TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
2014 yılı için ikinci çeyrek büyüme rakamları açıklandı. Türkiye ekonomisi 2014 yılının ikinci çeyreğinde 2013 yılının ikinci çeyreğine göre yüzde 2,1 ile beklentilerin altında bir hızda büyüdü. Mevsimsel etkilerden arındırırsanız, Türkiye ekonomisi 2014 yılının ikinci çeyreğinde, birinci çeyreğe göre yüzde 0,5 oranında küçüldü. Bu şu demek: Türkiye ekonomisi 2012 yılının ilk çeyreğinden beri ilk kez daraldı. Olan nedir? Türkiye ekonomisi yüzde 10’lara ulaşan yıllık büyüme oranından, yüzde 3’lük bir yıllık büyüme hızına doğru yakınsıyor. Yılın ilk altı ayı itibariyle bakarsanız, ekonominin yüzde 3,3’lük bir hızda büyüdüğü görülüyor. 2013 yılının aynı döneminde ise bu rakam 3,9’du. Kısaca şöyle diyeyim: Amerikan ekonomisi aşağıdan yüzde 3’lük bir büyüme hızına doğru yakınsarken, Türkiye ekonomisi yukarıdan yüzde 3’lük bir büyüme oranına doğru yakınsıyor. Bana sorarsanız, Türkiye ekonomisi, yeni kurulmakta olan dünyadaki yerine oturuyor. Bugüne kadar, büyüyen uluslararası fon akımları ile birlikte Türkiye ekonomisi yüksek büyüme oranlarına ulaşmıştı. Bundan böyle öyle olmayacak.
Önce şuradan başlayayım, müsaadenizle. Amerikan doları neden böyle birdenbire hareketlendi? Bugünlerde neden 2,20 bandını zorlamaya başladı? Ben ilk olarak Amerika’ya bakılması gerektiği kanısındayım. Daha geçen hafta, Eylül ayının 4’ünde, Dallas Fed Başkanı Richard Fisher yine konuştu. Zaten konuşunca hep aynı şeyleri söylüyor. Amerikan ekonomisinin beklenenden daha hızlı bir biçimde güçlenmekte olduğunu ve özellikle yüksek riskli tahvillerin bu kadar düşük faiz oranından satılıyor olmasının, Amerikan ekonomisinin toparlanma gücü konusunda bir kanıt oluşturduğunu söyledi. Tezlerini desteklemek için endekslerden örnekler verdi. Bir nevi, beklenen faiz artışının bu konjonktürde, beklenenden daha erken olması için ortada yeterince neden olduğunu vurguladı. Sonra her yer arka arkaya karışmaya başladı. Amerikan doları, Euro karşısında yine güçlendi. Bu arada lira dolar karşısında değer kaybetmeye başladı.
Türkiye ekonomisi söz konusu olduğunda ben iki göstergeye birlikte bakma eğilimindeyim. Büyüme rakamı ve cari işlemler açığı rakamı. Bana kalırsa, yüzde 3’lük bir büyüme rakamı ile yüzde 6’yı aşan bir cari işlemler açığı aynı evrene ait göstergeler değil. Bunlardan biri değişmeyecekse, dengenin fiyat intibakıyla sağlanması gerekiyor. Hangi fiyatlar? Dolar kuru, faiz oranı ve de enflasyon oranı elbette. Bunların hepsini aynı anda kontrol edebilmek mümkün değil.
Türkiye ekonomisi, yapısal nedenlerden ötürü zaten yavaş büyüme eğilimindeydi. 6 buçuk yıllık eğitim almış, orta ikiden terk bir nüfusla bu ekonomiyi hızlı büyütebilmek mümkün değil. Dün yapmadığınız reformlar elbette bugün ayağınıza dolaşır. Olan bundan ibaret. Şimdi dördüncü sanayi devrimi hepimizden daha iyi eğitimli, teknik donanımı daha yüksek bir nesil bekliyor. Bizim bunu sağlayabilme imkânımız ne yazık ki yok. On küsur yılı boşa geçirmek kolay değil.
Yapısal olanın bugünlerde konjonktürel olana karıştığı bir sürecin içindeyiz. Yapısal olarak büyümesi problemli olan Türkiye ekonomisi, şimdi bir de fon akımlarının bir bütün olarak azalması ve bize doğru gelen fonların kendi evlerindeki getiri oranlarının yükseliyor olması nedeniyle bir başka daraltıcı etki ile de karşı karşıya. Dallas Fed Başkanı Fisher’ın 4 Eylül demecini bu çerçevede okuyun lütfen. Beklenen faiz artışı, beklenenden erken gelirse işimiz daha zor olacak demektir.
Neden? Düşünün, bütün bankalar ellerinde hazine bonoları tutuyorlar. Emeklilik fonları da öyle. Sonuçta genel bir faiz artışı halinde ne olacak? Bütün bu tahvillerin fiyatı düşecek, getiri oranı azalacak. Portföyler merkez ülkelerde zarar yazacak. Ne yapacaklar? İsterse hiçbir riskiniz olmasın, ekonominiz tıkırında olsun. Hatta tam da ekonominiz tıkırında diye, sizin ülkenizin finansal varlıklarına bir satış dalgası gelmesi kaçınılmaz. Bir de kırılganlıklarınız varsa, vaziyet duble riziko. Milletin oturup, ne diyor bu Amerikan faiz komitesi üyesi, Dallas Fed Başkanı diye kulak kesilmesinin bir nedeni var sonuçta.
Çıkış yok mu? Var. Bu dönem bizim gibi ülkeler için reformları yarıştırma zamanı. 1930’ların devletçiliğine dönme değil, rekabet gündemine sahip çıkma zamanı. Ben hala etrafa bakıp bir yenilenme sinyali arıyorum ama bir türlü bulamıyorum.
O vakit, Türkiye ekonomisi yüzde 3’e doğru yakınsar. Türkiye yerine oturur.
Bu köşe yazısı 11.09.2014 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024