ katına. Ben bu rakamın bir probleme işaret ettiğini düşünüyorum. Çocuklarımız kendilerine bir iş alanı açacak girişimci ruha sahip olarak okuldan çıkamıyorlar. Ne yapıyorlar? Devlet kapısına yazılmaya çalışıyorlar. Gelin aklımdakini bir anlatayım.
Önce rakamlara biraz daha yakından bakayım, müsaadenizle. KPSS bir sürü sınavdan oluşuyor. Ben KPSS lisans sınavlarına bakıyorum. 1 milyon 200 bin üniversite mezunundan bahsediyoruz. Her istekli işe alınsa yaklaşık 3 milyon devlet memuru sayısını yüzde 50 civarında artırmak lazım. Bu ilk nokta.
Geleyim ikincisine. Sonu çift rakamla biten yıllarda, KPSS’ye mühendisler de katılıyor. Buradan 1 milyon 200 bin devlet memuru adayının ne kadarının mühendislik mekteplerinden mezun olduğu hakkında bir tahminde bulunabilmek mümkün. Sınava 2014 yılında katılanların yaklaşık 700 bini mühendis diyebiliriz bu hesaba göre. 2006 yılında mühendis KPSS katılımcısı sayısı 200 binin altındaymış. Şimdi 700 bine dayanmış. Aynı hesaba göre, 2006’dan 2014 yılına devlet memuru olmak isteyen mühendis sayısı yaklaşık 4 kat artmış. DÖRT kat artış az değil. Not edeyim, devlet memuru olmak isteyen mühendislerin sayısı sanki daha hızlı artıyor gibi duruyor. Bir nevi ÇİFTE RİZİKO hadisesi, bana sorarsanız.
Üçüncü nokta ise arada bir aldığım “400 bin İİBF mezunu kadro bekliyor” başlıklı elektronik postalar ile ilgili görünüyor. Önceleri bunlar nedir diye bakıyordum ama şimdi KPSS katılımcılarını incelerken daha iyi anladım. Sonu tek ile biten yıllarda mühendisler sınava girmiyor. O zaman, kalanın esasen İİBF mezunları olması lazım. 2013 yılında tam 450 bin kişi sınava katılmış. 2005 yılında katılımcı sayısının 240 bin olduğunu düşünürseniz, bir nevi 2 katına çıkmış. Ama mühendis sayısındaki artış daha fazla. Yalnız İİBF’lilere değil, mühendislik fakültesi mezunlarına da kadro gerekiyor. Çok kadro gerekiyor.
Peki, neden bu kadar çok gencimiz devlet memuru olmak istiyor? Üç neden sayayım, müsaadenizle.
İş gücümüzün yüzde 20’sini üniversite mezunları oluşturuyor ve şirketlerimiz bunlara onları tatmin edecek istihdam imkanı sağlayamıyor. Çer çöp üreten bir sanayi ile ileri teknolojiye geçemeyen vasat bir şirketler kesimi, istihdam ettiği üniversite mezunlarının neredeyse yarısını mutlu edemiyor. Erkeklerin yarısı, kadınlarınsa üçte biri, kendilerinden istenen işin, becerilerini tam olarak kullanabilmelerine imkan vermediğini söylüyor. Kamuda çalışmak ne kadar tatmin edici bilemem ama en azından erkekler için askerliği tecil imkanı veriyor. Bu bir.
Geçen gün sevgili Fikret Sevinç Facebook’tan mesaj olarak atmıştı. Biz üniversitelerde bu gençlere kendi işlerini kurmaları, risk almaları, girişimci olmaları konusunda gereken altyapıyı sağlayamıyoruz. Ne yapsınlar? Devlete kapılanmaktan başka çare göremiyorlar. Bu da kötü. İki.
Üçüncüsü, girişimciliği geliştirmek için bugüne kadar dağıtılan fonlar amacına ulaşmış görünmüyor. Bu konuda, Hazine’nin geçen gün açıkladığı Orta Vadeli Program (OVP)’de girişimcilik desteği sağlayan kurumların kapasiteleri ve işbirlikleri artırılacaktır denmesi aslında yerindedir. Çünkü son zamanlarda etkisinin ne olduğu ölçülmeyen programlarla girişimcilere para saçma yarışına giren farklı kamu kurumları, girişimcileri de hibe bağımlısı hale getiriyor. Bu desteklerle girişimci gençler de memurlaşıyor. Lafı açılmışken şunu da söyleyeyim: Hazine’nin yeni başlattığı girişim sermayesi fonların fonu programı doğru ellerde kullanılırsa bu gidişi değiştirebilecek nitelikte.
Sonuçta, Türkiye’nin gençleri o ya da bu şekilde milyon milyon devlete kapılanmaya çalışıyor. Türkiye ekonomisi yavaşladıkça gençlerin daha fazlası devlete kapağı atmak için uğraşıyor. Ben son günlerde üniversite sınavlarında öne çıkan bölümlerin hep devlette iş bulmayı kolaylaştıracak bölümler olduğunu düşünüyorum. Hukuk, tıp, psikolojinin önemi artıyor da artıyor. Ne diyeyim? Türkiye kaynaklarını israf etmeye devam ediyor.
OVP’nin dönüşüm programları bu işi çözer mi? Geleceğim.
Bu köşe yazısı 10.10.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024